Günümüzdeki orman yangınları, yalnızca, küresel ısınmanın ve kuraklığın tetiklediği felaketler olarak kabul edilmiyor, mavi gezegenimizin ciğerlerini oluşturan “yeşil denizlerin” belli bir amaca yönelik olarak katledildikleri ciddi ciddi tartışılmaya başlandı.  Yerkürenin ciğerlerini yok eden orman yangınlarının arka planında, yeni bir dünya düzeni kurmaktan, yeryüzündeki insan sayısını 500 milyona düşürmekten, koronavirüs salgınlarından, 5G teknolojisinin canlılar üzerindeki olumsuz/ölümcül etkilerine kadar uzanan bir dizi neden sıralanıyor.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in “Küresel ısınma dönemi bitti, küresel kaynama dönemi başladı” söylemi çok ciddi bir uyarıdır. Buttares’in uyarısını ciddiye almak ve “küresel kaynamanın” oluşturacağı olumsuz sonuçlara karşı hazırlıklar yapmak zorundayız.

“Guterres Ne Diyor?” başlıklı yazımızda BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, “Kaynama dönemi başladı” uyarısını ciddiye almamız gerektiğini vurgulamıştık. Bu gün konuya mavi gezegenimizin ciğerlerini oluşturan ormanlarımızı tehdit eden seri yangınlardan söz etmek istiyoruz.  Guterres, “Küresel ısınma dönemi bitti, küresel kaynama dönemi başladı” derken, açıkça orman yangınlarından söz etmemiş olsa da, uyarısının, dünyamızı çepeçevre kuşatan orman yangınlarını da kapsadığı açıktır.

2016’dan bu yana giderek büyüyen ve küresel bir tehdide dönüşen orman yangınları, kaçınılmaz olarak birbiriyle çelişen yorumları da beraberinde getiriyor. Vitrininde genellikle Elon Musk’ı gördüğümüz özel grubun hedefledikleri yeni dünya düzeninin ayrıntılarını tam olarak bilemesek de, bugün yeryüzünde yaşayan canlıların sayılarını çok fazla buluyorlar.

Teknolojinin gelişmesine paralel olarak, bugün insanların yaptığı pek çok işi, gelecekte ekmek-su istemeyen ruhsuz robotların yapabileceğini savunuyorlar. Savaşlarla, doğal afetlerle yeryüzündeki canlı sayısı azaldıkça, düşledikleri hedeflere yaklaşmanın mutluluğunu yaşıyor olmalılar.

Son zamanlarda giderek büyüyen ve sıradağlar üzerinde ateşten örüşmüş Çin Seddi manzaraları oluşturan orman yangılarıyla Elon Musk grubunun ne ölçüde ilişkili olduğunu elbette bilemeyiz, ama bazı olasılıkları tartışmamız gerekiyor.

Efendim, dünyamızı çepeçevre kuşatan orman yangınlarının,  yeterli lazer etkisi iletemeyeceği için, Starlink uydularıyla  tetiklenmesi mümkün değilmiş. Sıradağlar boyunca uzanan o yangın görüntüleri, aslında yangınların önünü kesebilmek için, “uzmanlar” denetiminde bilinçli olarak oluşturulmuş yangınlarmış. “Yangın önleyen yangın” olarak anılan bu uygulamalarla ciğerlerimizi yakıp kavuran esas yangınlar karşı karşıya gelince birbirlerini etkisiz hale getiriyorlarmış. O nedenle, yüzlerce, binlerce hektar ormanlık alanlarımızın kül yığınlarına dönüşmesinden kaygı duymamamız, paniğe kapılmamamız gerekirmiş. Bu yolla ormanlık alanlarımız temizlendiğinden, mutluluk bile duymamız gerekirmiş.

Kusura bakmayın, ama gözümüz gibi baktığımız ormanlık alanlarımız bir bir elden çıkarken, bu gibi “bilimsel teselliler” yürek yangımızı söndürmede hiç de etkili olmuyor.

