Yaklaşık bir yıl kadar önce Antalya'da, vatandaşların evlerinde elektrik üretebilecekleri bir icat yapan Serkan Özkan, seri üretim için ürününü inovasyon fuarlarında sergilemişti. Rüzgâr türbinleri icadının prototipleri, destek vaadi ile iki kez üst üste iki ayrı firma tarafından alınmış, ama ne destek gelmişti, ne de prototipler. İcadı için evini ipotek ettirerek yüz elli bin lira üzerinde iki kez kredi çeken, borç ve tehditler ile başa çıkamayınca evinden, arabasından ve ailesinden olan o adam şu an ne yapıyor bilemiyorum, ama icadını geliştirmesin diye iş yeri de kurşunlanmıştı yanlış hatırlamıyor isem. Bunu neden yaptığına gelecek olur isek, elektrik üretmek istemesi ve diğer insanların da bunu kullanmasını istemesinden kaynaklandı!

Şimdi, yaklaşın. Malum, havalar soğuk, bir arada olmak en akılcı davranış. Isınmak da can yakıyor. Tabii bunda yüzde sekiz küsur civarı zam oranı belirlense de, sanki yüzde yüzlük bir oranlarında bir elektrik zammı ile alakalı bir durum var. "Kağıt kalitesindendir" desek değil. "Ebadından dolayıdır" desek, yine değil, ama birim fiyatı, dağıtım payları ve benzeri gereksiz katkı fonları ile ceplerimizi hortumlayan bu özel şirketler yüzünden artık susmamalıyız! Nitelim ülkede Serkan Özkan kadar nice insan var, ama devlet eli ile ne onlara destek olabiliyor, ne de bir başka anlam ile onlara kol, kanat gerebiliyoruz. Ve durum böyle olunca da birileri devreye giriyor. Örneğin; ülkemizdeki elektrik dağıtıcı özel şirketler gibi! Elektrik piyasasının özelleşmesi ile birlikte dağıtım şirketleri ile görevli tedarik şirketler birbirinden böylece ayrıldı. Ve bu ayrım neticesinde de, görevli tedarik şirketleri yetmiyormuş gibi, bir de özel elektrik şirketleri doğmuş oldu. Sonrasını zaten biliyoruz, aşağıda da değineceğiz, ama elimizdekilere bir bakacak olur isek elektrik ile ilgili bütün düzenlemeler 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve bu kanun kapsamında hazırlanmış olan ikinci mevzuatta yönetmelik, tebliğ, usul ile esas ve dahası yer almaktadır. Fakat sözü geçen bu kanun kapsamında şirketlerin uygulayacağı tarifeler kurulca belirlenen usul esas kapsamında hesaplanıyor gibi görünmemekte! Tabii, insanın buna inanası gelmiyor!

İlgili yirminci maddede “fiyat ya da birim bedel değişikliklerinin olduğu fatura dönemlerinin söz konusu olması ve günlük tüketimlerin ölçülememesi halinde sayaçlarda okunan değerin okuma tarihindeki gün ortası değer olduğu ve fatura dönemi içerisindeki her bir gün için günlük tüketimlerin eş düzeyde olduğu varsayımları ile tüketicilere faturalandırma yapılır." Deniyor, ama gerçekleşen tüm bu tüketim bedelleri kusurlu teşekküllü fiyatlar ile faturalandırmak zorundaymış gibi davranmaktan artık vazgeçin!

Neden dağıtım bedellerinin standart bir ücret ile belirlenmesinin önünü açacak bir şey geliştirmiyorlar? Neden ev veya iş yerlerine iletim ve dağıtım bedeli geliyor, ama her nasıl oluyor ise bu bedeller hane ve iş yerlerinin fatura tutarlarına göre gereksiz bir değişkenlik gösteriyor? Anlamadı iseniz tekrar anlatayım; anlamamış olmalısınız ki; bu konuda hiçbir iyileştirme yapmak aklınıza bile gelmiyor! Sabit bir ücret belirlenebilir.Çünkü iş yerleri üzerinden gidecek olur isek, yalnızca iletim, dağıtım bedeli olarak yüzde seksen civarında fatura ile orantılı bir bilanço çıkartılıyor. Ve bu bin dört yüz lira fatura ödeyen bir esnaf üç yüz kira lira kadar iletim ve dağıtım bedeli ödemesi demek oluyor. Bu tür bir şeye her ay istisnasız bir şekilde şahit oluyoruz. Bunun anlamı veya mantığı ise yok! Ayrıca kayıp ve kaçak bedeli ödemek zorunda da değildir vatandaşlar. Unuttu iseniz bunu da hatırlatalım!

Özelleştirmenin faydalı bir şey olduğunu uzun yıllar boyunca beynimize kazımaya çalışan ve parça parça ayırıp, sonrasında da özelleştirilmesine alkış tutan liberallerin de katkısı yadsınamaz! Radikal kararlar mı alalım? Örneğin; buzdolabımızı çöpe atıp, evlerimizin önüne bir çukur açıp, yiyeceklerimizi toprağa mı gömelim? Avizelerimizi kırıp, atalım, mum mu yakalım? Yok, yok! Mum da artık pahalıdır. İyisi mi büyük dede yadigârı bir gaz lambası bulur, öyle yaşar gideriz. Değil mi? Bu kadar rahatlık da başa bela doğrusu! Tasarrufun her türlüsünü öğrettiğiniz için minnettarız, ama bu kadarı da fazla, el insaf!

Şaşkınlığım sebebi de yalnız yaşadığım halde beş nüfuslu bir aile babası gibi hissediyor olmam. Evi uyumak dışında kullanmayan bana yetmiş lira fatura geliyor ise, yüzde bilmem kaç artan bu faturalandırmanın sorumlusu eminim ki ben değilim. Ki siz de değil iseniz kim? Bunun cevabını açıkçası çok merak etmekteyim. Eminim ki benim gibi birçok kişi de vardır. İş yeri sahipleri, orta ve çok nüfuslu aileler ve onların ödediği faturalar aklıma geliyor da, gerçekten de “artık pes kardeşim!” demekten kendimi alıkoyamıyorum. Konuya dair hiçbir açıklamanın da yapılmaması üzücü! Hâlâ gücümüz, aklımız, fikrimiz, mühendisimiz yokmuş gibi davranıyoruz. Özelleştirme ile rahatlayan zihinler milyonlarca insanın ay sonunu getirme çabaları ile sonuçlanıyor. Umarım bunun farkına varırsınız!