Son günlerde, Moody’s gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının, Türk bankalarının varlık kalitesinin bu yıl kötüleşeceğine ilişkin raporlar yayınlamaları, ekonomik görünümlü, fakat siyasi hedefleri de olan saldırılardır.

Yılbaşından bu yana, yani on günlük bir sürede dolar, TL karşısında yüzde beş oranında değer kazandı. Her alanda olduğu gibi, ekonomide de istikrara ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, döviz kurlarındaki bu hareketliliği körükleyen maksatlı yayınlar can sıkıcı bir gelişmelerdir.. 

Meclis’te Anayasa görüşmelerinin başladığı 8 Ocak günü, Türkiye'de yabancı para ile yapılan işlemlerde (dolarizasyon) en düşük seviyelerin yaşanmasına rağmen, dolar kuru günü 3.7340 liradan, euro ise 3.9350 liradan tamamladı. (Yazımızın yazıldığı saatlerde dolar 3.7779, euro da 4.0000 liradan işlem görüyordu.

Yılbaşı öncesinde FED’in faiz artırmasına paralel olarak dolar grafiğinin yukarıya doğru bir trend izleyeceği tahmin ediliyordu. Fakat bu hareketlilik, Ortadoğu, özellikle de Suriye merkezli gelişmelerle beklenenden hızlı olmakta. Perde arkasındaki pazarlıkları, bombalı, kaleşnikoflu terör saldırılarıyla kimin hangi ülkeye ne tür bir mesaj vermek istediğini döviz kurları üzerinden okumaya başladık. FED bir defa faiz artırdı, ama Ankara gar saldırılarından bu yana peşpeşe yaşadığımız terör olaylarına paralel olarak döviz kurları da basamak basamak sürekli yükseldi.

Yılbaşından bu yana, yani on günlük bir sürede dolar, TL karşısında yüzde beş oranında değer kazandı. Her alanda olduğu gibi, ekonomide de istikrara ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, döviz kurlarındaki bu hareketliliği körükleyen maksatlı yayınlar can sıkıcı bir gelişmelerdir.. Başbakan Yardımcısı Canikli  Moody’s’in, “Türk bankacılık sisteminin aktif kalitesinin bozulacağına” ilişkin açıklamasının rasyonel geçerliği olmadığını belirterek, “Her şey açık yapılıyor; işte müttefikimiz de  PYD’yi açıkça destekliyor” derken bu gerçeğe dikkat çekmiştir.

Meclis’te Anayasa görüşmelerinin hararetli başlaması da döviz kurlarında  tansiyonunun yükselmesine neden oldu. Piyasalardaki hareketliliğin büyük bölümünün yurt dışı kaynaklı olması dikkat çekici. Anlaşılan o ki, Türkiye’yi terör saldırılarıyla baskılayarak rotasına yön vermek isteyenler, şimdi de ekonomi silahını kullanmaya başladılar. John Perkıns’ın “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adlı kitabında bu konuda pek çok örnek vardır..

ABD DOLARIN SAYGINLIĞINI KORUMAK ZORUNDA

Sovyetler Birliği’nin dağıtılması sonrasında küresel liderliğini Ortadoğu’nun enerji kaynakları üzerinden sürdürmek isteyen ABD’nin bir amacı da petrolün bir başak para birimiyle fiyatlandırılmasını önlemek, doların saygınlığını korumaktı. 2008 yılında su yüzüne çıkan ve tüm ekonomileri sarsan küresel ekonomik kriz de, doların küresel  egemenliğini sürdürebilmek amacıyla kurgulanmıştı.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulamaya konulmasına, bölgedeki 22 ülkenin siyasi sınırlarının yeniden çizilmesine karşı çıkabilecek ülkelerin olası itirazları küresel çapta oluşturulan bir ekonomik krizle  törpülenmişti.  Afganistan’ın, Irak’ın ve Libya’nın işgal edilmesi, estirilen “Arap Baharı” rüzgarlarıyla kaosa, iç savaşa sürüklenerek parçalanmaları zor olmadı. Fakat, Rusya ve İran’ın Esat’a güçlü destek vermeleri nedeniyle, BOP uygulamaları Suriye’de duvara çarptı.

ABD’nin, Rusya’nın eski arka bahçesi Ukrayna’da yönetim değişikliği hedefleyen hamlelerine Putin Kırım’ı ilhak ederek karşılık verdi. Uygulanan ekonomik yaptırımlara rağmen Rusya Suriye’deki üslerinden ve kazanımlarından vazgeçmek niyetinde değildi. Obama’nın kararsızlığından da yararlanarak Suriye’de inisiyatifi ele geçirdi, Suriye’nin savunmasında belirleyici aktör oldu. Rusya’nın ABD karşısında elde ettiği bu başarılar, Putin’in ABD’deki seçim sonuçlarını da etkilediği yönünde yorumlar yapılmasına neden oldu.

