Çağın Vebası Kaliforniya Sendromu

Sık sık değişen vitrinler başımızı döndürüyor. Mutluluğu satın almada arıyoruz. Satın alma sarmış bedenimizi, yedi kollu ejderha gibi. Giriyoruz alışveriş merkezine gözlerimiz kamaşıyor. Askılardaki giysiler bir bir elimizden geçiyor. Kucaklıyoruz ve doğru kabinlere yol alıyoruz. Sıra bulamıyoruz kabinlerde. “Nasıl olsa ben almayacağım” psikolojisi ile kabinlerde yerlere atılan, mağaza görevlileri tarafından, geri askılara konularak yerini alan giysiler. Gardıroplarımızda yerini alacak giysiler, kasada uzun bekleyişler ve sıra geldiğinde keyifli ödemeler.

Bir mevsimde kaç kere yaşıyoruz? Hiç saydınız mı?

Poşet ya da çantalarla, reklamını yaparak terk ettiğimiz alış veriş merkezleri. Çılgınlık daha bitmedi. Keyifle eve gelip kapıyı açtığımızda poşetler yerlere dökülüyor. Tekrar aynanın karşısında denemeler. 

Giysiler katlanıyor ve dolaba konuluyor. Dolaplar taşıyor. Sel baskınları gibi.” Aaa Biz bunları yeni almıştık. N’oldu da eski giysilere karıştı. Evin duvarlarına çarpan “Aman sende olsun. İhtiyacı olana veririz. Ya da toz bezi yaparız.” Düşünceleri…

Aldığımız ayakkabı, giysi ve takıları daha kullanmadan, alışveriş merkezleri,  aldıklarımızın yerine yeni giysileri, yeni  takıları,  yeni ayakkabıları koymuş vitrinlere. Konulanlar yine gözümüzü kamaştırıyor. Aldıklarımızı daha giymeden, alış veriş tekrarı. Askı - kabin- kasa üçgeni. Cüzdanlar başkahraman. Ucuzluktan aldım. Taksitle aldım rahatlığı.

Yetmedi…

İnternet alışverişi, üstelik kargo da bedava

O da yetmedi, semt pazarları

Aylarca unutup ya da sıra gelmediği için giyemediğimiz giysilere hizmet asli görevimizdir artık. Katla katla bitmez.

“Metropol  İnsanlarının genel Sorunu” başlıklı bir yazı ile karşılaştım.

Tüketimde çılgınlık, yardım etmeyip kendini düşünmek, parayı ön planda tutmak, düşünmeden keyif almaya çalışmak, kadın-erkek ilişkilerinde yalnızlık, mutsuz olmak, mutsuz hissettikçe eğlenceye ve sekse daha çok yönelmek şeklinde bir kısır döngü “olduğu.

Yeni bir alışveriş ve eğlence virüsü olan, hızla artan bu rahatsızlığı, tüketim ve eğlence kültürünün uç sınırlarda yaşandığı yer olan, zenginlik diyarı Kaliforniya’dan çıktığı için 'Kaliforniya Sendrom” olarak adlandırılıyormuş. Belirtileri gösteren kişilerin ortak noktasının, “mutsuzluk” olduğu belirtiliyor. Kaliforniya sendromunun üç ana belirtisi;

Yalnızlık, zevke düşkünlük ve bencillik olduğu açıklanıyor. Çağın afeti, ne korkunç.  Yaptığı işler nedeniyle mutsuzlaşan kişiler bu duygudan kurtulmak için daha fazla eğlenceye ve sekse yöneliyorlarmış. İnsanın yalnızca kendi varlığını sevmesi ve başkalarından uzaklaşması. Kim sever ki yalnızca kendini seven birini?

Kaliforniya sendromunun ayırt edici özellikleri: 

“Eğlenmek, bedensel hazlar, para kazanma hırsı ve kontrolsüz harcama hayatın temel felsefesi olarak algılanıyor.

İnsanlar hayatı tüketmek için yaşıyor.

Üretirken ve tüketirken hatta eğlenirken ortaya çıkan yorgunluk tekrar eğlenerek atılmaya çalışılıyor.

Sürekli eğlenme halinin zamanla insan ruhunda oluşturduğu yaraları ortadan kaldırmak için kişiler, daha çok tüketmeye ve eğlenmeye gereksinim olduğunu düşünüyorlar.

Tüketimin ve eğlencenin sürekli dozunun artırılması gereklidir. Kısaca insan hayatı sürekli bir kısır döngü içindedirler.”

Ömer Hayyam’ın “Geçmiş-gelecek masal bunlar hep, eğlenmene bak, ömrünü berbat etme” şekliyle algılaması ile modern batı anlayışı diyebiliriz.

Bu sendromu yaşayan kişiler, ‘başkası açlıktan ölse bana ne’  düşüncesiyle kendisi dışındaki kişiler hakkında kaygı hissetmemeye başlıyorlarmış. 

Düşünce biçiminin çarpık olduğu bu akımın sonucunda kişiler

Kendine hayran olma, ego fetişizmi de denilebilecek şekilde narsistik eğilimler taşır. 

Bana zevk veren şeyler iyidir, zevk vermeyen şeyler kötüdür, şeklinde iyi-doğru değerlerinde değişme yaşanır. 

Somut zevk ve eğlenceleri yaşamın amacı olarak görür. 

Bu kişilerin, (şayet başarılı iseler) çevrelerinde sahte dostlar bulunur.

Erkekler gücü, kadınlarsa güzelliklerini kaybettiklerinde, yalnızlaşır.

Bundan kurtulmanın yolu, bireysel ve toplumsal hedeflerle zihinleri zenginleştirmenin öneminin, değerli bir seçenek olduğu vurgulanıyor.

Sahte yaşantılar dünya sahnesinde…

“İyi seyirler ”diyemeyeceğim bir durum

Sevgiyle kalın…

Kaynak: http://dunyalilar.org/modern-zamanin-hastaligi-kalifornia-sendromu.html/