Ülkemde  alameti farika ürünler yapılamıyor. Alameti farikayı artık firenkçeden dilimize kattığımız marka kelimesiyle karşılıyoruz. Nihat Sami Banarlı’nın deyişiyle marka kelimesini fethederek Türkçe’ye katmışız. Bundan gayri alameti farika kelimemiz gibi bir de marka kelimemiz var. Bence birini atıp yerine yeni gözdemizi koymaktansa her iki kelimeyi de kullanmamız halinde lisanımızı geliştirmiş oluruz.
İşte marka üretemeyen ülkem marka isimlere sahiptir. Mahir İz, Ali Nihat Tarlan, Ali Fuat Başgil, Nurettin Topçu, Nihat Sami Banarlı gibi daha onlarca marka isimin sahibiyiz.
Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü Behçet Necatigil Varlık Y. İstanbul 1980 sf.70
Osmanlı Tarihi Yazarları M. Orhan Bayrak İstanbul 1982 sf. 60 -61
E. Dergisi. Mayıs 2004 sayı 62 sf. 68 -69 -70 http://www.biyografi.net/,http://www.kubbealti.org.tr/,http://www.vikipedia.org/http://www.msxlaps.org/, http://www.izedebiyat.com/
http://www.gulum.net/ kaynaklarından yararlanarak Nihat Sami beyin hayat hikeayesine bir göz atalım.
Roman, şiir, tiyatro, hikâye, makale, fıkra ve deneme türlerinde eserler ortaya koymuştur. Edebiyat tarihçisidir. İki ciltlik Resimli Türk Edebiyatı eseri bir hazinedir. Edebiyat öğretmenidir.
Nihat Sami, Tırabzon kökenli bir ailenin oğludur. Tırabzon`un Alemdarzâdeler soyuna mensuptur. Dedesi, Fatih Sultan Mehmet`in bayraktarlığını yaptığı için bu sıfatla anılmışlardır. Dedesi Hilmi Efendi, İstanbul`da kurulan ilk Osmanlı Meclis-i Mebusan`ında Tırabzon mebusu olarak vazife görmüştür. Kendisi aynı zamanda Müretteb Divanı olan bir şairdir. Nihat Sami, şair kökenli bir aileden gelmektedir. Zaten kendisi de lise yıllarında hece ve arûzla şiirler yazmıştır..  
Banarlı`nın annesi Hafize Nadire Hanım da Tırabzonlu`dur. Nihat Sami, İstanbul Fatih`te 1907 yılında doğmuştur. Çünkü ailesi bu şehirde ikamet ediyordu. Doğum yeri olan İstanbul`un Fatih semti, onun kimliğinin oluşumunda etkili olmuştur. Bilindiği gibi eskiden Fatih semti daha çok mütedeyyin insanların oturduğu bir semtti.. İlk tahsilini Fatih Sultan Vakıf Mektebi`nde, orta tahsilini Gelenbevî ve Mercan İdadisi`nde tamamlamıştır. Vefa Sultanisi`ne devam etmiş, İstiklâl Lisesi`nden de mezun olmuştur. Üniversite tahsilini Yüksek Öğretmen Okulu`nun Edebiyat kısmında yapmış, buradan 1929`da mezun olmuştur. Bundan sonra onun için, öğretmenlik yılları başlamıştır. 1929 -1934 yılları arasında Edirne Lisesi ile Kız ve Erkek Öğretmen Okulunda edebiyat öğretmenliği yaptı. 1947yılına kadar İstanbul`da Kabataş, Galatasaray, Boğaziçi, Şişli Terakki ve Işık liselerinde öğretmenlik yapmıştır. 1947-1969 yılları arasında Eğitim Enstitüsü ile Yüksek Öğretmen Okulu`nda Edebiyat; Yüksek İslam Enstitüsünde İslami Türk Edebiyatı Tarihi öğretmenliklerinde bulundu. Bunlar gibi pek çok okulda kültürlü ve sağlam karakterli gençleryetiştirmiştir.. Öncelikle kendisi örnek bir insan olmuştur. 1969 yılında kendi isteği ile emekliye ayrıldı. Öğretmenlik yaparken birçok kuruluşlarda ek görev aldı. 1948 yılından itibaren Hürriyet gazetesinde Edebi Sohbetler sütununda devamlı yazılar yazdı. 1953 yılında kurulan İstanbul Fetih Cemiyetine girdi. Bu kuruluşa bağlı olan İstanbul Enstitüsüne müdür oldu. 1958 yılında Yahya Kemal Enstitüsü yayın işlerini yürüttü. Milli Eğitim Bakanlığı 1000 Temel Eser ve Çağdaş Türk Yazarları Komisyonlarına üye ve başkan seçildi. 1971 yılında kurulan Kubbealtı Akademisine Edebiyat Kolu Başkanı ve Akademi Dergisi Müdürü oldu.
Türk kültür tarihine çok hizmetleri olmuştur. Banarlı`nın yazdığı onlarca eser, bu günde sevilerek okunmaktadır. Bunların başında hiç şüphesiz Resimli Türk Edebiyatı Tarihi adlı eser gelmektedir. 1366 sayfalık bu kapsamlı eserde Türk edebiyatının tarihi seyrini tüm ayrıntılarıyla bulmak mümkündür  Eser, üniversitelerin Edebiyat bölümünde okuyan öğrenciler için çok yararlı bir kaynak ve başucu kitabıdır. Türkçe`nin en büyük savunucusu olan Banarlı, yazmış olduğu Türkçe`nin Sırları adlı eserde dil hakkındaki görüşlerini ayrıntılı olarak açıklamıştır. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı dil yazılarını bu eserde toplamıştır. Türkçe’nin üzerindeki kara bulutlara dikkati çekerek, önlem alınmasını istemiştir.
