Ha Haaa

Beleşi gören okudu…

Nereye mi ?

Tahtalı Köy’e…

Tahtalı Köy neresi mi diye soranlar varsa 

Yine Şaman inançlarından çıkıyor … Seviyorum onları yalan yok.

Ölünün gömüldüğü yere mezar yerini belirlemek için  tahta ile işaretleme yaparlarmış, bu aynı zamanda ağacın kutsallığını öne çıkarırmış. ( Ne ekolojik) 

Orta Asya’da o dönemki inançlarda annenin dünyaya “kayın” ağacı ile getirildiğine inanılır,  “Kayın” sözcüğü “kadın” sözcüğünün eski hali olarak bilinirmiş.
Kayın ağacı kam törenlerinde hayat ağacı olarak sembolize edilir, bu inançta olan ölmüş ruhlar, yeri ve göğü bağlayan ağaç ile “öbür tarafa” giderlermiş. 

Günümüzde ölümleri ifade eden “Tahtalı Köy” ifadesi buradan gelmekteymiş. Bazı köylerde hala mezar taşı yerine tahtaların kullanıldığını da gezilerimde ben de gördüm doğrusu. 

Bir de mezarda ölünün baş tarafına da tahta koyuyorlar ya.  Kalkarsa kafası çarpsın anlasın öldüğünü derler.

Şimdi; Antik Mısır’dan bu yana ağaç bu kadar önemliyken noldu da biz beton kafalar olduk. Hiç çözümedim.

Ahşap organiktir, nefes alır canlıdır. Bize hayat verir diye derslerimde anlatmaktan dilimde tüy bitmiştir. Bir yandan orman yangınları canımı yakarken, Türkiye’de kentsel dönüşümle yıkılacak 7 milyonu aşkın binayı düşününce felaketin büyüğü iyice canımı sıkmaya başladı.

Yaşadığımız mekanları ve geniş perspektifte şehri betonlaştırmaya gayret edip oturduğumuz dalı keserken, geçmişte yapılan beton evleri de yıkıp kansere davetiye çıkarıyoruz.

Çünkü binaların çoğunda başta akciğer kanseri ile birçok hastalığa neden olan asbest var. 2010 yılında ülkemizde yasaklandı sözüm ona…Ama artan kentsel dönüşüm projeleriyle, 2010 dan önce yapılan binalar için nanay! 

Ve İstanbulda 40-50 senelik binalar her gün balyozla, buldozerle yıkılıyor. Mahallemde bir binanın ilkelce yıkımını 3 ay süren binayı günlerce soluduk.Hiçbir kimyasal maddeler püskürtülmeden son derece iptidai yıkım yapıldı. Oysa asbestin binaya iyice yapışmasını sağlayarak kesilip paketlenmesi gerekir. 

Kişisel çabalarıma insanlar sinek ısırmış gibi bakıp devam ediyorlar. Tencerede ki bulgur pilavında, bir bulgur tanesi ne kadar önemli olabilir?

Asbestin insan hayatındaki yıkıcı önemi aslında öyle büyük ki, hafriyatın geri dönüşümde tekrar tekrar  kullanılmasının riski de felaket bir düşünce!

Asbest ile ilgili en yoğun tartışmaların başladığı Ankara Büyükşehir Belediye’sinin içinde 350 ton asbastin bulunduğu belirtilen Havagazı Fabrika’sının yıkımında başladığını bilenler hatırlar.

Bu tip zehirli maddelerle, zaten evlerimizde kullandığımız ev eşyalarında bile karşı karşıyayız. Denetim eksikliği maalesef Güzel deyip saldırıyoruz. Mobilya, tekstil, kozmetik demeden her yerde sağlığımızı tehdit eden bir sürü delibozuk eşyayı evimize getiriyoruz. Bir arkadaşım banyoda sabundan başka bir şey kullanmazdı.

Nagazaki için ağıt yakılıyordu ben çocukken… Büyüdüm Çernobil, son yıllarda Nükleer Santral protestoları, bir yandan radyoaktif maddeler gömülüyor ve de doğal yoldan yangın çıkarılıp ağacın bir numaralı düşmanı şeytan insanoğlu portresi… 

Robotlar üretin, kullanma klavuzları yapın!

Bakiye yetersiz! Şarj olmuyor !

Ne detoxu yaparsam olmuyor!

Aklın almadığının ötesini algılamaya çalışmak ne zormuş.

Ben kapitalizmim!!!

Kimdir o fısıldayan bir yakalasam!

Hiç düşündünüz mü ki son yıllarda kaç kişi akciğer kanserinden hayatını kaybetti? Çokkkk… Çünkü kanser türlerinin başını çekiyor. Meral Okay, Berkant, Danyal Topatan, Turgut Özatay, Kazım Koyuncu, Kenan Pars’ta bu dünyaya akciğer kanserinden veda edenler.

Kanser istatistiklerine göre ülkemizde 103 bin erkek ve 71 bin kadın olmak üzere bir yıl içerisinde 174 bin kişi kansere yakalanıyor.

Hadi davetiye hazır, buyrun gidelim.

Kötü şeyler yazmaktan hiç hoşlanmıyorum. Ama dünyanın dengesini bozduk işte. Seller, depremler ardarda gelen sırasız ölüm ve hastalıklar. 

Yemen’de koleradan 2000 kişi ölüyor, açlıkla savaşan önca garip ve hırstan gözü dönmüş savaş manyakları… 

Gel de yazma!