Osmanoğulları için sürgün kanununun çıktığı 3 Mart 1924 günü, son padişah Sultan Mehmed Vahîdeddin Han, son halife Abdülmecid Efendi ve şehzade unvanını taşıyan 35 kişiyle birlikte ailenin toplam 37 erkek üyesi bulunuyordu. Sadece saltanat davası güdebilecek bu 37 kişiyi kapsaması beklenirken bizdeki sürgünün kapsamı, başka ülkelerdekinden farklı olarak çok geniş tutulmuştu. Sultan denilen padişah ve şehzade kızları (42 kişi), bu sultanların sultanzade denilen erkek (16 kişi) ve hanımsultan denilen kız çocukları (16 kişi), ayrıca buraya kadar sayılanlardan evli olanların zevç (18 kişi) ve zevceleri (27 kişi) ile birlikte kanunun saydığı kişi sayısı 156'yı bulmaktaydı. Aralarında Seniha Sultan gibi 72 yaşında pir-i fani olan da vardı, Melike Hanımsultan gibi annesinin kucağında 15 günlük bebek olan da. Ayrıca kanunen sürgüne gitmesi gerekmediği halde, çocuklarından ayrılamayan anneler, annelerinden ayrılamayan çocuklar, kızı ölmüş bulunduğu için torunlarıyla giden anneanneler, kalfa, ağa, mürebbiye, muallim gibi efendilerinden ayrılamayan ve bendegân denilen hizmetlilerle birlikte gerçek sürgün sayısı 250'yi buluyordu.

Resmî ismiyle “Hilâfetin ilgâ ve Hanedan-ı Osmanî’nin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair 3 Mart 1340 (1924) tarih ve 431 numaralı kanun” 13 maddeyi ihtiva ediyordu. 3. maddede “İkinci maddede mezkûr kimseler işbu kanunun ilanı tarihinden itibaren azami on gün zarfında Türkiye Cumhuriyeti arazisini terke mecburdurlar” deniyordu. Ancak kanun kapsamına giren hanedan üyeleri ve mensuplarından, o sırada hasta yatağında yatmakta olan Sultan Beşinci Murad Han’ın kızı Fatma Sultan ile eşi ve üç çocuğu hariç hiçbirisi sözü edilen 10 günlük süreyi kullanamamışlardır. Kanun, 6 Mart 1924 tarihli Resmî Cerîde'de (Gazete'de) yayınlandığına göre vatanı terk için son gün 15 Mart olmalıydı. Hâlbuki Halife Abdülmecid Efendi’ye, daha kanunun Meclis’te kabul edildiği gün, gece yarısı tebliğ yapılıp oğlu Ömer Faruk Efendi, kızı, zevceleri ve üç kişilik maiyetiyle 4 Mart sabahı Dolmabahçe Sarayı'ndan alınarak otomobil ile Çatalca'ya getirilip Simplon Ekspresi'ne bindirildiler. Vatanı terk için kanun kapsamındaki bütün kişilere 4 Mart günü tebliğ yapılarak şehzadelere 6 Mart akşamına kadar, sultanlara ve diğerlerine ise 1 hafta mühlet verilmişti. Pasaportların zamanında hazırlanamaması, Mısır’a gitmek isteyenlere İngiltere Sefaretinin vize vermemesi, tren ve gemilerin kalkış saatlerinin getirdiği kısıtlamalar gibi sebeplerle verilen bu mühletler birkaç gün uzamıştı. Yine de 12 Mart günü bittiğinde, o sırada zaten yurt dışında olanlar ile Fatma Sultan ve ailesi haricinde, kanunun saydığı kişilerin tamamı vatan topraklarını terk etmiş bulunmaktaydı.

Sürgün kanununun kapsamına giren ve 1924 Mart’ında İstanbul’dan kalkan tren ve gemilerle vatanı terk etmeye mecbur bırakılan 156 kişiden bugün sadece bir kişi hayattadır. Şu anda Beyrut’ta yaşayan 1918 doğumlu Bilun Hanımsultan. Kendisi Sultan Abdülmecid Han’ın tahta geçmeyen oğullarından Şehzade Mehmed Burhaneddin Efendi’nin oğlu Şehzade İbrahim Tevfik Efendi’nin kızı Fatma Zehra Sultan’ın kızıdır. Sürgünde 29 yaşında olan Sultan, zevci Selami Süleyman Alpan ve kızı 6 yaşındaki Bilun ile önce gemiyle Köstence’ye, oradan Bükreş’e gitti. Orada 6 ay kadar oturduktan sonra Fransa’ya geçtiler. 1 sene Paris’te, 1,5 sene de Nice’te yaşadılar. Damad Selami Süleyman Beyefendi’nin babası Kazım Paşa Hayfa’daki evini onlara verince oraya naklettiler. Daha sonra da Beyrut’a yerleştiler. Fatma Zehra Sultan 1965’te İstanbul’da vefat etti. Kabri Çemberlitaş’ta Sultan İkinci Mahmud Han Türbesi haziresindedir.