Bu gibi güdümlü tesellilerin etkili olabilmesi, kaygılarımızı giderebilmesi için Amazon, Kongo, Kanada ve Avustralya yangınlarında, ülkemizin güney ve batı bölgelerinin ormanlarını çöle çeviren yangınlarda bu “yangın önleyen yangın” tekniğinin neden kullanılmadığının izah edilmesi gerekir. “Bu saydığınız ormanlar ulaşılması güç alanlardı” denilebilir, peki geçtiğimiz hafta dünyanın en ünlü turistik merkezlerinden biri olan Hawai yanarken, bu “yangın önleyen yangın” kuşakları neden oluşturulmadı? Alevler neden bazı ünlülerin malikanelerinden uzak durdular? Yüzlerce insanın canına kıyan Hawai yangınıyla/katliamıyla kimler kimlere ne gibi bir mesaj vermiş oldular?

BU YANGIN BAŞKA YANGIN/GEORGIO GUIDESTONE ANITI

Günümüzdeki orman yangınları, yalnızca, küresel ısınmanın ve kuraklığın tetiklediği felaketler olarak kabul edilmiyor, mavi gezegenimizin ciğerlerini oluşturan “yeşil denizlerin” belli bir amaca yönelik olarak katledildikleri ciddi ciddi tartışılmaya başlandı.  Yerkürenin ciğerlerini yok eden orman yangınlarının arka planında, yeni bir dünya düzeni kurmaktan, yeryüzündeki insan sayısını 500 milyona düşürmekten, koronavirüs salgınlarından, aşılarla insanlara zerk edildiği savunulan grafenlerden, 5G teknolojisinin canlılar üzerindeki olası olumsuz/ölümcül etkilerine kadar uzanan bir dizi neden sıralanıyor.

İlk duyduğumuzda komplo teorisi, aşırı alınganlık gibi geliyor, ama ABD’nin Atlanta eyaletinin kırsal kesiminde bulunan 5.47 metre yüksekliğindeki altı granit bloktan oluşan ve üzerinde 8 yaşayan dil ve 4 antik dilde yazılmış 10 ilke bulunan Georgia Guidestone anıtı 1979 yılında Elberton Granit şirketi tarafından imal edilmiş.

Anıt, kendilerini “Altın Çağ’ı arayan bir grup Amerikalı” olarak tanımlayan R.C. Christian topluluğu tarafından diktirilmiş, ama bu grubun kimlerden oluştuğu, amaçlarının ne olduğu bugüne kadar anlaşılabilmiş değil. 2022’de bombalanan bu anıtın 1979’dan beri neden kaldırılmadığı da ayrı bir araştırma konusu. “Deccal’ın 10 Emri” olarak anılan bu anıttaki “emirlerin” birinde, “İnsan nüfusunu, daima, doğa ile uyumlu olarak 500 milyonun altında tut” deniliyor.

5 G TEKNOLOJİSİ VE ORMAN YANGINLARI/SORGULAMAMIZ GEREKİYOR

Orman yangınlarının 5G teknolojisiyle yakından ilişkili olduğu söyleniyor. 5 G teknolojisi kullanan telefonlarla gönderilecek belli büyüklükteki frekanslarla insanların sağlık durumlarını etkilemenin mümkün olduğu ciddi ciddi savunulurken, “üç saatlik bir filmi 3 saniyede indirebileceksiniz” alalamasıyla insanalar, 5G teknolojisinin olası sonuçlarını sorgulamaktan vazgeçirilmek mi isteniyor?

Sorgulamamız gerekiyor.

Neden aklı başında ve herhangi bir merkezle göbek bağı bulunmayan bir bilim insanımız çıkıp da, 5G teknolojisinin, canlılar üzerinde, sözü edilen etkilerinin olmadığı ve olamayacağını savunmuyor/savunamıyor? Sorgulamamız gerekiyor.

