Ülkemizi son yıllarda en az PKK ve FETÖ belası kadar tehlikeli bir bela sarmış durumda. 

Öyle benim yazdığım kadar basit, sizin okuduğunuz kadar sıradan bir bela değil bu. Her geçen gün gençlerimizi biraz daha esareti altına alan, çoğu zaman ölümlerine yol açan Bonzai belası. 

Peki Bonzai nedir ve zararları nelerdir?

Bon (tabak), sai (ağaç) kelimelerinden oluşan bonsai kelimesi, tabak ya da taş üzerinde yetiştirilen, minyatürilize edilmiş ağaçları ifade eder. Türkçeye bonzai olarak geçmiştir. 

Geçmişi çok uzun yıllara dayanmayan bu uyuşturucu madde son zamanlarda ülkemizde ve dünyada kullanımı hızla yayılmaya başlamıştır. 

Zamanın en tehlikeli uyuşturucuları arasında yer alan bonzai, tek seferlik kullanım da dahi ölüm riski oluşturabiliyor. 

Kullanıldığı zaman terleme, ağız kuruluğu "Bad trip" yani bir tür ölüm tribide denir. Ölüm tribine girildiği zaman ölüm riski %99’lara kadar seyreder. 

Bonzai ve ölüm tribi.

Bonzai, denilince akla en çok gelen ölüm tribidir. Nedir bu ölüm tribi, öncelikle onu açıklayayım. 

Ölüm tribi, aslında bir bakıma o anlık panik atak geçirmektir. Öleceğini sanmak, yoğun korkular yaşamak, ansızın gelen düşüp bayılma hissi, her an kalp krizi geçirip öleceğini düşünmek, dünyadan başka bir yere gidiş, halisülasyon görme öldüğünü ve yahut öleceğini düşünmek.  

İlk başta hafif karıncalanmayla başlar bu karıncalanma korkular arttıkça psikolojik olarak artar ve vücudun her tarafını sarar. Felç olacakmış hissi uyandırır ve bu his git gide artar. Artık yavaş yavaş olan panik hızlanır ve beyin korku yüzünden kontrol edilemeyecek hale gelir. Kişi kendinden umudu kestiğinde kalp atışları hızlanır. Bu defa da kalp krizi geçiriyorum düşüncesi kalp ritimlerini bozar. Korkuya yenilen kimse kalp krizinden ya o an ölür, ya da bayılır. Çoğu zaman bu risk beynin bir çok hücresini harcar ve inanılmaz derecede beyinde hasarlar oluşturur..

Evet, her gün onlarca genç sessiz sedasız ama gözlerimizin önünde ölüp gidiyor. Ve bizim yaptığımız tek şey bir kaç vah vahla üzüntümüzü belirtmekten ibaret. 

Ahmet bey akşam yemeğinde çocuklarını masanın etrafına toplamanın gururu ve rahatlığıyla bir yandan yemeğini yiyor, diğer yandan akşam haberlerini pür dikkat izliyordu. 

Yarı üzgün bir ses tonuyla eşine bakarak homurdandı. "Bir genç daha bonzaiden hayatını kaybetmiş. Yazık bu gençlere" diye devam etti sözlerine masanın etrafını saran çocuklarını süzerek.

Bunlar hep ailelerin suçu, sahip çıkamıyorlar oncacık sabilere. İnceden, inceye kendini övüyordu bir bakıma. Ne kadar iyi bir baba olduğunu kanıtlamak istiyordu aile fertlerine. 

Evin hanımı eşinin yarım bıraktığı sohpete devam etmek için can atıyordu. Dedikodu yapan bir kadın edasında "Haklısın bey" diye söze başladı. "Herkes anne baba olamaz. doğurup sokaklara atıyorlar sonrası uyuşturucu bağımlısı olmuş gençler. Yazık çok yazık.."

Evet Ahmet bey, siz dünyanın en iyi ebeveynleri olabilirsiniz ama siz dünyanın en berbat, iki yüzlü, en vicdansız insanlarısınız. 

Daha bu sabah işe giderken sokakta bonzai kullandıkları için yarı baygın duran iki genci lanetleyerek, sokaklarda gereksiz olduklarını haykırmadınız mı, hatta bununla da yetinmeyip yüzlerine tükürmediniz mi?

Ya siz hanımefendi. Bir kaç gün evel çocuğunuzu parkta oynatırken bonzai kullandıktan sonra ayaklarınızın dibine düşen genci korktuğunuz için ayağnızla tekmeleyip kaçmadınız mı?

Evet haklısınız. herkes anne baba olamaz belki, ama herkes insanda olamaz. 

Bu gençler her gün gözlerimizin önünde yok olup gidiyorlar. Doğru duydunuz. Öyle gizli kuytu köşelerde değil, gözlerimizin önündeler.

Ulu orta, güpegündüz caddelerde, parklarda, sokak aralarında, bina girişlerinde kullanıyorlar bonzai denen mereti. Ve biz gördüğümüz halde kapımızı, bacamızı kapatıp kaderlerine teslim ediyoruz. 

Lütfen bu gençlerden kaçmayın. 

Yardım eli uzatın. Hiç bir şey yapamıyorsanız güvenlik güçlerine haber vererek çocukları hayata döndürün.