Bir oyuncağı paylaşamıyorsa iki çocuk, oyuncağı ikiye bölünüz.
Melda Zirek
Mimoza ve papatyaların aşklarını haykırdıkları mevsimdir ilkbahar. Ve hep seviyor çıkar tüm yapraklar…
www.meldazirek.com
Yürek yangınlarım oldu, zamanla buza dönüşen; Kırgınlıklarım, kızgınlıklarım, söyleyebildiklerim, söylemediklerim, söylemek istediklerim, söylemesem daha iyi olur dediklerim. Söylemeye gerek görmediklerim...
Yürek yangınlarım oldu, zamanla aleve dönüşen. Sevdiklerim, saydıklarım, aşklarım, hüzünlerim, sevmeye doyamadıklarım, kıyamadıklarım; yüreğime, dünyalara sığdıramadıklarım. Her geçen gün alevi artarak harlayan, hiç bir şey ile arkadaşlığı, dostluğu, akrabalığı harcamayan güzel kentin güzel insanları ile doldu yüreğim. İşte, hayat bundan ibaret! Sevgi ile harlayan sarı sıcak alevin gölgesinde sevmeyi öğrenebilmek. İşte bütün mesele!
TİTREĞİM
Titriyor şimdi ellerim, kontrolsüz nabızlardayım. Zamansız dönüm noktalarında. Zamansız yerlerde ve yersiz zamanlarda. Bir akrebim yelkovanını kovalayan.
Titreğim… Kuru dudaklarıma yeni ıslanmış bir sevda. Ve yeni yatırılmış toprağa. Bekleyen güneşi, suyu.
Zamansız,vakitsiz
Dalgınım…Irmağın koluyum, varlı vakitsiz çoğalan.Ve taşan. Kimi zaman da kuruyan.
Dert…
Aynalar; kimliksiz, kişiliksiz. Boş siluetler. Birçok hareketin devinimsel birleşimi. Anlık fotoğraf karelerinin toplamı.
Aynalar; Cansız, bedensiz, ruhsuz.
Elmayı bölemezsem ikiye, üçe hatta beşe. Ölümler sevdalar bu kadar kolay unutuluyorsa bu devirde
Ne içindir yaşamak?
Göremiyorsak mum alevinin gölgesinde bedenimizi, çarpmıyorsa bu yürek, söylemiyorsa bu dil, görmüyorsak.Tutmuyorsa bu eller sevdanın ellerinden.Ve dişlerimizin arasına sıkışmıyorsa bir sevda sözü. Tarladaki başaklar kadar sarı değilse gülüşlerimiz. Üzüntülerimiz, kederlerimiz hep kara bir bataklıksa.
Ve hiç açmazsa çiçeğimiz.
Hep bakirse yüreğimiz
Dertteyim ve durmam
Giderim…
Melda Zirek/ Jöle Kadınlar kitabımdan
Merhaba…
Sevgiyi, sevdayı, mutluluğu çoğaltmak gerek tez vakitte, gizlemeyin! Koyun masaya somun ekmek gibi. Dağıtın herkese; eşe, dosta, kardeşe, sevgiliye. Yani bir oyuncağı iki çocuk paylaşamıyorsa ikiye bölün ki sevgiler çoğalsın ve yayılsın dünyaya… ( Tek ihtiyaç duyduğumuz şey sevgi, gerisi hikaye.)
Ben Melda Zirek. Bu Pazar itibariyle her Pazar sizlerleyim. Sizin yazdıklarımı okurken keyif alacağınızı, benim de yazarken sizi düşünüp keyif alacağımı hissedebiliyorum. İlk buluşmamız olduğu için, beni tanımanız adına, biraz kendimden bahsedeceğim. Bulantı, Pala, Jöle Kadınlar, Vicdan Manifestosu, Uçurtmalar Kirlenmez romanlarının yazarıyım. Yani anlayacağınız hayatım roman
Eylül ayında da minikler için masal kitap seti( Altan ve sihirli kitabın büyüsü) çıkacak. Roman yazarken çocukları da unutmamak gerek
Aslında kendimden söz etmeyi pek sevmem, hatta beceremem. “Bırakın sizi kendiniz değil, başkaları övsün” demiş düşünür. Doğru söylemiş. Kültür Bakanlığı ve Sıtkı Koçman Üniversitesi ortak çalışması ile “ Yüz yılın yüz kadını” elemelerinde yüz başarılı kadından biri seçildim. Egede gazeteciler cemiyeti özel onur ödülü de bana verilince haliyle gururlandım. ( Kim sevinmez ki?)
Bu Pazar ve her Pazar sizlerle gemiler yakacağız. Zincirler kıracağız. Doğru sözün belini bükeceğiz. Çünkü burada düz ve sıradan yazılar yazılmayacak. İç acıtan, yürek yakan, sevdaları kanırtan, aşkı haykıran cümleler firar edecek ve gazetenin her yerine saçılacak. Hazır mısınız?
* * *
Adım Safinaz
Saf ve Naz, “i” ile birleştirilmiş.
Gülmeyin, ben de güldüm yılarca
Sonra
Okulda sıra arkadaşlarım güldü
Mahallede komşular
Sırf “i” ile birleştirilmiş diye
Yıllar geçti okul bitti
Oyunun ilk evresi geçip gitti
Her biri ya evlendi, mastıra gitti
Yâda kenti terk etti
Adıma gülecek kimse kalmadı.
Sonra ben de gittim…
Ortaköy’de caminin dibinde
Yudumlarken şaraplarımızı
Safinaz dalgalara karışmış
Elimde yârimin sıcak eli
Kulağımda Safinaz melodileri
Ben mutluluk sarhoşluğuyla
Kız kulesine takılı kalmışım
Elimde sevdamın terli sıcaklığıyla
Sen arkamdan sarılmışsın.
İkimiz olmuşuz tekliğe inat
İkimiz tek olmuşuz çokluğa inat
Çok olmuşuz yalnızlığa inat
Yok olmuşuz çokluğa inat…
Birlikte Üsküdar olmuşuz
Sahilde balık tutmuş, oltanın ucu olmuşuz.
Misinaya yem takıp denizin dibi olmuşuz.
Nefesimizi tutup kentin dibi olmuşuz.
Sonra araba olmuşuz, gülme!
Öyle son model karavan falan da değil
Kendi halinde mazbut bir Anadolu
Dolanmışız ışıklı kentte, kent bizden bihaber.
Yol olmuşuz;
üzerimizden evsizler, meyhaneciler
Yosmalar, güzel kokulu kadınlar, yakışıklı beyler geçmiş
Köprü olmuşuz;
Altımızdan vapurlar, takalar, balıkçılar geçmiş
Geçerken bize selam vermişler
Mest olmuşuz.
Ben hala “i” ile birleştirilmiş Safinaz.
Gülseniz de gülecek kimseler kalmasa da
Ortaköy’de caminin dibinde
Şarap bitmiş, hava serinlemiş
avucumdaki ter çoktan kuruyup gitmiş.
MELDA ZİREK