 Amazon yağmur ormanlarının, Kongo ormanlarının, Avustralya ve Kanada ormanlarının, Kaz Dağları’nın ve dünyanın neredeyse 3’te 1’inin yakılmasının bir  hedefi ve nedenleri olmalı.

“Hepimizin bildiği gibi ağaçlar, havadaki karbondioksiti emer ve oksijen üretirler; köklerinden dallarına kadar, tıpkı nöral ağlar gibi, birbirleriyle iletişim halindedirler ve insanın biyolojik formuna uyumlu geniş kapsamlı elektromanyetik sinyaller yayarlar. İnsan sağlığına yararlı bu emisyonlar nedeniyle, ağaçlarla çevrili doğal bölgelerde yaşayan insanlar uzun yıllar sağlıklı olarak yaşarlar.  Peki, insanların uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşamaları sizce kimleri rahatsız edebilir?”

Dünyanın üçüncü büyük sektörü olan ilaç şirketlerini mi? Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ) mü? İnsanlığın yararına çalışmalar yapıyor gibi görünen vakıfları mı? Dünyayı yönettiği söylenen ve yeni bir dünya düzeni oluşturma çabasında olan 13 aileyi mi?

ABD’nin Atlanta’sında, 5.47 metre yükseklikteki 6 granit bloktan oluşan GEORGE GUIDESTONES anıtında aynen böyle yazıyor: “Dünya nüfusunu 500 milyonun altında tut!”

Bu emri kim, kime veriyor? Anıt 1979’dan beri ayakta duruyor. Dehşet verici bir şey..

HEPİMİZ TEKNOLOJİ BAĞIMLISI OLDUK

Ulaşım ve iletişim teknolojisinin akıl almaz hızla geliştiği bir süreçte herkes teknoloji bağımlısı olmuştur. Teknoloji bağımlısı her birey de, pekçok yönden, tehlikeye açık hale gelmiştir.

O nedenle, bir uyarıyı bir, bir iddiayı “komplo teorisi” diyerek buruşturup çöpe atmadan öce, doğruluk olasılığını araştırmak, tartışmaya açmak, bizleri olası tehlikelere karşı koruma altına alabilir.

Orman yangılarının giderek arttığı, küresel çapta etkili dergilerde kapak konusu olduğu, dünyamızın salgınlarla, depremlerle, sel felaketleriyle sarsıldığı bir dönemde, Guidestone anıtında emredildiği gibi, dünya nüfusunu seyreltmede kullanılacağı iddia edilen 5G teknolojisinin getireceği “nimetleri”, iş işten geçmeden araştırmak ve tanımak zorundayız. 

Ormanların 5G sinyallerini engellediği gerekçesiyle yakıldığı iddia ediliyor. Bu gibi iddialar, hem ülkemizde, hem de dünyanın çeşitli bölgelerinde peş peşe meydana gelen orman yangınları nedeniyle insanların kafalarının karışmasına neden oluyor. Ağaçların 5G sinyallerini engellediği University of Surrey’in yaptığı çalışmalarla da doğrulandı. Fakat, baz istasyonlarının ağaçlardan 3 metre yüksek olmasıyla “sorun” çözülebiliyormuş.

5G teknolojisi, yüksek frekans ve yüksek bant genişliği kullanıyor; 6 ila 300 GHz frekanslarda çalışabiliyor. Bu da 5G’nin, 4G’den yaklaşık 10100 kat daha hızlı olması anlamına geliyormuş. Ancak bu tarzda yüksek veri transferi yapılabilmesi için 5G baz istasyonlarının 4G’ye oranla daha sık döşenmesi ve ortalama her 150 metrede bir güçlendirici antenlerle desteklenmesi gerekiyormuş.

Uluslararası EMF (Elektro Manyetik Alan) Bilim İnsanları Kurulu’nda görevli bir grup araştırmacı, yayınladıkları bildiride, 5G’nin insan ve hayvan sağlığı açısından tehlikeli sonuçlar üretebileceğini savunuyor.

