Birinci Dünya Harbi sonrası Nemrut Mustafa Paşa Divanı tarafından Ermeni tehciri nedeni ile idama mahkum edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey 99 yıl önce 10 Nisan’da İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda idam edilmişti. 

Bu Arnavut asıllı Nemrut Mustafa Paşa Divanı; Damat Ferit Paşa hükümetinin siyasi rakiplerini, Türk milliyetçilerini yargılamak için kurulmuştu ve Divanın savcısı Rum, üyelerden biri de Ermeni idi. 

Mondros Mütarekesinin hemen ardından hem boğazlar hem de İstanbul, İtilaf Devletlerinin kontrolü altında ve Damat Ferit Paşa da Türk Milliyetçilerini yargılatarak İngilizlere yaranmanın peşinde idi. Ve Kaymakam Kemal Bey de, daha önce Ermeni tehciri konusunda görevini kötüye kullanmakla suçlanıp, yargılanmış ve beraat da etmişti. 

Mustafa Kemal Paşa’nın daha Anadolu’ya geçmediği o günlerde, Mütareke basını; “harp ve tehcir mesullerini cezalandırarak İtilaf Devletlerini samimiyetimize inandırma” bahanesi altında vatansever ve milliyetçileri cezalandırma ve tasfiye çabası içinde idi. 

Ve bu önyargılı ve işgal kuvvetleri ile işbirlikçilerinin baskısı altındaki mahkeme; Ermeni Patrikhanesinin toplayıp hazırladığı tanıkları dinleyip, Kemal Bey’i idama mahkum etmişti. 

İnfazı müteakip Kemal Bey’in cenazesi Türk Milliyetçilerini bir araya getirmiş, cesaretle öne atılan gençler; Saray’a, Damat Ferit hükümetine ve İtilaf kuvvetlerine karşı büyük tepki göstermişler ve bu yüz karası kararı telin etmişlerdi. 

Değerli okurlarım, 

Osmanlı yönetiminde huzur ve refah içinde mutlu yaşayan Ermeniler arasında, özellikle Rusların kışkırtması ile Anadolu’da muhtelif yerlerde isyanlar başladı. Hep dışardan tahrik edilen ve teşvik gören olaylar, yabancıların müdahalesi ve devletin zaafları ile kimi zaman uzun süre devam etmiştir. Mesela Kahraman Maraş’a bağlı bir bucak merkezi olan Zeytun’da (bugünkü adı Süleymanlı) 1862’de başlayan isyan aralıklarla 1879’a kadar devam etmiş, bu arada atanan Türk Kaymakam hapsedilmiş, kışla basılarak askerler esir alınmış (bazıları da şehit edilmiştir) ve uzun süren mücadele sonunda Avrupa’nın müdahalesi ile isyancılar, katiller serbest bırakılmışlardır. 

Sultan İkinci Abdülhamit bile, hayatına kasteden ve birçok masum insanın ölümüne neden olan suikastçıyı, mahkeme kararına rağmen, Avrupa’nın baskısı üzerine idam ettirmeyip affetmişti. 

Daha sonraları isyanlar, suikastlar, bombalama olayları Birinci Dünya Harbi öncesine kadar devam edegelmiştir. 

Malumları Avrupa’da Dünya Harbi patlamış, Osmanlı da üç ay sonra Almanya’nın yanında savaşa katılmış, Doğu Anadolu’da Sarıkamış, Suriye’de de Kanal harekatlarının hazırlıkları devam ediyordu. Tabii bölgedeki bir çok Ermeni de Rus ordusu içinde görev almak için Kafkasya’ya geçmişti. Bunlar arasında Osmanlı Ordusunda silah altına alınanlar, silahları ile birlikte gidenler de vardı. 

Osmanlı topraklarında kalan Ermeniler de; Karasu ve Murat vadilerinde yani Erzincan-Erzurum ve Bitlis-Ağrı yolları üzerinde uygun merkezlerde ve Anadolu-Suriye bağlantısı üzerinde de Konya, Adana ve Halep gibi merkezlerde toplanmışlardı. Böylece doğuda 3ncü, Suriye’de 4ncü, Irak’ta da 6ncı Orduların ana ikmal ve ulaştırma yolları tehdit altında idi. Rus ordularının bu istikametlerde ilerlemeleri halinde de, Osmanlı Orduları iki ateş arasında kalacaktı. 

Sarıkamış felaketinin ardından silahlı Ermenilerin birçok yerde isyanı başladı. Rus taarruzları da başlamıştı. Van’da isyan eden Ermeniler kısa sürede Van’ı işgal edip bölgedeki Türkleri katlettiler. Arkasından Bayburt, Erzurum, Doğu Beyazıt, Tortum ve Diyarbakır’da da isyanlar başladı. 

Ordumuz iki ateş arasında kalmıştı. 

Bütün bu olaylardan sonra özellikle Doğu Anadolu’da, Ermenilerin oluşturdukları tehdidin ortadan kaldırılması, Ordunun iki ateş arasında kalmasının önlenmesi ve ikmal yollarının emniyete alınması için Ermenilerin harekat alanı dışına çıkarılmalarını gerektiriyordu. 

Ve Osmanlı da bu kararı almıştı. 

Bu karar savaş halindeki bir devletin kendi topraklarında düşmanla işbirliği yapan asiler, hainler ve çeteler hakkında aldığı en masum karardır. 

Ayrıca Osmanlı Hükümeti Ermenilerin tehciri esnasında güvenlikleri, yeni yerlerde yerleşmeleri ve her türlü ihtiyaçları konusunda bir dizi tedbir de almıştı. Ve Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in suçu da devletin bu emrini, her türlü tedbiri alarak yerine getirmekti. 

Bu çok haksız ve hukuksuz bir karardı. Daha sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa 1922’de, bu haksız ve hukuksuz kararla hayatına son verilen Kemal Bey’i MİLLİ ŞEHİT ilan etmiştir. 

Şehadetinin 99ncu yılında Milli Şehidimiz Kemal Bey’i büyük bir saygı ile anıyorum. 

Mekanı cennet, ruhu şad olsun. 

Ulu Tanrı’nın rahmeti üzerinde olsun.