Ortadoğu’da son zamanlarda güç dengesi iyiden iyiye değişmeye başlıyor. Yıllardır hem Tarihi geçmiş, hem de bölgenin yapısını çok iyi bilen Türkiye artık bölgedeki hakim güç olma yolunda büyük yaralar almaya devam ediyor. Ortadoğu’daki etkinliğini yavaş yavaş kaybeden ve artık belli unsurları hariç bölge de güç olmaktan çıkan Türkiye oyun dışı bırakılmaya çalışılıyor. Kişisel güçlerin Devlet’in gücünden daha da arttığı bir dönemde birçok hayal kırıklığı da yanlış ve hissi politikalardan dolayı artarak devam etmektedir. Peki Türkiye’nin alternatifi Ortadoğu’da kim? İşte burası çok önemli… Son zamanlarda İran’ın bölgede sahada yaptığı çalışmalar sayesinde etkinliğini arttırması gayet önemlidir. Bunu da salon adamlarıyla değil Kasım Süleymani gibi iyi yetişmiş adamlar ile kökleştirmeye çalışması bilinen bir gerçektir. ABD’nin yaptığı son zamanlardaki hem Suriye politikası (Esad ile anlaşma hamlesi) hem de İran politikası gayet önem arz etmektedir. ABD ve Avrupa Birliği, nükleer anlaşmanın ardından İran’a ambargoyu kaldırmaya yanaşması da Ortadoğu’daki dengeler açısından dikkate değerdir.

Şahsi duygusal kopuşlar, para, makam, hırs, ihtiras veya dolduruşla kendi dostlarına karşı yanlış işlere bulaşanların “Büyük şeytan”la “Şer ekseni”nin kucaklaşmasından ibret ve ders çıkarması gerekmez mi? İran ile ABD yıllardır hep düşmanmış gibi göründü ancak bunun böyle olmadığını birçok platformda söyledim. 10 yıldan beri, “ABD 3 aya kadar İran’ı vuracak” balon haberleri yapılıyordu. İki ülkede bu sayede kendi halkını “Dış düşman” metaforu üzerinden diri tutuyor. Netice itibari ile Amerika 30 yıl boyunca İran için Büyük Şeytan'dı. 30 yıl sonra İran, Ortadoğu'da Amerika'nın bir partneri oluyor. Dış politika böyle bir şey işte…

Tarihsel mirasları, kültürel kimlikleri, jeopolitik ve stratejik konumları ve farklı yönetim modelleri oluşturmalarıyla İran ve Türkiye, Ortadoğu’da bölgesel güç mücadelesi veren iki ülkedir. Bölgesel güç olma yolunda farklı kimlikleri ve aynı coğrafyayı paylaşan bu iki ülkenin birbirleriyle rekabete, ortak çıkarlara, işbirliklerine dayanan ve karşılıklı etkileşimlerinden doğan ilişkileri kaçınılmazdır. Ancak gerçekten de bu böyle mi olacak? İşte orası meçhuldür! İran bölgedeki etkinliği için yıllardır Türkiye’yi en önemli rakip olarak görmektedir. Peki, bu derece Ortadoğu’da etkinliğini en aza indiren bir pozisyondaki Türkiye için neler yapabilir… İşte bunu hem zaman hem de son dönemde ki Ortadoğu’da derin bir yapılanmaya giden İran’ın yayılmacılığı belirleyecek…

ABD’nin, İran’a içten içe yanaşmasının da önemli sebepleri vardır. Özellikle baktığımız zaman ABD, Ortado-

