Bazen susarsın. 

Yüreğin konuşur sadece. Sen dinlersin.

Bir bakarsın, çiçek açar dalların.
Bir bakarsın, sararıp solar yapraklar.
Mevsimsiz.

Sebepli.

Sebepsiz.

Bana da öğretin,

Ben de sizler gibi olmak istiyorum dersin.

Varmış gibi

Yokmuş gibi

Sahte gibi

Gerçek gibi

“Kılıfına göre yaşamayı bana da öğretin”

Diye haykırırsın.

Öğretin bana ustalar! 

Dersin.

Dersin de 

Ne dediğini duyan olur.

Ne de bu oyundan vazgeçen.

Gölge insanın ya arkasında kalır

Ya da önünde belirirmiş.

Ardındaki gölgesine bakmak istedikçe

Kuyruğu peşinde dolanan haşarı kedi gibi 

Gözükürmüş insanoğlu. 

Boşa kürek sallayan. 

Boşa çabalayan. 
Önünde beliren gölgeye ulaşmak istedikçe

Yorulurmuş yine aynı insanın oğlu. 

O koştukça gölge koşar

Önünde devinir dururmuş. 
Ve yine aynı insanın oğlu 

Ne ardındaki

Ne de önündeki gölgesine erişemezmiş. 
Sonra durup bakarmış güneşe

Kamaşarak gözleri.
Ve dermiş ki;

“Bırak peşimi! 

Yolumdan çekil! 

Gülünç oluyorum…”

                                                   Sevda kaçsın çayınıza