PISA , 5 Aralık  2016 da sonuçları açıkladı. 

Türkiye önceki yıllara göre daha da geri…

Yüzümüz öne dönük vaziyette,  geri vitese takmış gidiyoruz.

Tabii toparlamak zor. Zahmet edip arkaya bakmıyoruz ki.

Pısa nedir mi? 

Pizza değil … İtalya’da ki şakulü kaçmış kule hiç değil…

“Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” açılımlı PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından, öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri üçer yıllık dönemler hâlinde değerlendiren bir araştırma projesi PISA Projesi 2000 yılında uygulanmaya başlamış Türkiye de ilk kez 2003 yılında katılmış.

Böylelikle sayın gençlerimizi daha iyi anlayıp tanımak, öğrenmede ki isteklerini, ders performanslarını ve de öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini ortaya koymalarını sağlanıyor.

( Sayın gençler diyorum. Maalesef başına buyruk sevgi ve saygıyı sadece kendilerinde bekleyen bencil bir nesil gördüğüm için. Biliyoruz ki istisnalar kaideyi bozmaz.)

PISA projesinde kullanılan “okuryazarlık” kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha da etkili bir şekilde katılmasını, katkıda bulunmasını sağlamak, yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesi olarak tanımlanmakta.

Bu projede zorunlu eğitimin ardından örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin (İlköğretim, Genel Lise, Anadolu Lisesi,  Fen Lisesi, Meslek Lisesi, Anadolu Meslek Lisesi, Çok Programlı Liseler, Özel Okullar vb. katılmakta), matematik, fen bilimleri okuryazarlığı ve okuma becerileri dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmakta…

Peki ülkemiz neden bu projeye katılıyor?

İhtiyacı yok ki… diyemeyeceğim maalesef. Şundan dolayı katılıyor;

Eğitim alanında yapılan ulusal değerlendirme çalışmalarının yanı sıra, uluslararası düzeyde konumumuzu belirlemek, ülkemizin eğitim alanında hangi düzeyde olduğunu, giderilmesi gereken eksikliklerin ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla.

Buraya kadar küreselleşmenin güzel adımlarında kulağa hoş gelen şeyler yazdım. Ama şimdi sonuçları açıklıyoruz.

İşte PISA sonuçları.. 72 ülke ve ekonomik bölgede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci arasında

Türkiye 72 ülke arasında 50. sırada yer alırken, önceki testlere göre de performansı geriledi. 

Yüzünüz düştü di mi?

Matematikte Asya ülkeleri yine ilk sıralara yerleşmiş. 

Singapurlu öğrenciler matematik, bilim ve okumada en yüksek notları alarak en başarılı öğrenciler olmuş.

Japonya, Estonya, Finlandiya ve Kanada da 35 OECD ülkesi arasında en başarılı ülkeler, Türkiye ise en alt sıralarda yer almış.

Hay Allah. Nasıl oldu bu? 

Okullara süt dağıtıyoruz. 

Franchising cafeler, türlü türlü otel gibi lüks okullar, ceplerine fazla fazla cep harçlıkları, oradan oraya koşturtup zihinleri açılsın sporu, özel dersse ders dersaneyse dersane…

Gelişim tamam, masraf hat safhada, rahat bırakacağız diye özlemlerine de alıştık … 

Çalışma mekanları da okey. 

Notlar,

Starbucks 10, Café Nero 10, Roberts Café 10 …

Eeee bu sonuç neden acaba? Üç yıl önce neden daha iyiydik?

Şimdi düşünün bakalım, yetmeyen ne, düşüş niye?

***İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin sergilediği bir oyun var. Konuyu güzel vurgulamış. 

Adı Saadet Hanım. 

Anlamlı bir repliği var emekli Saadet Hoca’nın;

“Zaman tanrının ellerinde bir dantel

Kaderini örüyor insana

Kanaviçe hayatlar düşlüyorken insan,

Söküm söküm sökülüyor

Düğüm düğüm umutlar…

Çocuklarım; Silahlarınızı birbirinize doğrultarak, önce annelerinizi öldürmeye karar verdiniz!”

Sevgili Ahmet Levent Pala’nın yazdığı bu eseri görmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.