Son birkaç ay içinde ne çok insan öldü. Ne çok çocuk, babasız kaldı. Askerler, polisler şehit oldu, anaların bağrında yangınlar yandı. Aklımızın tam ortasına düştü, acı haberler…
Nerde bir çığlık duyuyorsak, kalbimiz yerinden fırlıyormuş gibi korkulu kabuslardayız. 
Bitsin diye umut ediyoruz. Ne yaşamdan tat alıyoruz. Ne de yarına dair düşler kurar olduk. 
Hayallerimizin bile kir pas içinde olduğu son günlerde;kulağımız seste, elimiz yüreğimizde kalakaldı. Yarına huzurlu uyanmak için zifiri karanlığa binlerce dualar ediyor;Ülke ve İnsanlık için kaybolan umutların kırıntılarına tutunup avunuyoruz. 
Türk halkını sarsan katliamlar, kaoslar ve insanların birbirine çıkar için zorunlu verdiği selamlarla avunmaya çabalıyoruz. 
‘’Yarın ola, hayrola!’’
Deyip sabırla, hasretle huzurlu günlere, sağlıklı iletişimler için bekliyoruz. 
Umut tükenmiş, halkın ruh sağlığı bozulmuş halde; emekçi ağlarken, esnaf zorlanırken, işsizlik başını almış giderken, bir siyasetçinin sesi ile irkiliyor ve kendimize moral vermeye çalışıyoruz. 
‘’Az daha gayret, biraz daha sabır!’’ Deyip yoksa kendimizi mi kandırıyoruz?
Yoksa, umut dilencisi mi olduk. ?
‘’Denize düşen yılan sarılır!’’ Misali bizlerde siyasetçilerin ağzından çıkacak sözlerle mi avunuyoruz. ?
Seçimler, seçmenler, sıkıntıları çözümleyecek diye yine umudumuz sandıklarda…
Bu kaçıncı umut,  diye diye yine gideceğiz sandıklara. Vatan için halk için kendimiz için hür irademizle 1 Kasım sabahı hayatı gülümsetelim  ertelenen, canımızdan koparılan hayallerimizin gerçekleşeceği umutlarla,  görüşümüz ne olursa olsun ama oyumuz yarınlar için, sevgi, kardeşlik, insanlık için sağlam olsun.