Kadıköy’deki Fenerbahçe Beşiktaş Ziraat Türkiye Kupası yarı final rövanş maçında, Türk futbolunun kara, kapkara gecelerinden birini, yaşadık. Bunca yıllık meslek hayatımda tanık olduğum birçok taraftar olayını tek tek, bir film şeridi gibi geçirdim gözlerimin önünden. Ancak hiçbiri bu kadar anlamsız, bu denli amaçsız değildi. Tabi ki, hiçbir şiddet eylemi, nedeni ne olursa olsun legal ya da doğru olamaz. Ancak bu maçta çıkan olaylarda bir gariplik, akıl almaz bir acayiplik var. 

Fenerbahçe, ilk maçta rakip sahada 2-2 berabere kalmış, evindeki maç için önemli bir avantaj elde etmişti. Üstelik, golsüz devam eden maçın 30. dakikasında Beşiktaş, Pepe’nin hakem Mete Kalkavan tarafından oyun dışı bırakılmasıyla sahada bir kişi eksik kalmış, ikinci yarıda da ilk on dakika bitmişti. Yani işler kelimenin tam anlamıyla tıkırındaydı… 

Böyle bir durumda, neden Beşiktaş yedek kulübesinin arkasındaki bir gurup taraftar, Tolga Zengin ve Mustafa Pektemek başta olmak üzere yedek oyuncularla fiziksel temasa girip, eline ne geçirirse sahaya fırlatsın, Şenol Güneş’in de kafasını neden yarsın, korner atışlarında sahayı yabancı madde yağmuruna tutsun ki?

Bana bu olayı hiç kimse makul ve mantıklı biçimde anlatamaz. Çok net ve açık bir biçimde söylüyorum. Bu olay tam anlamıyla bir provokasyon, adi bir kumpas. 3 Temmuz olaylarının farklı bir versiyonu. Hani o Kadıköy’de kaybedilen şampiyonluk sonrasında yakılan polis araçlarını kundaklayan şer odakları gibi, Rize yolunda takım otobüsüne sıkılan kurşunun çıktığı silahı tutan kirli eller gibi, hesaplanmış, kitaplanmış ve düğmesine basılmış bir hadise bu.

Bu akıl sır ermez olayı, sıradan bir taraftar tepkisi gibi lanse edemeyiz…

Beynimde deli sorular, çok değişik senaryo olasılıkları dolaşıyor. Fenerbahçe kongresine 1.5 ay kalmış. İki aday var. Bunlardan birisi, sadece Fenerbahçe’nin değil, neredeyse tüm spor dünyasının desteklediği bir Ali Koç. Diğeri ise, camia ve taraftarın büyük bölümünün hoşnutsuzluğuna karşın yeniden aday olan bir Aziz Yıldırım… 

Haziran’daki seçim öncesi, kongreyi manipüle edecek, bir mağdur edebiyatı olmasından, bu olayı malzeme yaparak gündemi değiştirmek de dahil olmak üzere bir sürü alt hesaplar geçiyor aklımdan.

Hangi şekilde olursa olsun, hadisenin doğal olmadığı kesin. Takımın iki kaptanı Volkan Demirel bir taraftan, Mehmet Topal bir taraftan tribünleri sükunete davet etmesine karşın, bana mısın demeyen öfkeyi anlatacak hangi cümleleri kurabiliriz ki?

Bu olay Fenerbahçe’ye ağıra mal olacak bu kesin. Ben bu yazıyı yazarken Futbol Federasyonu henüz kararını açıklamamıştı. Aslında nasıl bir karar çıkacağını, nasıl bir ceza geleceğini tahmin etmek de zor değil. Ancak, cezadan daha çok, oluşan tablo ve tüm dünyada yankı uyandıran bu olayla birlikte içine düşülen durum her şeyden önemlisi diye düşünüyorum. Umarımm bu olay, zaten gergin olan ülke gündemini, daha farklı kutuplaşmalara ve toplumsal sancılara götürmez.

Hoşçakalın…