BİR DE BAKTIM

Muhteşem Öğretileriyle

MEVLANA’yı  sinesinde saklayan

Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti

Buğday Ambarı olarak bilinen

Her köşesi büyülü şehir.

KONYA’DAYIM

 

‘İyiki geçiyorsun zaman. Ya acının en derinime işlediği bir anda donsaydın.”

Mevlana. 

 

Türkiye'nin yüzölçümü bakımından en büyük ili ve en kalabalık altıncı şehrine, buradan Orta Toroslar’da çadır kamplı yürüyüşe katılmak üzere  Konya’ya geldim…

Kısıtlı vaktim olsa da hiç görmediğim Mevlana ve Konya özdeşleşen bu şehrimizi çok merak ediyorum…

Gezilecek o kadar köşe bucağı var ki, her yerini gezemeyeceğim kesin. Semazenleri görmek ise çok çok zor biliyorum, çünkü her gün gösterileri yok. Ama bir giriş yaptım ve belli oldu ki buraya tekrar geleceğim.

Bizans kaynaklarında "Tokonion" olarak geçen şehrin tarihteki diğer isimleri şöyle;  

"Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia..." Araplar ise Kuniya demişler.

Konya 31 ilçeden oluşuyor. Merkez ilçelerinin en göze batanı kuşkusuz Meram. Şehrin güneybatı kısmında yer alıp Ankara, Isparta, Antalya, Mersin, Adana olmak üzere beş önemli yolun geçtiği ilçe… Diğer merkez iki ilçe ise Selçuklu ve Karatay.

Mistik bir kent olan Konya’nın, gezilecek yerleri gerçekten öyle bir iki günle olacak gibi değil. Ama hızlı trenle İstanbul’dan 4.5 saatte gidilebildiği için, şanslıyız. İlk kez gideceklere bir bilgi olsun ki iki tane istasyonu var Konya’nın. Biri Selçuklu diğeri Konya merkez…

Canım vatanımın bu şehri de medreseleri, türbeleri, müzeleri, tarihi evleri ve tabii ki bahşedilmiş doğal yapısı ile gezip görmeye  doyamayacağımız güzellikte … Neler mi?

Tropikal Kelebek Bahçesi, Mevlana Müzesi ve türbesi, Alaeddin Tepesi,  Karatay Müzesi, İnce Minareli Medrese, Atatürk Evi Müzesi, Sille Köyü, Kilistra Anolan tik Kenti ve Kaya Mezarları, Meram Bağları, Selimiya Camii, Nasrettin Hoca Türbesi, Karapınar Çölü, Beyşehir Gölü Milli Parkı, Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Yerköprü Şelalesi, İstiklal Harbi Şehitleri Abidesi, Japon Parkı, Konya Bilim Parkı, Çatalhöyük Neolitik Kenti, Şems-i Tebrîzî Camii ve Türbesi…

Ama özellikle yolculuklarda midelerimiz yemek de yemek der. Burada etli ekmek ve bamya çorbasını da tatmadan gitmeyin. Çebiç, fırın kebabı, arabaşı çorbası, Mevlana böreği de en bilinenler arasında.

 

ŞEMS-İ TEBRİZİ

Görmek için  ilk tercihim kaldığım yere yakın olan Şerâfeddin Câmiinin kuzeyinde Şems Parkı’nın içindeki 12. yüzyılda yaşamış önemli  şair Şems-î Tebrîzî’ nin (1185-1248  İranlı mutasavvıf. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk şiirlerinden oluşan "Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî" adındaki nazım eser sayesinde tanınan Mevlana'nın sohbet şeyhi) gösterişli işlemeleri olan bir kumaşla örtülü türbesinin bulunduğu camiiyi ve hemen yanındaki yapı  İshak Paşa Türbesini ziyaret ettim. Dua ettim katlettiğimiz dünyamıza, şifa bekleyen insanlara, çocuklara, hayvanlara… Birikmiş kötü enerjilerime huzur verir hep buralar. Ölümlü olmanın dayanılmaz huzurunu  anlatan en doğru yerlerdir.

Burası Hz. Mevlâna’nın düşünce hayatında çok önemli bir yere sahip olan Şems-i Tebrîzî’nin Türbesi ve Mescidi Konya’da en çok ziyaret edilen mekânlardan biri. Ölümü için ise çok şaibeler var. O öldürdü bu öldürttü diye. En mantıklısını Elif Şafak ‘Aşk’ adlı kitabında demiş. “Onun ölümü bir sırdı ve bir sır olarak kalacak. Bu esrar perdesi Hz. Şems’in kişiliğinden kaynaklanıyor. Kolay çözülmek istemeyen bir bilmece gibi o. Benim için önemli olan Şems’in fikirleri ve felsefesi.” Katılıyorum.

 

 

Kuraklığın etkili olduğu Afrika'nın doğusu şimdi de şiddetli yağışlarla mücadele ediyor Kuraklığın etkili olduğu Afrika'nın doğusu şimdi de şiddetli yağışlarla mücadele ediyor

SİLLE ANTİK KENTİ

 

Sille Konya ilinin Selçuklu ilçesine bağlı bir mahalle. Şehre 8 km. uzaklıkta. 64 nolu otobüse binin ve son durakta inin lütfen. Sille Baraj Gölü’nün huzurunu gölün sakinleriyle yaşayın. Balıklari kuşları, ördekleri, kazlarıyla…

Konya’nın nefes aldıran farklı bir yüzüyle bambaşka bir dünya burada sizi bekliyor. İster etli ekmek yiyin ister çay ya da göl kenarında köpüklü kahvenizi için. Bu ambiansla hayata direnç kazanın! ‘Hayatın mutluluk formülü’ reklamını yapıyorum. He He…

 

Sille, Deniz seviyesinden yaklaşık 1115 metre yüksekliğe sahip ve 1152 metrekare yüzölçümü ile etrafında bulunan tepelerin büyük bir kısmı tüften oluşmuş bir yerleşim.