 

 

ARAYA COVID-19 GİRDİ

 5G teknolojisini kullanacak olan yeni nesil kablosuz telefon teknolojisinin  Çin Mobil Araştırma Enstitüsü (CMRI) tarafından başarıyla tamamlanmıştı ve 2020 yılında, dünyanın pek çok ülkesinde hizmet vermeye başlayacaktı.

ABD merkezli küresel medya, 2018 yılından itibaren ısrarla, 5G’nin insan sağlığını çok olumsuz etkilediğini ve kanser-grip benzeri semptomlara neden olduğunu yazmaya başladı. Uzmanlar, 5G’nin yalnızca yeni nesil mobil bağlantı ağı değil; bir askeri teknoloji; bir biyolojik silah olduğu savunuyorlardı.

 

WUHAN’DAKİ 5G GÖSTERİSİ

Wuhan, 18-27 Ekim 2019 tarihleri arasında, “Military World Games” etkinliğine ev sahipliği yaptı. Bu etkinlikte 5G’nin marifetleri test edildi.  Bu testler yapılırken koronavirüs henüz gündemimize girmemişti.  Peki, 5G sunumu için koronavirüsün ortaya çıktığı Wuhan’ın seçilmesi bir rastlantı mıydı, yoksa birilerine gönderilen bir mesaj mıydı? Biliyorsunuz Çin, koronavirüs tüm dünyayı etkisi altına almaya başladığında ABD’yi suçlamış, virüsün, bu etkinlik dolayısıyla Wuhan’a gelen ABD askerleri tarafından ortama saçıldığını savunmuştu.

 

 

BILL GATES KEHANETLERİ

Wuhan’da 5G test edildiği günlerde, COVID-19 salgınından 6 ay kadar önce, New York’taki Johns Hopkins Center, Dünya Ekonomik Forumu’nun Bill ve Melinda Gates Vakfı ile birlikte,  “Olay 2021 – Küresel Bir Salgın Egzersizi” konulu salgın hastalıklar konusunda bir etkinliğe evsahipliği yapıyordu. Bu etkinlikte, salgın hastalıklara neden olan virüs olarak koronavirüs seçilmişti. Konferansta gösterilen simülasyon videosunda bu ölümcül virüs Çin’in WUHAN şehrinden yayılıyordu! Rastlantının bu kadarı ancak kehanetle mümkün olabilr.

Hatırlayacaksınız, Bill Gates’in,  Wuhan’da ortaya çıkan koronavirüsün yıllar öncesinden patentini aldığı çok yazılıp çizilmişti.

 

SORGULAMAYACAK MIYIZ?

New York’ta düzenlenen bu etkinliğe, Birleşmiş Milletler,  Çin ve ABD yönetimi, Johnson&Jhonson, medya ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri katılmışlardı.

Bilim insanları, 5G tabanlı kablosuz cihazların oluşturduğu EMF’nin insan sağlığını olumsuz etkileyeceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Son yıllarda pek çok bilimsel dergide, EMF’nin kanser riskini artırdığına, hücresel strese, mide bulantısına, gribal semptomlara, saç ve hafıza kaybına, iştah azalmasına, genel halsizliğe, hasarlı kemik iliğine, hasarlı organlara, derin depresyona, akıl karışıklığına, nedenleri henüz tespit edilememiş çeşitli enfeksiyonlar gibi olumsuzluklara,  zararlı serbest radikallerin artışına, genetik hasarlara, üreme sisteminde yapısal ve fonksiyonel değişikliklere,  nörolojik bozukluklarına neden olduğuna ilişkin uyarılarda bulunuyorlar ve ölüm riskinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini savunuyorlar. 

Sormak isteriz; iş işten geçmeden, yarınlarımızı tehlikeye atabilecek olasılıkların doğruluk derecelerini sorgulamayacak mıyız?