Geçtiğimiz gece, ülkemiz üzerinde darbe adı altında kanlı bir oyun oynandı. 
İki büyük güvenlik gücünü, Polisini ve Askerini birbirine düşüren, halkı sokağa döken korkunç bir darbe.
Ülkemizde bugüne dek  yapılan Askeri darbeler çare olmadı. Bundan sonra da olmayacaktır.
İsterseniz biraz geçmişte yaşanan Askeri darbelere ve bu darbelerin Türk halkına verdiği zararı anımsayalım. Hep birlikte.
27 Mayıs 1960 darbesi
12 Mart 1971 darbesi
Ve en son  bir çok kayıp yaşanan; 12 Eylül darbesi. 
650 bin kişi göz altına alındı. 1 milyon kişi fişlendi. 
230 bin kişi yargılandı,
20 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı
12 bin kişi vatandaşlıktan çıkartıldı
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı
7bin 233 devlet görevlisi sürüldü
Binlerce kişi sağcısı, solcusu, alevisi, kürdü, türkü, suçlusu, masumu gözaltında kayboldu ( yapılan işkencelerle ya öldü, ya sakat bırakıldı) 
Yapılan her darbe ülkeyi 50 yıl geriletti.
Her darbede atlanması zor krizler yaşadı.
Evet arkadaşlar!
Darbe kötüdür, işkencedir, zulumdür, ölümdür. Toplumu hepten ezer geçer. Kimi suça gönüllü ortak olur, kimi suskunlukla bulaşır suça, utançtır.  Darbe gerçeğin inkarıdır, korkudur. Barışa karşı savaş, sevgiye karşı nefrettir. 
Tehlikeyi atlattık mı, devamı gelecek mi? bilmiyorum. Ama bildiğim ve emin olduğum bir şey var ki; o da bir gecede Türk milletinin kıyameti yaşadığıdır.
Korkunç bir geceydi.
Türkiye akşam karartısında, bir grup askerin iki kara parçasını birleştiren köprüleri trafiğe kapatmasıyla olağanüstü görüntüleri yaşadı. Kafası karışık olanların haricinde herkes bu görüntülerin şaşkınlığı içindeydi.
Kocaman soru işaretleri belirdi. Karanlıkta karanlık olaylar yaşanmaya başladı sonra. 
Bir taraftan devletin televizyonu TRT darbecilerin, "Yurtta sulh konseyi" adıyla yayınladığı darbe metnini okuyordu, bir yandan da özel televizyonlar da hükümetin temsilcilerini yayına alıyordu.
Gece karanlıktı ama yaşananlar, olup bitenler katran karasıydı.
Türk askeri ile Türk polisi arasında ölümüne bir çatışmanın fitili tutuşturulmuştu ve ortada Türk halkı.
Sopalar, kemerler, tekmeler, halkın silahıydı.
Tanklar, jetler darbeci askerlerin. Tabancalar, uzun namlulu silahlarda polislerindi.
Kardeş, kardeşini vuruyordu! Ve Tüm bu yaşananlar  kıyametten başka bir şey olamazdı.
Herkes gibi sabaha kadar uyumadım.
Sabaha kadar jetler uçtu tepemizde.
Ard arda atılan ses bombaları evin içinde deprem etkisi yarattı adeta.
Korkuyla gözlerimin içine bakan Annem nasıl endişeliydi, anlatamam.
Ana cadde de mahşeri bir kalabalık. Kimi ellerinde Türk bayrağı sloğanlar atarak yürüyor, kimileri, bakkala, fırına koşturuyor bir haftalık yiyecek alma telaşında. Ve tüm bu sesleri bastıran çocuk çığlıkları. 
O gece bir şeyi çok iyi anladım!
Bu ülke ne bir darbeyi, nede olası bir savaşı kaldıramaz. 
Evet millet olarak tüm dünyaya Türk"ün gücünü gösterdik.
Kabullenmedik, karşı çıktık, sokağa çıktık, eylem yaptık, protesto ettik. Bir gecede ülkeyi kurtardık. 
Ama yine bir çok yanlışlar yaptık. Emir kulu Rütbesiz bir çok er in canını yaktık, işkenceye maruz bıraktık, dövdük, saldırdık.
Bizler için vatani görevini yapmakta olan askerin, her türlü emre istisnasız boyun eğmek zorunda olduğunu bile bile, olayların yanlış anlaşıldığı ve büyük yanlışın içinde olduklarını fark edip teslim olduklarını bile bile nasıl yaptınız. Hiç anlayamıyorum. 
Neyse! 
Bu konu hakkında yazmak istediğim çok şey olmasına rağmen, yazımı burada noktalamak zorundayım.
Ancak son olarak şunları eklemek istiyorum. Ülkemiz büyük bir tehdit  altında. Yarın ne olacağız? endişesiyle yaşıyoruz hepimiz. Lütfen ama lütfen halk olarak din, dil, ırk ayırımı yapmadan kenetlenelim ve ellerimizi bırakmayalım. 
Lütfen Vatanımıza sahip çıkalım. 
Ya Rabbim biliyorum ki sen bu kutlu Milletin koruyucusu ve kollayıcısısın. Devletimize, Milletimize kim hainlik ediyorsa Kahhar isminle Kahr ı perişan eyle. Ülkemi Milletimi koru. Amin.