Gece saat 02:31’de Ay Koç burcunda Solan Ay fazına giriyor. Dolayısı ile artık olayların bitme ve kapanma evresine doğru ağır ağır yol alıyoruz, bir sonraki Yeniay’a kadar… 
Herşey hayatımızda şekillenmeye başlıyor olacak. Bir sonuca ulaşacağız. Ve olayların artık bir ismini koymaya başlıyacağız.
Ay son açısını saat : Satürn’le saat 10:29’da kurduktan sonra boşluğa giriyor ve öğlen saat 12:02’ye kadar boşlukta kalıyor.
Yaklaşık bu 90 dakikalık süreçte herhangi önemli bir olayı başlatmamanız bunun için öğle saatlerini beklemeniz yerinde bir davranış olur.
Öğle saatlerinde saat 12:02’de Ay Boğa burcuna geçiyor. Ay Boğa burcunda seyahat ederken, dünyevi zevklerimiz önem kazanır.
Somut olanın, soyuta dönüştürüldüğü bir süreç olacağından; bunu sanat olarak açığa çıkarmak açının oluölu şekilde kullanışı olacaktır…
Ay Boğa da iken tembelleşiriz ve hareketlerimiz ağırlaşır. Bu nedenle basit ve “komplike olmayan” işlerle uğraşırız.
Ay’ın bir yanı “kadersel” olduğundan ve Boğa burcunda yüceldiğinden, değerlendirilmesi gereken günlerdir. 
ÖNEMLİ GEZEGEN HAREKETLERİ:
Gece yarısı saat 02:39 itibari ile kesinleşen Venüs’ün Neptün ile kontra paralel açısı altında; 
para kaybına uğrayabilirsiniz,
aşkınız tarafından hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.
Bu transit iki hafta kadar etkin olacaktır.
Venüs’ün de retro olduğunu düşünürseniz, özellikle Eylül’ün ilk haftasında bu enerjinin farkında olmak finansal ve aşk ilişkilerinde önemli başlangıçlar yapmamak adına dikkatli olmak gerekmektedir…
Bu açıyı olumlu kullanmak sanatçılara armağan gibi enerjiler sunacaktır. Çünkü Neptün sınırları ortadan kaldırır ve Venüs direk sanatsal yönümüzü tetikleyeceğinden, sanatçılar için bulunmaz bir nimet olacaktır. Dolayısı ile bu enerjinin; “sanatsal çalışmalarınız” olarak açığa çıkması oldukça yerinde bir değerlendirme olacaktır..
Sabah saatlerinde saat 06:00’da kesinleşen bu açı ile otorite, patron veya babanızla görüşme yapmanız için uygun bir – iki saatlik süreçteyiz… Önemli görüşmelerinizi bu saate alabilirsiniz..
AYIN AÇILARINA BAKARSAK:
Gece yarısı AY’ın saat 00:59 itibari ile kuracağı paralel açının etkisi ile; Uranüs tarafından “özgürlük” hissimizi tetikleyen enrjiler devrede olacaktır…
Muhtemelen bireysel ve tek başımıza hareket etmek isteyeceğiz. Geçmişe yönelik ani hatırlamalar ile, birden beklenmedik şekilde eskiden problem olmuş bazı konular çözüme ulaşacaktır.
Bu açı uykuya denk gelebileceğinden uykuda; içgüdüsel olarak üst oktavdan duygusal olarak besleneceğimiz saatlerdir devreye girer. 
Görülen rüyalar muhtemelen mesaj taşır. Bir çok olaya da çözüm içerir.
Akşam üzeri saat 20:00 itibari ile kesinleşen Ay’ın Jüpiter ile 120 derecelik açısı altında duygularda abartı görülür. Çoşkuyu da, mutluluğu da, abartılı yaşarış.
Bu nedenle kendimizi frenlememiz, tutamayacağımız sözler vermememiz yerinde olur, çünkü içinde bulunduğumuz ruh hali bu çoşkuya zemin hazırlar. Yaklaşık iki saat bu açının etkisi altında olacağız..
Ayrıca bu saatlerde iştahınız da artacağından; kilo alma riskimiz artacaktır, dikkat…
Akşam üzeri ise saat 21:13 itibari ile Ay’ın Jüpiter ile pararlel açısı altında, hislerde çoşku olacağından, sözler vermemeye özen gösterin. Çünkü açının etkisi geçtiğinde farklı düşünebilir veya verdiğiniz sözleri tutamayabilirsiniz.. 
Bu açıyı ayrıca ruhani çalışmalarınız için de değerlendirebileceğiniz bir açıdır…
Ayrıca “Felsefe”, bu açının bir başka türlü değerlendirilmesidir.
*
Bugün; “tek başına yaşanan mutluluğun”, mutluluk olamayacağına dair, bir hikaye anlatmak istiyorum.
