İstanbul, Topkapı’da devlete ait bir kız öğrenci yurduna yakın bir sokakta, öğrenciler tacize uğramışlardı. 
Son olarak da aynı kız yurdunun 3. kat penceresine yaklaşan bir drone (üzerinde kamera olan uzaktan kumandalı insansız hava aracı) kız öğrencilerin odalarının yakınından gizlice çekim yaptı.   
Yine aynı yurdun karşı bloğunda kalan öğrenciler, pencereleri açınca olayı fark ederek yurt yönetimine ve güvenlik güçlerine bildirdi. Ayrıca çekim yapan ve drone olarak adlandırılan aracı, çalıştığı esnada videoya kaydederek sosyal medyada paylaştılar. 
Peki kim bu sapıklar?
Aslında sapıkları uzakta aramaya gerek yok. Bu sapıkların yetişmesine medya önayak oldu.  
Eğer siz televizyonlarda her gün “Biri bizi gözetliyor” adında programlar yapıp, gençleri röntgenciliğe alıştırırsanız işin varacağı yer budur. 
Hiç kimse özel hayatının, hele de evdeki hareketlerinin görüntü olarak bir başkasıyla paylaşılmasını istemez. Mahremiyet denen bir şey vardır.  
Ama yarışma adı altında birbirini gözetleyen genç nesiller, bir süre sonra bunu normal bir şeymiş gibi algılamaya başlıyor. 
Tahminime göre yine o mahallede oturan ve o öğrencilerin akranı olan bir genç, normal bir şey yaptığını zannederek drone adlı aracı kız öğrenci yurduna yönlendirme cesaretini göstermiştir. 
Tıpkı yıllar önce Küçükçekmece’de belediye otobüsünde diri diri yakılan 17 yaşındaki Serap Eser’in katilinin, birkaç sokak ötede oturan ve akranı olan bir gencin çıkması gibi. 
Siz eğer toplumu etnik, dini ve diğer pek çok açıdan bölerseniz olacağı budur.
Önce komşuluk ve kardeşlik duyguları ortadan kaldırılır. Sonra insanlar birbirini dikizlemeye, tecavüz etmeye ve öldürmeye başlar. 
Artık medyanın bu konuda çok daha hassas davranması gerekiyor.    
Drone kullanan şu sapığa bir çift sözüm olacak. Kendi kız kardeşi de o yurtta öğrenci olarak kalsa idi, yine aynı şeyi yapar mıydı?    
Soru, görüş ve önerilerinizi lütfen [email protected] adresine iletiniz.