Bu dünyada hayatları boyunca kendilerini insanlığın güzel yaşamına adayalar vardır ki; bu büyüklerin ver sözü ve her davranışı bizler için birer yaşam pusulası değerdedir. İşte bunlardan birkaç örnek!
***
Eflatun'a iki soru sormuşlar:
Birincisi; "insanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir? Eflatun tek tek sıralamış:
"Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler. Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler." sıra gelmiş ikinci soruya; 
"Peki, sen ne öneriyorsun?"
Bilge yine sıralamış: "kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır."
***
Bir gün eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış. 
Öğrencisi: 
"İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum" Diye itiraz edecek olunca  Eflatun cevap vermiş:
"Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum." 
***
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Sokrates, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: 
"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" Der.
Sokrates, kenara çekilerek gayet sakin su karşılığı verir:
"Ben çekilirim." 
***
Meşhur bir filozofa:
"Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?" Diye sorulduğunda: 
"Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan," demiş. 
***
Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif’i küçük düşürmek ister: 
"Affedersiniz, siz veteriner misiniz?"
Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlamış:
"Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?" 
***
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı Padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
"Sen sır saklamayı bilir misin?" Diye sormuş. Vezir: 
"Evet, hünkârım, bilirim" dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış: 
"İyi, ben de bilirim." 
*** 
Farabî'ye; lâfı uzatanlara ne yapmak lâzım diye sormuşlar! O da şöyle demiş:
“Uzun konuşanı kısa dinlemeli.” 
***
Cenap Şahabeddin'e: 
“Şu edepsize neden bir tokat vurmadın.” Dediklerinde şu cevabı vermiş:
“Eldivenim yoktu iğrendim!”
***
İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi’nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü vardır. Davetten çıkınca bir gazeteci sorar: 
“Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için yeterli miydi? 
Gandi, hiç aldırmadan cevap verir: 
“Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.” 
***
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü olan Galile'ye hasımlarından biri:
“Üstad, demiş. Kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi? Diye sormuş.
Galile şöyle cevap vermiş:
“Doğru, benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler de bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?”
***
İncili çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralı’na gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral, bunları görünce dayanamayıp: 
“Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? Diye sorunca,  İncili çavuş:
“Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.”
***
Vaktiyle Fransa hükümet yetkililerinden biri Napolyon Bonapart'ı bir savaşta tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek: 
“Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz, gibi fikirler yürütmeye başlayınca..” Napolyon: 
“Evet demiş, onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım!
***
Necip fazıl Kısakürek vapurla Karaköy’e geçerken, yanına biri yaklaşıp: 
“Üstad, diye sormuş. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik. 
Necip fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan: 
“Ne diye vapura bindin ki, yüzerek karşıya geçsene!” Demiş.