Yine Banarlı, Kitaplar ve Portreler adlı eserinde Türk edebiyatının mümtaz simalarını ve onların eserlerini gün yüzüne çıkmıştır. İstanbul`a Dair isimli kitabında İstanbul aşkını açığa vurmuştur. Kültür Köprüsü , Şiir ve Edebiyat Sohbetleri gibi eserlerde edebi sorunları irdelemiştir. Kısaca edebiyat adına yazılmadık konu bırakmamıştır. Edebiyatımızın yıldızlarından olan Yahya Kemal Beyatlı`yı tanıtan, anlatan ve sevdirenlerin başında geliyor Banarlı.
1907`de İstanbul`da doğan Banarlı, 14 Ağustos 1974`te 67 yaşında iken İstanbul`da vefat etti. Mezarı Rumeli Hisarı Mezarlığı`ndadır.  
Kaynaklara göre hayat hikeayesi böyle özetlenebilen Nihat Sami Banarlı’nın hayatında iki dönüm noktası vardır.
 Birincis,i daha önceleri Şaman felsefesine yakın Hüseyin Nihal Atsız ile yakın temas halindeyken 1939 yılında Yahya Kemal ile tanıştş ve o günden itibaeren onun en yakın arkadaşı, dostu, sırdaşı ve hizmetkearı oldu. Bu Nihat Sami Banarlı’nın ırk milliyetçiliğini bırakarak tarih ve irfan milliyetçisi yaptı. Çünki üstadı Yahya Kemal Beyatlı bir tarih ve medeniyet, irfan felsefesi sahibiydi ve bu felsefeyle yeni bir medeniyet tasavvur ediyordu.
İkinci dönüm noktası ise;  Ekrem Hakkı Ayverdi çevresiyle tanışması oldu. Samiha ve Ekrem Hakkı Ayverdi kardeşler Yahya Kemal gibi suyun öteki tarafından Avrupalı Türklerdendi. Onlar da medeniyet ve irfan yanında dini de bir ahlak sistemi olarak Yahya Kemali’n yeni medeniyet tasavvuruna dahil etmişlerdi ve hayatlarında uygulayarak temiz, nezih, irfanı gür insanlar olarak yaşıyorlardı. Bu kitle ile tanıştıktan sonra Nihat Sami Banarlı artık Yahya Kemal ve Ayverdi’lerle iman ve inanç esaslarında paralel düşündü ve yaşadı. Bu iki bağlılık Nihat Sami Banarlı’yı bir marka, alameti farika sahibi isim yaptı.
18 Kasım 2014 Salı Günü İstanbul Edebiyat Fakültesi’nde vefatının 40. yılı münasebetiyle bir bilgilendirme ve anma toplantısı beş oturum halnde gerçekleştirildi.
Bo oturumlarda, celselerdeİÜ Rektörü Yunus Söylet, Edebiyat Fakültesi Dekanı  Mustafa Özkan,  İ. Aydın Yüksel, Kemal Eraslan,Şeyma Güngör,  Birol Emil, Necat Birinci, Sema Uğurcan, Keazım Yetiş,Yakup Çelik, Aysel Yüksel, Cemal Aksu, Kemal Yavuz, Abdullah Uçman, Beşir Ayvazoğlu, Mehmet Tekin, Hayati Develi, konuştular. Her biri Nihat Sami Banarlı’nın dil ve tarih, irfan ve medeniyet görüşlerini ve onun hususiyetlerini, kendi kişiliğine ait özelliklerini konu ettiler.
Kubbealtı camiasını tebrik etmek şart. Başarılı bir çalışmaydı. Vefa vardı, sadakat vardı. İslam’a, ahlaka, medeniyete, irfana hizmet etmenin ödüllendirilmesi vardı.
Kubbealtı Cemiyetinde diction dersleri veriliyor. Bunun yerine telaffuz, hitabet, söyleme uygulaması, güzel konuşma dersleri verilse cemiyetin felsefesine daha uygun düşer sanıyorum.
Şimdi bir de herkes şiir okumak, şarkı söylemek, hitap etmek zorunda değil. Kim neyi iyi yapabiliyorsa onu yapmalı. Mıy mıy kişilerin konuşmaları, şarkıyı başka makamlarda gezdirenlerin şarkı söylemesi, kelimeleri tonlayamayanların şiir okuması, insanları dinden soğutan ses sahiplerinin ezan okuması  gerekmez.
Konusuna hakim olmayan insanların, keağıttan okuyan insanların konuşması gerekmez. Okuduğu evrakı elinden alınsa söyleyecek sözü yoksa bir insanın, o insanın konuşması ayıptır. Bazı notlar tutarak ara sıra o notlara bakmak bile, sizin o konu ile alakanızın zayıflığını, meselenin sahibi olmadığınızı gösterir. Hitabet sanatında böyle şeyler son derece ayıptır.
Bu tür yanlışlıklar Fetih Cemiyetine ait ve özel değil. Heme her kurum ve kitle bunu yapıyor. Bu yanlışlar silsilesinden vaz geçmekle Türk irfanına büyük katkıda bulunulabilir.