A Milli takımımızın oynadığı son iki maçı izledikten sonra bu takımın sahada ne yaptığını, ne oynadığını anlayan birileri var mı acaba? Bunu cidden çok merak ediyorum. İlk olarak Ukrayna’yla Konya’da oynadığımız doksan dakikada, kabus gibi bir ilk devre ve skor tabelasında iki farklı geriye düşen bir takım izledik. İkinci yarıda biraz da eğrisini doğrusuna denk getirerek bulduğumuz iki gol ve galip gelmemiz gereken bir maçtan, güç bela çıkarabildiğimiz tek puan.
Kuşkusuz yenilmek yerine berabere kalmak daha iyidir. Bunda hiçbir şüphe yok. Lakin sen evinde oynadığın ve senden bir alt kademede olan bir takıma karşı geriye düşmeyeceksin kardeşim. Sonra, bu şekilde aldığın bir puanı öpüp başına koyma durumunda kalırsın.
Gelelim hemen üç gün sonra oynadığımız İzlanda karşılaşmasına. Bu maç ilkinden daha da ilginçti. İnanın takım kadrosunu gördüğümde gözlerime inanamadım. Terim’in 11’indeki şablon 1 – 4 – 6 – 0’dı. Yani takım sahaya forvetsiz çıkmıştı. Emre Mor ve Volkan Şen gibi doğrudan forvet oyuncusu olmayan iki ismin önüne atılacak toplarla gol aramayı planlamıştı Fatih hoca.
Bir kere kafadan kaybederek çıkılmıştı sahaya. Yani, rakibin ataklarını karşılamak ve şayet bulabilirsek kontra ataklarla gol bulmaya çalışacaktık. Böyle bir kadroyu gören İzlanda teknik direktörünün ne düşündüğünü tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
Adam bir baktı takımda senin canını yakacak hiç kimse yok. Mis gibi, bisküvi gibi, kurabiye gibi bir takım. Daha sahaya çıkarken, “Ben senden çekiniyorum. Amacım kaybetmemek” mesajını rakip teknik adama veren bir kadro anlayışı. Sonuç ise ortada iki tane birbirinden komik gol ve skor tabelasındaki 2-0’lık yenilgi.
İşin aslına bakılırsa, üç maçta alınan iki puan tabi ki iyi bir durum değil. Fakat, önümüzdeki üç maça bakıldığında Kosova ile, içeride ve dışarıda oynanacak iki karşılaşma, bir de Finlandiya mücadelesi var. Bu maçlardan alınabilecek dokuz puan tabloyu çok daha farklı kılacaktır. Zira, bu arada rakibimiz konumundaki takımlar da birbirleriyle oynayacak yani birileri puanlar kaybetmek zorunda kalacak. Ancak doğruyu söylemeliyim ki, bu takımın mevcut profiliyle, bu üç maçtan dokuz puan çıkarmasının da kolay olacağını düşünmüyorum. Çünkü, Arda Turan başta olmak üzere, diğer oyuncularla Fatih Terim arasındaki olay, takımın kimyasını ciddi anlamda bozmuş durumda. Terim’in bu durumun farkında olduğu kesin. Umuyorum, bir ay sonra oynanacak olan Kosova maçına kadar, Fatih Terim ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu meseleye bir çözüm getireceğine inanıyorum. En azından inanmak istiyorum. Yoksa çok samimi olarak ifade edeyim, değil gruptan çıkmak, böyle bir hayali bile aklımızdan geçiremeyiz.
Unutulmamalı ki, mucizeler her zaman gerçekleşen şeyler değildir. Eğer bu gibi durumlar her zaman gerçekleşseydi zaten mucize değil, rutin olurdu…
Benden söylemesi…