1986-87 sezonuydu. Türkiye 2. Ligi C grubunda bugünkü adı Süper Lig olan 1. Ligi bile kıskandıran kıyasıya bir şampiyonluk yarışı yaşanıyordu. 1 Mart 1987 günü grubun lideri Sakaryaspor takipçisi Konyaspor’a konuk oldu.  Maç günü sabah 9’da tribünler dolmuş, bir o kadar taraftar da stadyum mücavirinde açıkta kalmıştı. Sakaryaspor tribünleri de ful doluydu.

Konyaspor’un liderliği geri alabilmesi için kazanması şarttı. Beraberlik ise Sakaryaspor için büyük avantajdı. O dönemde 2 puanlı sistem vardı. 

Sakaryaspor’un en önemli  silahı genç golcüsü K. Aykut sakattı. Ama kurt Teknik adam Necdet Niş ondan vazgeçmemiş, maç günü yedek kulübesine oturtmuştu.

Kazanmak zorunluluğu sebebiyle Konyaspor daha baskılı oynamak zorundaydı. O psikoloji bir hata yaptırdı ve daha 6. dakikada Sakaryaspor Tuna’nın golüyle 1-0 öne geçti. Konyaspor şoktaydı. Zaman geçtikçe, şuur kaybının artması Sakaryaspor’un işine geldi. Necdet Niş 46. dakikada sakatlığına rağmen Konya’ya getirdiği K. Aykut’u oyuna aldı. Hesabı o şok anında bir gol daha atmaktı. Genç oyuncu Aykut 55. dakikada takımına şampiyonluk yolunu açan o golü atıp skoru 2-0’a getirdi.

65. dakikada Mete ve 71. dakikada Namık birer gol atıp durumu 2-2 yaptı. Artık Sakarya için skoru koruma zamanıydı. 72. dakikada ise K. Aykut “Görevini yapmış olmanın rahatlığıyla” kulübeye alındı. Neticede maç Sakaryaspor’un istediği gibi 2-2 bitti. O sonuç, şampiyonluğu Sakarya’ya götüren, sezonun en önemli skoruydu. Bir puanlık fark bir daha kapanmamıştı. 

İşte ikinci golün sahibi Aykut Kocaman’dı. 

Konyaspor’un kuruluş tarihini tashih etmek üzere, sevgili dostum Ömer Altay’ın elindeki tarihi belgeleri Konyaspor Başkanı Ahmet Şan ile paylaşmak üzere kulüpte buluştuğumuz günlerde, Aykut Kocaman’a sözleşme uzatma teklifinde bulunma kararı alınmıştı.

Kulübün gerçek kuruluş tarihinin 1922 olduğunu gösteren belgeleri istişare kurulunda görüşe kararı aldıktan sonra Şan’a “Aykut Kocaman ile olan sözleşme durumunu sordum. “Hoca kabul ederse kendisiyle 5 yıl daha çalışmak üzere sözleşme imzalamak istiyoruz” dedi.

Teklif hoşuma gitmişti. “Aykut hocaya deyin ki; ‘Konya’ya şampiyonluk borcunu ödemeden seni salmayacağız’ deyin”, dedim. Tarihin tanığı olmadığı için başkan “Borç ifadesi çok ağır olmaz mı, hem nereden doğdu bu borç?” dedi.

“Sakarya maçını” yukarıdaki gibi anlatıp, “Bildiğim, Aykut hoca, ‘kimsenin bilmediği kadar duygusal’ bir insandır. “Siz, biz bilmesek de o, iç dünyasında Konyaspor’a bir şampiyonluk kazandırma arzusunu, belki de teknik direktörlüğe başladığından beri ‘yaşanmışlıklar adına’ içinde taşıyor olmalı” dedim.

Bu sözlerimizin Aykut hocaya gidip gitmediğini bilmem ama hoca 5 yılı çok bulsa da “devam kararı verdi” o günlerde.

Öyle ki, basından, tribünden  gelen ‘transfer yapılmalı” eleştirilerine, ‘Bu kulübe kötülük etmeyelim. Transfer ekonomik dengeyi bozar”  diyerek karşı çıktı.

Başarısızlık durumunda hocaların en ucuz gerekçesi olan ‘Transfer istedim, yapmadılar’ bahanesini yolun en başında kendisi için kapattı.

Ve Aykut hoca, “Har vurup harman savurmadan, kıt imkanlara razı olarak mütevazi bir kadroyla mücadele edip, Konyaspor’un ekonomik yapısını düzeltmesine öncelik verdi. Bunu yaparken de takımını, tarihinde hiç yaşamadığı başarılara eriştirdi.

Gelelim Türkiye Kupası finaline.

Salı günü gazeteci arkadaşlarla birlikte Eskişehir’e gittik. Aynı günün akşamında sat 20.10’da iki takım kaptan ve teknik direktörlerinin ortak basın toplantısı vardı. Dikkat edin, 20.10; Türkiye için ortalama iftar saati!

Aklıma Aykut Kocaman’ın geçen hafta, “Bu programı kim hazırlıyor? Bu maç saatleri nasıl belirleniyor? Oruç tutan futbolcular, insanlar var” tepkisi geliyor. Ama sormuyorum, ertesi günkü maçın hatırına. 

Uzatmayalım;

Maç günü Eskişehir adeta ‘Konya’ oldu. Başakşehir, bütün zorlamalarına rağmen “Okul çocukları için gezi fırsatı oluşturmaktan” öteye gidemedi, taraftar açısından.

Oyun Aykut Kocaman’ın planladığı gibi devam etti. Basın toplantısında ‘Hoca maçı penaltıları götürmeye karar vermiş’ diyerek ayrılmıştık, aynen öyle oldu. Seyir zevkini bozmadan, sahayı Başakşehir için daralttı, hareket imkanı vermedi, sürpriz gol aradı. 

Normal sürede de uzatmalarda da durum farklı olmadı.

‘Maç penaltılara gidecek’ dediğimde yanımdaki genç arkadaşım ‘Başakşehir penaltılarda çok iyi, Fenerbahçe’yi nasıl elediler’ serzenişinde bulundu.

Sonuçta 5’erli atışlar bitmeden Konyaspor sonuca gitti. Kadıköy’de penaltı resitali veren Başakşehir finalde Serkan’ı geçemedi. Mili kaleci Volkan; Hora, Bajiç, Vukoviç ve Skubiç’e dur diyemedi.

Geçen sezonun yarı finalisti bu sezonun Kupa Şampiyonu oldu. 

Takım saha içinde zaferi taraftarlarla birlikte kutlarken, ben yukarı da “Konyaspor-Sakaryaspor maçından bu yana akan süreci” tazeledim zihnimde.

Ve ‘gidecek mi-kalacak mı?” sorusuna cevap aramadan, kendi üslubumca bir öneri cümlesi oluşturdum;

“-Bunu saymayız hocam, bu Türkiye Kupası Şampiyonluğu! Konya’dan götürdüğünüz ise Lig Şampiyonluğuydu. Hem daha Süper Kupa alacağız! “