TV’lerde gördüm. Tekirdağ’da, yaya geçidini geçmeye çalışan yaşlı bir kadın ile torununun üzerine arabasını süren adam, onları ağır yaraladı. Şimdi ben buna hayvan demek istemiyorum, zira hayvanlara yazık olur. Bazen trafik ışıklarında görürsünüz, sokak köpekleri bile yayalarla birlikte bekliyor, yeşil yanınca onlarla beraber geçiyor. Tekirdağ’da ki bu yaratık, insanlıktan nasibini almamış bir alçaktır. İngiltere’de okurken, dikkatimi çeken hususlardan birisi de, trafik düzeni, trafiği ihlal edenlere verilen ağır cezalardı. Yayaların geçmesi için ayrılan, adına “ZEBRA CROSS” denilen yaya geçitlerine adımınızı attığınız an, araçlar durur ve yol verirler. Bu yaya geçitlerinde eğer bir sürücü, Tekirdağ’da olduğu gibi yayalara zarar verirse teammüden cinayet suçu ile yargılanırdı. Bu ve buna benzer yaratıklar en ağır şekilde tezciye edilmelidirler. Her bayramda yazıyorum. Bu bayramda da en az 100 kişi trafik kazalarında ölecek diye. Bir türlü ders alınmıyor, kazalar önlenemiyor. Gelişmiş ülkelerde bunlar olmuyor. İşte en son örnek… İstanbul’da bir kaç ay önce bir kamyon üst geçide çarptı, insanlar öldü, yaralandı. Bu sefer polisleri taşıyan otobüs  gene alt geçitten geçmek istedi, yıktı, 30 yaralı var. Partilerin seçim beyannamelerinde, her şey var ama trafik ve çevre  koruma konusunda yeterli tedbirler bulunmuyor. Her yıl Türkiye’de trafik  kazalarında 14.000 kişi ölüyor, 200.000 kişi yaralanıyor, bunların 12.000 kişisi, hayatlarını engelli şekilde sürdürmek zorunda kalıyor. Adına trafik terörü deniyor ama önlemek için tebdir yok. TBMM’de İstanbul milletvekili olarak görev yaparken, değerli arkadaşım Sn. Adnan Kahveci’nin bir trafik kazasında vefatı sonrası, İngiltere, AB ülkeleri, Singapur ve ABD’deki trafik yasalarını dikkate alarak, yeni bir trafik kanunu tasarısı hazırlamıştım. Bu  yasanın özelliği trafik suçları ile ilgili cezaların, caydırıcılık etkisi yaratacak düzeyde ağırlaştırılmasıydı. Diğer bir özellik de yasanın tam anlamı ile uygulanmasını teminen  kural tanımayıp, ihlal cezaları uygulayacak trafik polislerine, bu yasa çerçevesinde toplanacak meblağdan, ayrılacak bir fondan parasal ödül verilmesi idi. Bu kanun Genel Başkanımız Sn. Mesut Yılmaz’ın imzası ile TBMM İçişleri Komisyonuna sunuldu. Kanun teklifini, Meclis TV’de de anlattım. İşte bu noktada kıyametler koptu. Esnaf, şoförler federasyonları ve dernekleri devreye girdi. Taksiciler, kamyoncular devreye girdiler. Hergün meclise gelip, baskı yaptılar, neticede yasa gündemden çıktı ve kadük  oldu. Oysa iyi ve acıtacak cezalarla kazaları caydırarak önleyecek bir tek-lifti.  İnaniyorum ki hala böyle bir yeni, agir cezalar içeren yasaya hala buyuk ihtiyaç vardir. Toplumumuzda dikkatimi çeken bir hususu daha dile getirmek istiyorum. Türkiye’de çevre ve doğa ihmal altındadır. Denizler, hava, etraf, kirlilik tehdidi altındadır. Örneğin, maçlarda, parklarda, açık alanlarda millet ay çekirdeği yiyor. Bir makine intizamı ile çekirdek ağıza, kabuğu yere atılıyor. Yerler çekirdek çöpleri ile dolu. Yığın halinde toplanıyor. Firmalar satışa bakıyor, okullarda, hiçbir yerde kabukların yere atılmayacağı öğretilmiyor. Eğitim yok. Bu belki basit günlük bir olay ama AB Ülkelerinde olmuyor. Oralarda insanlar, doğayı ve çevreyi gözleri gibi koruyorlar. Bizim bu ve benzer konuları halletmedikçe, Avrupa Birliğine girmemiz mümkün değildir.