ğu’da dengeleri de gözetmeye başladı ve orta vadede politika yerine biraz daha uzun vadede politika izlemeye koyuldu. Amerika’nın, hali hazırda bölgede orta büyüklükte güç olan müttefikleri, Türkiye ve İsrail ile arasında son dönemde esen serin rüzgarlar, İsrail’in Filistin sorunu, bizim de Kürt meselesi dolayısı ile yakın gelecekte stabilize olamayacak gibi görünen siyasi durumumuz, öte yandan ABD açısından “İsrail’in kontrol edilemezliği” ve Türkiye’nin “kendi başına buyruk olması” dolayısı ile “güvenilmezliği” nin yanında, Mısır ve Ürdün’de her an değişebilecek dengeler de denkleme eklendiğinde ABD’nin orta vadede böyle bir hesap yapmıyor olabileceği tezi önem kazanıyor. İşte bu yüzden İran ile ABD’nin anlaşması kaçınılmaz gibi gözüküyor.

Türkiye bu yakınlaşmayı iyi okuyamadığı gibi, üstüne bir de çok önemli geri dönüşü olmayan hatalar yapmaya devam etti. Dış politikada hissi davranmalar yüzünden ticaret hacmi ve bölgesel güç faktörlüğümüz çok yara aldı.  Burada anlaşılması gereken şey, ülkeler arası dostlukların ve düşmanlıkların ezeli ve ebedi olmadığıdır. Ülkeler milli menfaatleri neyi gerektirirse öyle hareket ederler. İnsanlar gibi duygusal değildirler. Hattı zatında büyük devlet olmanın da gereği budur. Büyük devlet çıkarlarına bakar. Biz ise dış politikada birçok önemli hata yaparak çıkarlarımızı zaman zaman kalıcı bir şekilde zedeledik.

Sonuç olarak İran’ın, Ortadoğu’daki karışıklıklardan yararlanarak büyük güç olma yolunda yaptığı hamleler şimdilerde dış politikada anlamını buluyor. Etkili bir saha çalışması yaparak, Ortadoğu’da birçok yerde derin ve köklü bir yapılanmaya giden İran, yaptıklarının meyvelerini toplamaya başlıyor. Ortadoğu’da İran’ın yürüttüğü siyaset, ABD’nin bölge dengelerine bakışını değiştirmeye devam etmektedir.  ABD, İran ile anlaşmaya vararak, hem bölgedeki Şii etkinliği ve dolayısı ile Irak üzerindeki etkisini kaybetmeme yolunu seçmekte hem de Rusya’nın bölgedeki önemli bir müttefikini kazanmaya çalışmaktadır.

Bir zamanlar Türkiye’den habersiz gerçekten Ortadoğu’da yaprak kımıldamazken, artık kımıldayan ağaçlar ve kopan fırtınalardan bile en son bizim haberimiz oluyor. Türkiye Ortadoğu’daki bölgesel güç olma konumunu asla daha fazla düşürmemelidir. Türkiye’nin elinde hala çok iyi fırsatlar var. Hem dünyevi, hem de manevi olarak büyük gücümüz var. Eğer kullanabilirsek bazı sırları yavaş yavaş açmanın zamanı geldi. Türkiye’nin elinde bu şekilde çok önemli bilgi ve belgeler var. Bunlar yavaş yavaş gerekli ve güvenli bir şekilde açıklanmaya başlandığı zaman, Ortadoğu’da hala ne kadar derin köklerimizin olduğunu ve sadece uykudan uyanmayı beklediklerini herkes ve bütün dünya görür. Aksi halde yarın çok geç olabilir. Bu gücü çözdükleri ve ele geçirdikleri an işler tamamen değişir ve sonu belli olmayan yola doğru bir gidiş başlar. Türkiye elindeki bu bilgi, belge ve sırları iyi değerlendirmelidir. Derin köklerin ve Tarihi unsurların buna ihtiyacı var.

Ortadoğu’daki güç savaşlarının ortasında ne olursa olsun her zaman söylediğim gibi Türkiye var! Bölgenin kalbi olan Kudüs’ün anahtarı da Türkiye’dir… Kaos düzeninin mimarları bunu çok iyi biliyorlar.

Ve son söz: ’’Dostunu da, düşmanını da sen seçtiğin sürece güçlüsün’’