28 Şubat 2017 günü Sepetçiler Kasrı’nda “Bilun-Sürgünün Son Tanığı” belgeselinin tanıtım toplantısına katıldım. Belgeselin yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlenen Kerime Senyücel’i, 2006 yılında TRT’de yayınlanan 9 bölümlük “Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgeselinden tanıyoruz. Çekimlerine 2004 yılında başlanan o belgesel sayesinde paha biçilmez bir Osmanlı Hanedanı arşivi meydana gelmişti. Ne yazık ki aradan geçen on küsur yıl içinde, 1924 sürgününe bizzat şahit olmuş o ecdat yadigârları birer birer ebedi âleme göçüp gittiler. Onlardan sadece 99 yaşında olan Bilun Hanımsultan kaldı. İşte bu “Sürgünün Son Tanığı” büyüğümüzün belgeselini 15 Mart'ta TRT Belgesel kanalında seyredebileceğiz. Keşke bu tür belgeseller, 1924’teki sürgün sırasında yaşça daha büyük olan 10 şehzadenin ve pek çok sultanın hayatta olduğu 1974 sonrası yıllarda yapılabilseydi. Kerime Hanımefendi’yi ve ekibini kutluyor, TRT’ye de Osmanlı ile ilgili bu tür yapımlara imkân ve fırsat verdiği için teşekkür ediyorum.

Söz konusu tanıtım toplantısında pek çok siyasetçi, sanatçı, iş adamı ve basın mensubunun yanı sıra Osmanlı Hanedan üyeleriyle birlikte olma fırsatını elde ettim. 99 yaşındaki Bilun Hanımsultan ve onu hiç yalnız bırakmayan 76 yaşındaki kızı Nahide Hanım ne yazık ki Beyrut’tan kalkıp gelememişlerdi. Ama Bilun Hanımsultan’ın 89 yaşındaki kardeşi Sultanzade Yavuz Alpan Beyefendi ile tanışmak nasip oldu. Kızı Sindiye Hanım ve onun kızı küçük Aya da orada idi. Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın üçüncü kuşak torunu Şehzade Harun Efendi, oğulları Şehzade Orhan ve Abdülhamid Kayıhan Efendiler ile eşleri Esra ve Velâ Hanımefendiler, Harun Efendi’nin kızı Nurhan Sultan ve torunu Şehzade Muhammed Harun Efendi, Sultan Beşinci Murad Han kolundan Şehzade Osman Selaheddin Efendi ve eşi Candan Hanımefendi, Sultan Mehmed Vahîdeddin Han’ın kızlarından Fatma Ulviye Sultan’ın torunu Hanzade Özbaş, görebildiğim diğer Hanedan ailesi üyeleriydi. Bu arada Şehzade Orhan Osmanoğlu ve Sindiye Hanım’ın aynı zamanda belgeselin danışmanlığını üstlendiğini öğrendim.

İşte belgeselden bazı satır başları:

Bilun Hanımsultan: “Sürgün… Çirkin bir kelime… Memleketime kızgın değilim, sadece kırgınım…”

Osman Nami Osmanoğlu: “Başucumuzda her zaman bir kâse içerisinde, bir avuç vatan toprağı vardı. Bir de bayrak… Hiçbir zaman unutmadık onu…”

Bilun Hanımsultan: “Küçüktüm, ama kötü bir şeyler olduğunu hissettim. Sürgün günü büyükbabam, büyükannem… Halam var mıydı bilmiyorum. Ve tabii iskelede kalan diğer insanlar, hepsi ağlıyorlar. Bana da diyorlar ki herkes nezle olmuş. İnanmış gibi yapıyorum.”

Ayşe Rebia Nami Osmanoğlu: “Af demeyin. Çok sinirleniyorum af dediğiniz zaman. Çünkü neyi affedecekler, ne yaptık ki affedilelim?”

Bir tarihçi olarak tarihî şahsiyetleri konu alan dizileri seyretmek için televizyon karşısında ne yazık ki saatlerce kalamıyorum. Ama galasında 6 dakikalık tanıtımı gösterilen 54 dakikalık bu belgeseli seyretmek için 15 Mart 2017 günü TRT Belgesel kanalını izliyor olacağım.