‘(Bu yazım, yürekleri evlat sevgisi ile dopdolu olan; sadece evlatları, aileleri için değil, o cesur yürekleri:
 Ülkemizin Bölünmez Bütünlüğü, Birliği Beraberliği, Şanlı Bayrağımız ve Müreffeh Geleceğimiz’’ için atan tüm babalara ithaf edilmiştir.)

 Bugün ‘’Babalar Günüymüş!’’ Öyle mi çocuklar?
 Aslında, evlatlar için çarpan yüreklerin özel bir günü olmadığı gibi. Evlatların ana ve babaları için çarpan yüreklerinin de özel bir günü olmaz bilirim ben.    
 Ama öyle tanımlamışlar, bu duyguları pazarlayan, kazanç kapısına döndüren o çokbilmişler!  Emperyalizmin temsilcisi küresel güçler!
 Analar günü, Babalar günü, Sevgililer günü, Tüketiciler günü, Günü, Günü, Günü! Yılın her gününe bir isim vermişler!
 Ya bu isimlenen günleri, hayatın acımasızlığı içerisinde bilmeden, görmeden, tadamadan gidenlerin gününün adı ne olacak?
 Ya da türlü senaryolar, uyduruk nedenlerle özgürlükleri alınan insanlarımız için bu belli günlerin nasıl bir anlamı olacak?
 Hatırlar mısınız çocuklar? Daha birkaç hafta önceydi! O karaelması çıkarmak için yerin yedi kat altında kömür karasına bulanmış gözlerdeki acılı bakışları! Kan çanağına dönmüş gözlerden akan yaşları! O bakışların sahipleri de babaydı.
 Ve ‘o maden mezarlığında’ kaybolan/yok edilen, bir avuç kömür uğruna hayatlarını feda eden babalar.
 Onların ardından, ‘’ Bu mesleğin kaderinde ölüm de var!’’ Diye yapılan o yorumlar ve yorumun sahibine karşı, acılı yüreklerden taşan o kızgın haykırışlar.
 Acılara atılan tekme, tokatlar!
 Ülke tarihimizde yaşanmış nice gözü yaşlı yıllar! Alın terini emeğine katık etmiş, nice onurlu babalar.
 Hepsinin kaderi sanki aynı yazıymışçasına geçip giden yıllarda kalmışlar!
 Hep aynı fotoğraf, hep aynı onurlu duruş ve hep aynı feryatlar.
 Üzerlerinde kefen, alınlarında al bantları ile ölürüz ama emeğimizi teslim etmeyiz diye haykıran cesur yürekli babalar.
 ‘’Vatan sana can feda’’ diyerek feda edilen canlar.
 Kimisinin sesi Silivri’den, kimisinin sesi Maltepe’den, Hasdal’dan, Sincan’dan gelen babalar.
 Özgürlükleri alınmış ama vicdanları ile şerefleri onlarda kalmış olan babalardır onlar.
 Yılların çığlığını atar cumartesi anneleri İstiklal Caddesinde. Şimdilerde ise; yüreklerden taşan ‘sessiz çığlıklar’ var, babalar için ülkemin dört bir yerinde.
 Komutanı, Siyasetçisi, Bilim adamı, Gazetecisi, Tüccarı, Yazanı, Yazılanları basanı, ama hepsinin yüreğinde aynı sevda, aynı duygular, sadece vatanımızın aydınlık geleceği var.  
 Bu gelecek için harcanmış ömürler, vatanımıza helal edilen emekler var. O özel günde onları görmek için çarpan evlat, eş, ana ve baba yürekleri ile hala onlara sunulmaya hazır milyonlarca sevgi demeti var…
Kimileri işsizdir! Ama yüreği zengindir, cebindeki son kuruşu bile paylaşır, kendisinden daha fakir olanınki ile.
 Ailesini aç bırakmamak adına aç gezer, tokum der. Yüreğindeki evlat sevgisi, ailesine olan bağlılığı olur ona bal ile şeker.
 O da babadır, ayağında altı delik pabucu, yamalı pantolonu olsa ne yazar? Onun sevgi dolu koskoca yüreğinde, hem evlat sevgisi ve hem de vatanına olan bağlılığı var.