Frigyalılar’dan bugüne kadar ve Bizans döneminden itibaren de Konya’nın önemli bir yerleşim yeri.  Erken Hristiyanlık devrinin ilk merkezlerinden, İstanbul-Kudüs arasındaki hac yolunun önemli bir durak noktası ... Konya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu kararınca kentsel sit alanı olarak ilan edilmiş.

Bizans döneminde çevresindeki tepeler rahatlıkla oyularak hristiyanların saklanması ve ibadet etmesi için şapeller oluşturulmuş. Bölgeden çıkartılan taşlar "Sille Taşı" ismini almış ve Selçuklu döneminde de yapılarda bu taş kullanılmış. Günümüzde de çevresinde yüzyıllardır kullanılan taş ocakları yer almakta ve maalesef ortalığı toz duman yapmakta.

Yapılan çalışmalarda Sille adının nereden geldiği ile ilgili Frigler döneminde Silene’den geldiği, Roma komutanı Sylla’dan aldığı ve Silenos’tan geldiği gibi fikirler ortaya çıkmış. Silenos kaynayıp coşarak akan su anlamına gelmekteymiş. Sanırım içinden geçen dereye şimdilerde fıskiyeler koyma fikri de buradan geliyor. Buradaki tarihsel gelişme de  Hristiyanlıktan önceki , Hristiyanlık dönemi ve İslamiyet olarak 3 dönemi var. Roma İmparatorluğu hristiyanlığı kabul edene kadar geçen zorlu dönemde kaya kiliseler ve manastırlarda hayat sürmüş ve onların izleri kalmış. Selçuklular Konya’yı fethedince Hristiyanlar merkeze yani Sille’ye taşınmışlar, Osmanlı döneminde Türkler ve Rumlar dostça yaşamışlar nüfus 18.000 e kadar çıkınca mübadelede Rumlar Yunanistan’a göçünce Sille sakin bir hal almış

 

Sille Aya Elena Kilisesi

327 yılında Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena, hac için Kudüs’e giderken Konya’ya uğramış ve buradaki ilk hristiyanlık çağına ait oyma mabetleri görmüş, inananların zorlu koşullara rağmen din ve ibadet için verdikleri mücadeleden etkilenmiş, Hristiyanlar’a Sille’de bir mabed yaptırmış. Kilise, düzgün kesme sille taşı ile yapılmış, üç nefli ve ana kubbe dört fil ayağı üzerinde. İçerisinde ahşaptan vaaz kürsüsü ve apsisle ana mekanı ayıran ahşap alçılı kafes var. Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz. İsaMeryemAna ve Havarilere ait freskler var. Kilisenin avlusunda kayalara oyulmuş odalar var. Kilisede yer alan tamir kitabesinde 1883 yılında onarım gördüğü yazmakta. Tabii günümüze kadar böyle sağlam gelmesinin en önemli sebebi, belli dönemlerde onarım görmesi. 

 Sille de görülecek yerler bitmedi…

Kent Müzesi,  Süt Şapeli-Zaman Müzesi, Sille Hamamı, Çay Camii, Mum Atölyesi… Burada çömlekçilik ise ata yadigarı. Özellikle 1960- 1970 yıllarında çok parlakmış. Sevdiklerinizi unutmayın. Çok şık ve her keseye uygunu var.

OBRUK OBRUK OBRUK

Konya deyince son zamanlarda oluşan dev obruklardan da bahsetmemek olmaz. Konya genelinde tespit edilen toplam obruk sayısı 2022 yılı verilerine göre 2240 imiş. Obruklar en çok ; Karapınar, Karatay, Çumra, Selçuklu, Ereğli, Halkapınar ve Emirgazi ilçelerinde görülüyormuş.

Obruk mu? Hala duymayan varsa; Obruk yer altında kireçtaşı gibi eriyebilen kayaçların zamanla boşluklar meydana getirmesi ve bu boşlukların tavanlarının çökmesiyle oluşan karstik bir yer şekli. Yer altı suyunun, karbondioksit ile birleşimi sonucu oluşan karbonik asit kireç taşının yoğun olduğu toprakları zamanla çözerek yer altında mağaralar oluşmasına neden olarak, mağaranın üstünde bulunan toprak çökmesiyle oluşan bu derin çukurlara obruk deniyormuş. Neden Konya’da mı oluşuyor?

Eşik durumundaki Tuz Gölü havzası ile Konya ovası arasındaki obruk platosunda, daha yüksek olan Konya yeraltı suyu platonun altından Tuz gölü havzasına doğru yeraltı akışının oluşturduğu erime, güncel obrukların oluşumunun başlıca sebebiymiş. Ayrıca  bir bilirkişi söylemine göre obruk oluşumunu etkileyen önemli nedenlerden bir tanesi de depremmiş. Bırrrr