Ayçiçeği  
Bir zamanlar küçük bir papatya varmış. Kocaman bir kayanın siperciğinde yaşarmış. 
Çevresinde ballıbabalar, katırtırnakları, utangaç mavi mine çiçekleri açarmış. 
Her sabah, gün doğumunda bütün çiçekler uyanırmış. Sabah aydınlığıyla genişleyen gökyüzünü izlerler, mutluluk türkülerini bir ağızdan söylerlermiş. 
Hepsi birbiriyle dost, hepsi arkadaşmış. 
Aradan uzun bir zaman geçmiş. 
Günlerden bir gün, bizim küçük papatya her zamanki gibi tan atımında uyanmış. 
Uyanmış uyanmasına ama eskisi gibi keyfi yerinde değilmiş.
İncecik gövdesi kırılıp dökülüyormuş. 
“ Herhalde akşam yağan yağmur yüzünden hastalandım” diye düşünmüş. 
O sırada gözü yakın arkadaşı ballıbaya ilişmiş. 
Zavallı ballıbaba, ıslak toprağa serilmiş, yatmıyor mu?.. 
“Ne oldu sana kardeşim” diye seslenmiş ballıbabaya.. 
Ballıbaba başını güçlükle papatyaya çevirmiş, gözlerinden ip gibi yaş akıyormuş. 
“ Bu soruyu yalnız bana sorma papatyacık. Hepimiz perişan durumdayız. Öteki arkadaşlar da benim durumumda. 
Akşam durmadan yağan yağmur toprağı alıp götürdü, çiçeklerin kökleri dışarda kaldı. Hepimiz yavaş yavaş ölüyoruz”
Papatya duyduklarına inanamamış, çevresine bakınmış, bir düşte karabasan gördüğünü sanmış. “ Peki, demiş. 
Ben neden hala ayaktayım? 
Neden benim köklerim sapasağlam toprakta?
“Öteden mavi mine sızlanmış. “Çünkü seni koruyan bir kaya var. 
Onun siperinde yaşıyorsun. 
Sonbahar yağmurları başladı. Bizler yağmur selinden kendimizi koruyamayız. 
Bundan kaçış yok. 
Elveda güzel yüzlü papatya” demiş. 
Papatya dostlarının birer, birer yağmur sularıyla gidişini izlemeye dayanamazmış. 
“Hayır, diye isyan etmiş. Tükenişinize dayanamam. 
Ben gelecek yıl da burada olacaksam sizler de benimle kalmalısınız.” 
“Nasıl olacak bu. Olanaksız” diye ağlıyormuş küçük çan çiçeği. 
Papatya kolay kolay vazgeçmezmiş ama. 
Dirençliymiş, kararlıymış. “ Sizleri bırakamam demiş, hepiniz tohumlarınızı bana verin. Onları gelecek yıla kadar kendiminkilerle birlikte saklayacağım. 
Ya birlikte tükeniriz, ya birlikte yaşarız”
Sonunda arkadaşlarını ikna etmiş. 
Hepsinin tohumlarını bir bir toplamış.
Eh.. böyle bir dayanışmaya, böyle güçlü dostluğa kolay kolay rastlanmaz..
Yeter ki kendi küçük de olsa, kocaman yüreğiyle bir papatyanın sevgisini taşıyabilelim. 
Ondan sonraki zamanını harıl harıl çalışmakla geçirmiş papatyacık. 
Kökleriyle sımsıkı toprağa sarılmış.
Gövdesini genişletmiş. Giden arkadaşlarının tohumlarını göğsüne yapıştırmış. 
Kış gelmiş. 
Kötü rüzgarlar önüne gelen ne varsa almış götürmüş, papatya kayanın kuytusuna saklanmış. Rüzgara, yağmura, kara karşı direnmiş, dayanmış. 
Soğuk, zehir gibi havada tohumlar donmasın diye onlara daha bir sıkı sarılmış.
Gözleriyle durmadan güneşi aramış. 
Bir parça gün ışığı görse yüzünü, gövdesini güneşten yana çevirirmiş.
Ama o zorlu kışı geçirmek kolay değil. 
Toprağa öyle tutunmuş ki kökleri kalınlaşmış, soğuktan tohumları korumak için .
Sonra yaprakları uzamış, güneş izleyen yüzü büyümüş büyümüş.. 
Sıcak yüzlü ilkbahar geldiğinde dimdik ayakta bulmuş bizim güneş yüzlü çiçeği. 
Ama artık o bir Ayçiçeğiymiş. Hiç bir tohum zedelenmeden onunla yaşıyormuş. 
Dostluğun ölümsüz öyküsüdür “Ayçiçeği”, o gün bugündür güneşi izler dururmuş. 
Söylentiye göre dünyayı ve yürekleri aydınlatan güneş sevginin ta kendisiymiş. 
Sağlıkla