  Hissediyorum şimdi soran gözlerinizdeki anlamın ne olduğunu! Ülkemizdeki bunca olumsuzlukların sebebi nedir? Son dönemde yaşanan bunca acı nedendir diye?
  Etrafınıza iyi bakın çocuklar, sadece bakmayın görün tüm bu yaşananları ve bu acılı günleri yaşatanları!
  Okuyun, öğrenin önce Atatürk’ten bize miras kalanları. Pozitif bilim size yol göstersin, bağnazlık değil!
 Gerçek adaletin sesi, bağımsız hukukun gücü yolunuzu aydınlatsın, kimilerinin kendi çıkarlarına göre anlattıkları, yorumladıkları hukuk değil!
 Demokratik tüm haklarınızın, din ve vicdan özgürlüklerinizin gücü; rehberiniz olsun ülkemize hizmet için. Birilerine kulluk etmek için değil!
 Sizi yönetenleri iyi izleyin, icraatlarına iyi bakın iyi tartın.
 Ülkemizin geleceğini, ülkemizin tüm milli kazanımlarını, kendi şahsi çıkarları uğruna feda ediyorlarsa, ülke menfaatleri, birlik ve beraberliğimiz artan bir tehdit altına alınıyorsa eğer;
 Atamızın, milletimize armağanı olan ‘Nutuk’u’, o muhteşem söylemlerinin içerisindeki, ’Türk Gençliğine’ hitabını hatırlayın.
 Kaç yıldır bilirim, benim gibi hisseden tüm babaların yürekleri buruk ve acılı!
 Gün geçmiyor ki, terörün azgın alevi, Şehit haberlerinin o kor ateşi düşmesin o sıcak yuvalara, ana, baba, eş ve evlat yüreklerine.
 Feryatlar yükseliyor ülkemizin her yanından anaların, babaların, bacıların, evlatların bağırlarından.  Onlar da baba, onlarında babaları var.
Yarın babalar günü! Onların da Babalar Günü! O günün sevincinde, artık onlar olamayacaklar, sevgi dolu yürekleri ile boynu bükük evlatlarını bir daha kucaklayamayacaklar.   
 Ne dersiniz beyler, ağalar? Bu yürekleri parçalayan görüntülere çare bulamayan siyasiler, kimi açılım sahipleri!
 Ya sizler! Ülkesinin kimliğini taşıyıp, ekmeğini yiyen, kazancını bu vatan topraklarından elde ettiği halde, kendi insanının kanını emen, aynı havayı soluyup, aynı toprakları paylaştığımız insanlar. Mehmetçiklere, güvenlik güçlerimize kurşun sıkmaktan çekinmeyen, şanlı bayrağımıza el uzatan eşkıyalar, onları yönlendiren bildik simalar, İmralı da ki bebek katili ve ardındaki işbirlikçiler!
  Sevgili çocuklarım, yarın babalar günü. Ben sizin sevgisini; hep hissettiğim gibi tabii ki, daha da yoğun yaşayacağım.
 Ama sizden bir ricam var!
 15 Haziran Pazar günü bana gelmeyin. Tutun sevgili eşinizin, canınızdan çok sevdiğiniz çocuğunuzun/çocuklarınızın elinden, elinizde bir demet çiçek, o da olmaz ise; yüreğinizden taşan sevgi demetleri ile en yakın ‘Şehitliklerimize’ gidin.
 Her birinin başucunda bir güneş gibi parıldayan AY YILDIZLI BAYRAKLARIMIZIN dibinde durun; ilk gördüğünüz ŞEHİDİMİZE selam durun, dualar okuyun.
 Babalar gününü orada, o kutsal mekânda, ŞEHİTLİKTE kutlayın çocuklar.
 Çünkü bu aziz vatan toprakları için seve, seve hayatlarını feda eden, kanlarıyla bayraklarımıza renk veren o cesur yürekli koç yiğitler; bu özel günün tüm sevgilerini, hepimizden daha çok hak ediyorlar.