ABD-RUSYAB REKABETİ

Rusya ile ABD arasındaki “rekabet”, Suriye dışında terör eylemleriyle devam ediyor. “Tehlikeli Rastlantılar” başlıklı yazımızda ayrıntılarıyla söz etmiştik; özetle hatırlayalım: 16 Aralık’ta (2016) NATO Genel Denetçisi Yves Chandelon arabasında ölü olarak bulundu, 19 Aralık’ta Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov bir polis memuru tarafından vuruldu, yine 19 Aralık’ta Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Latin Amerika’dan sorumlu bir görevlisi Moskova’daki evinde ölü bulundu, 29 Aralık’ta Rusya’nın Tel Aviv Büyükelçisi Aleksandır Petroviç lokantada yediği yemekten zehirlendi, kurtarıldı, 1 Ocak 2017’de Ermenistan’daki bir askeri üste görevli Rus Binbaşı Viktor Emelyanov otel odasında ölü bulundu, 9 Ocak’ta Rusya’nın Atina Başkonsolosu Andrey Malanin evinde ölü bulundu… Bu diziye Atatürk Hava Limanı, Ankara Garı katliamlarından Reina katliamına uzayan diziyi de ekleyebilirsiniz.

Türkiye’nin Rusya ile buzlanan ilişkilerini normalleştirerek Suriye’de Fırat Kalkanı operasyonu başlatmasının ardından yaşadığı terör saldırıları da bu diziden ayrı düşünülemez.

Türkiye'de yabancı para ile yapılan işlemlerde (dolarizasyon) en düşük seviyelerin yaşandığı bir dönemde döviz kurlarının tırmanışa geçmesi, uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşlarının bu artışların ekonomiyi, bankacılık sistemini olumsuz etkileyeceği şeklinde raporlar yayınlamaları, “ülkemize karşı başlatılan ekonomik savaş” olarak değerlendiriliyor. Özellikle, 2000’li yıllardan bu yana Türk ekonomisinin istikrarlı bir büyüme trendi sürdürebilmesinde önemli rolleri olduğu bilinen bankacılık sisteminin hedef alınması, saldırıların ne kadar ciddi olduğunun bir göstergesi sayılmaktadır. Bankacılık sistemimizi hedef alan bu yıkıcı saldırıların, siyasi gelişmelere paralel olarak artacağını tahmin etmek zor değil.

“TRAMP’A FAZLA BEL BAĞLAMAYIN”

Bölgemizdeki siyasi gelişmelerin yönü, 20 Ocak’ta, Tramp’ın başkanlık koltuğuna oturması sonrasında netleşmeye başlayacak. Bütün dünya bu yeni dönem için iyimser olmayı arzuluyor. Fakat, ABD’de dış politikayı başkanların değil, derin devletin, hatta derin devleti oluşturan kurumlar arasındaki rekabetin belirlediği bir gerçektir. Trump, Pentagon ile CIA arasındaki rekabetin galibiyle sahneye çıkacaktır. Son günlerde, Moody’s gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının, Türk bankalarının varlık kalitesinin bu yıl kötüleşeceğine ilişkin raporlar yayınlamaları, ekonomik görünümlü, fakat siyasi hedefleri de olan saldırılardır.

6 Ocak günü, ABD Büyükelçiliği anlaşılmadık bir nedenle, bir suikaste kurban giden Nihat Erim’in fotoğrafını yayınladı. Başbakan yıldırım bu yayını “Zevzeklik” olarak değerlendirdi, ama bazıları bunu, ABD derin devletinin Türkiye’ye, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mesaj olarak okudular; “Tramp’a fazla bel bağlamayın” deniyormuş.

Moody’s açıklamalarında, “Varlık kalitesi trendinin bu yıl, yüksek enflasyon, Türk Lirası’ndaki değer kaybı ve güvenlik sorunları ile jeopolitik gerginlikler nedeniyle, genel anlamda kötüleşen yatırım iklimine bağlı olarak kötüleşmesini bekliyoruz” değerlendirmesi döviz kurlarının beklenenden çok hareketlenmesine neden oluyor.

Ortadoğu’daki yangının kıvılcımları ülkemize sıçramaya devam ediyor. Çok yönlü bir saldırı altındayız.Vatandaşlarımızın, düşmana koz vermemek adına, bütün bunların Türkiye’yi bazı ödünler vermeye zorlama operasyonu olduğunu bilmeleri gerekir.