Vicdanı tetikleyen pişmanlıktır. Vicdanın karşısında bencillik nöbet tutar.

Bencillik bakış açısına göre doğru saydığı tüm yanlışların törpülenerek doğru hale getirmeye çalışma çabasıdır!

 Bencil olan bir insan için ahlaki değerlerin önemi pek yoktur! Üzeri rahatlıkla çiğnenebilir. Ezilen şeylerin içeriğine bakmaz. Kopan koca gürültüye sinek vızıltısıymış gibi tepki gösterir. 

Bencilliğin en yakın dostu yalnızlıktır. Yalnız kalan insan, yalnızlığa mahkûm olan insandır. Adım adım yalnızlığa itilirken aklından geçen tüm şeytanlıkları gün yüzüne çıkarır. Ve her birini uygulamaya koyar. Hunharsızca, acımadan. Hırs oturur başucuna. Onu biler. Kocaman, sipsivri hale getirir dilini ve saldırır sağa sola. Sırf yalnızlıktan korktuğu ve bunu kendisine inandıramadığı için kendiyle barışık olmayan biçare insanların kendileriyle savaşma durumudur. Vicdan muhakemesini yapacak ne vakitleri vardır, ne de cesaretleri. Giderek gözleri kör olmaya başlar iyiliklere karşı. Yalan bir dünyanın içinde yalandan oyunlar oynamaya başlar. Yalan bir yaşamın içinde nefes alıp verir. Her sabah kalkar, yüzünü yıkar, kahvaltısını yapıp yalan dünyaya karışır. Yalandan bir günün içinde yalan yanlış insanlarla oyunlar oynar. Zamanla kendi de inanır bu düzmeceye. İnanmak istediğine inanır aslında. Mutluluğu bulduğunu düşünür. Kendi dünyasının içinde kendi yalanlarına inanarak mutluluk oyunu oynayan mutsuz bir adamdır aslında görülen.

Ve bir gün bir şey olur. Ne olduğunu o da anlamaz. Kafası dank eder bir nevi! Yalan dünyası şişirilmiş balon gibi yavaşça sönmeye başlar ve nefesi daralır. Ördüğü yalanlarla kaskatı kesilen balonun dışına çıkamaz. Debelendikçe teneffüs ettiği havayı boğar, azaltır. Nefessiz kalır ve süzülür havada. Vicdandandır o balon. Onu sıkan, ciğerlerini yakan!

Havanın kararmasını bekler. Ne kadar kararırsa o kadar iyi. Hava ne kadar kararırsa vicdan o kadar aydınlanır! Işık gibi parlar. Pırlanta gibi. Elmas gibi. Yakut gibi. Ayrışır diğer nesnelerden. Salt vicdan orada öylece bekler. İşlenmemiş haliyle bir elmas ne kadar kötüyse vicdan da öyledir. İşlendikçe, bakıldıkça değer kazanır. Bedende kurduğu tahtta ona yeterli hürmet gösterilirse parıldamaya devam eder. Kimseye zararı dokunmaz o vakit. Yüreğin yanında oturur. Vicdan karanlık kadar yalnızlığı da sever. Ne kadar yalnızlık olursa o kadar iyi. Kendini sağlama fırsatını ancak bu iki vakitte bulabilir. Karanlığın gücü bir eline yüreğini diğerine de vicdanını oturtur. Hassas ve dengeli terazi konumuna alır seni. Zifiri karanlıkta göremez, hileye başvuramazsın. Adil bir terazi olma yolunda ışımasını beklersin vicdanın. Parlamaya başlarsa elmastan, zümrütten, yakuttan vicdanın o zaman dengeyi kurar yüreğini de aydınlatmasına izin verirsin. Sen de aydınlanırsın…                     

Vicdan Manifestosu/ Meldazirek

Sevda Kaçsın Çayınıza.