Bu hafta sonu genel seçimler var.
Tüm hafta siyaset ilk gündem olacak.
Türkiye, birlik olabildiği müddetçe güçlü ve yıkılmaz.
Maalesef seçim zamanları birbirimizi çok fazla kırar, üzer olduk.
Bir bakıma sözde yeni ve ileri “demokrasinin ve demokratların” isteğine uyuyoruz.
Sonunda da o parti-bu parti adı altında bölünüyoruz ve birbirimize sesimizi yükseltiyoruz.
Yabancı, ekonomi içerikli cemaat ya da kulüplerde değişmez tek yasak vardır!!!
Cemaat ya da kulüp üyeleri kendi aralarında asla “din, siyaset ve futbol” sohbetleri yapmazlar.
Çünkü bu konular tehlikeli bulunur.
Cemaati ya da kulübü bölebilir, birliği bozabilir.
Hadi futbol bir oyundur, her oyunda tatlı rekabet olur.
Ama siyaset ve din oyun değildir.
Sonuçları vatanımızı, halkımızı, vicdanımızı birebir etkiler.
Oyunmuşçasına “siyaset ve din” üzerinden yapılacak abartılı, bilinçsiz söylem ve rekabet; 
Vatanı da milleti de ayrıştırabilir...
Oradan oraya koşuştururken, o parti ne dedi? bu parti ne dedi? derken kafalarımız çok karıştı.
Koşuşturmak; herşeyden hızlıca bir şeyler almaya çalışmak, derinleşememektir. 
Siyasilerin de söylemlerini ve yaptıklarını yüzeysel değilde, derinlemesine irdelemeliyiz ki hakikatı görelim.
Ama her ne olursa olsun birlik içinde kalalım!..
———————————————
Tarım Bakanlığımızın hayvancılık için başlattığı teşvik programı işe yaramış görünüyor.
Büyükbaş hayvan sayısı 2004 yılında 10,2 milyon adetken 2014 yılında 14,2 milyon adete yükseldi.
Küçükbaş hayvan sayısı yine 2004’te 31 milyon adetken 2014’te 41,5 milyon adete yükseldi.
Özellikle keçi sayısında büyük artış var.
Keçinin sütünün ve yününün kıymetini yeni yeni öğreniyoruz.
Kırmızı et üretimimiz de arttı.
2004’te 450 bin ton kırmızı et üretilirken, 2014’te 1,1 milyon ton kırmızı et ürettik.
Ülkemizde çok büyük besi çiftlikleri kuruldu.
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü bir-çok yetiştirme çiftliğini özel kişilere 30 yıllığına kiraladı.
Yine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2004 ile 2014 tarihleri arasında hayvancılığı 10 milyar TL teşvik etti.
Sadece 2015 yılında hayvancılığı teşvik için 3 milyar TL daha dağıtılacak.
Bu arada Ziraat Bankası da hayvancılığı teşvik için sıfır faizli krediler veriyor.
Hayvan sayısı artınca süt üretimi de arttı.
Süt üretimi 2004 yılında 7 milyon ton iken 2014 yılında 18,5 milyon tona yükseldi.
Hayvancılıkta 2004 ile 2014 arasındaki temel fark ise suni döllenmeye geçilmiş olması.
Hayvanlar aşı ile çoğalıyor.
Artık eski, kırsal ve doğaya dayanıklı, ormanda gezebilen, kendi kendini besleyebilen güçlü hayvanlarımız bazı orman köylerinde az miktarda kaldı.
Aşı ile genetiği oynanmış hayvanların tırnakları bile yok, ormanda gezip otlayamazlar.
Ama günde 30 kg süt verirler.
Eski geleneksel sığırlarımız günde ortalama 11 kg süt verebiliyordu.
Eskiden hayvanlar sabah 5’te sağıldıktan sonra ormana çıkar, akşama kadar ormanda beslenir, gezerdi.
Doğal süreç yaşanırdı.
Bugünkü hayvanlarımız ormanda gezemez, çünkü genetik olarak müsait değiller.
Sığırların cins isimleri yabancı ve çok ‘havalı’!
Fakat tırnakları yok, çok kırılganlar; sakatlanır ya da hasta olurlar.
Yani çiftlikten çıkamazlar.
Bu da üç öğün dışarıda doğal olarak beslenen eski hayvanlarımıza kıyasla fazladan “yem maliyeti” demek.
Geçen haftaki yazımızda detayları ile paylaştığımız gibi, yem fabrikaları dolar ile mal ithal ettiğinden yem fiyatları çok yüksek.
Aynı zamanda hayvancılıkla beraber, ekip biçme ile uğraşan çiftçilerimiz bile hayvan beslemek için %50 yem fabrikalarına bağımlı.
Hayvan çiftliklerimiz ise %100 bağımlı.
Köylümüze, çiftçimize %50 hayvan yemi için bile günde yaklaşık 25 TL yem maliyeti oluşuyor.
Köylünün 1 kg sütü satış fiyatı 1,13 TL. 
Yani günde ortalama 22 litre süt yem fabrikasına gidiyor.
Evet süt verimliliği arttı, 11 kg süt üretiminden 30 kg süt üretimine geçildi.
Ama artık 22 litre süt parasını yem fabrikalarına vermek zorunda.
Kendilerine kalan süt ise 8 kg’a geriledi. 
Eski yerel hayvanlarımızdan 3 kg daha az süt üretiyoruz.
Bir şekilde genetiği ile oynanmış suni yollardan döllenen ama adet olarak çok fazla sayıda hayvanımız oldu.
Çiftçiler, ne olduğunu anlayamadan değişen eski doğal hayvanlarını arıyor ama bulmak çok zor.
2014 yılına geldiğimizde hayvanlar çoğaldı, çiftlikler çoğaldı ama kazançlı çıkan yem malzemesi ithalatı yaptığımız ülkeler ve bir çoğu yabancı menşeli yem fabrikaları oldu.
Hayvan çiftliği sahipleri ise zarar ettiğinden devretmek durumunda kaldı.
Kenarda biraz sermayesi olan ve iş bulamayanlar ise bir umut devraldı.
Son beş sene de hayvan çiftlikleri ortalama 3 el değiştirdi.
Sermayeleri tükendi.
Rakamlar ülke kalkınması adına olumlu gibi duruyor ama işin köküne inildiğinde durum gerçekten vahim.
Ülkenin kalkınması adına milletimiz fedakârlığa hazır ve üretimiyle katkı yapmak istiyor.
Ülke gelişiminin yanında ne evlat, ne aile, ne gelecek, ne sermaye önemli... 
Geçmişte atalarımız da vatanı ve milleti için kişisel özgürlüklerini yok saymışlardı.
Fakat çiftçilerimiz mertçe ve dürüstçe oynanmayan ekonomik ve genetik oyunlar karşısında ne yapacağını bilemez halde.