Yeni güzergah, Konya-Antalya yolunun, Konya-Beyşehir arası bitmiş, bitmek üzere. Beyşehir-Derebucak, Gembos istikametinde takribî, 26. Km.’lik bölünmüş yol, 36 Km.’lik iyi vasıflı, tırmanma şerid’li, tek yönlü, 62 Km.’lik kısmı da tamamlanmış durumda. Üzerinde 5 Km.’lik, çift yönlü, Demirkapı Tünellerinin de bulunduğu bölünmüş yol inşaatı devam etmektedir. 

Bu yolun ve tünellerin müteahhidi firma, otoyol, viyadük, köprü ve tünel inşaatında çok tecrübeli bir firmadır. Tahsîsat sorunları çıkmaz ise, eminim, en kısa zamanda bu yolu ve çift yönlü tünelleri tamamlayacaktır. 

Konya-Beyşehir, Derebucak, İbradı ve Taşağıl’ı geçerek, Antalya’ya ulaştıracak bu yeni Konya-Antalya yolu tamamlandığında, Konya-Antalya arası en az, 70 Km. kısalacak, diğer yoldaki coğrafik ve atmosferik mânia’lar ortadan kalkacağı için, 12 ay, 7/24 güvenlikli ulaşıma açık olacaktır. 

İlk plân ve proje’ye uyularak tespit edilen güzergah ta’kip edilseydi, yol, en az, bir 10 km. daha kısalacaktı. İlk projelere göre güzergah, Beyşehir’den i’tibâren, Beyşehir Gölü’nü ta’kiben, Üstünler Mahallesinin sağından, Yeşildağ ve Adaköy Mahallelerinin solundan, Akçabelen (Çetmi) Mahallesinin sağından, Göynem Mahallesinin sağını ta’kip ederek, Pınarbaşı Mahallesinden geçerek, Çukurören’den, Ali Kesiğinden Gembos Ovasına ulaşacaktı. 

Daha sonraki yıllarda bir köy iken, İlçe haline getirilen Derebucak’tan geçirilmesi için, Akçabelen’in solundan, Sabuncu Beli aşılarak Derebucağa, oradan Gembos Ovasına ulaştırıldığı için, yol mesafesi en az, 10 Km. daha uzatılmış oldu. 

- Konyamız Büyükşehir statüsünde olduğundan, eski kasaba ve köyler, artık Beyşehir’in veya Derebucağın mahallesidirler. Ama, bizler hâlâ, oralara, “köy, köyümüz, kasaba, kasabamız,” diyoruz.-

YENİ KONYA-ANTALYA YOLU TAMAMLANDIĞINDA: 

İnsanımız ve Yurdumuzun güzelliklerini görebilmek için, dünya’nın muhtelif memleketlerinden Yurdumuzu ziyâret eden, turist’ler, yabancı misâfirlerimiz, cennet Vatanımızın tabi’î ve coğrafik güzelliklerini müşâhade etme imkânı bulurlar. 

Bu yol, hâlen Seyr-ü Sefer’in devam ettiği yola nazaran, 70 km. daha kısa olduğu için daha kısa bir zamanda ve daha az yakıtla, Antalya’dan-Konya’ya, Konya’dan Antalya’ya ulaşılacaktır. 

Yol Güzergahında, Konya’dan Antalya’ya gidiliyorsa, Şehir Merkezinden takribî bir 10 km. çıkıldığında, Akyokuş’un başına çıkarsınız. Burada, Konya Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı, Seyir Terasından Konya’ya bir atf-ı Nazar ettiğinizde, Tarihî ve Sun’î Alâaddîn Tepesinden başka hiçbir yükseltisi bulunmayan Konya’yı, baştan başa, temâşâ imkânı bulursunuz. Nuh Tufanı sırasında, bu coğrafya, eski  dünya deniz-deryâ iken, dev gemilerin bağlandığı, küçücük bir ada olan Takke Dağı’nı sağınıza alır ilerlersiniz. Bir viyadükle geçilen vadî’nin sağında, Konya’mıza su sağlayan baraj’lardan birisi, küçük ama çok güzel, Altıapa Barajını sağınıza alır, devam edersiniz. Hep, Çorak-Bozkır olarak anılan Konya’mızın, KENT ORMANI’nı solunuza alır yolunuza devam ederken, omuzlarından geçilmesine izin veren, bölgemizin en yüksek beleni’ni de aştığınızda, Kızılviran’a ve tarihî İpekyolu üzerine inşa ettirilmiş, Milletimizin ve tarihimizin Yüzakı müesseselerinden, Kızılviran Hanı’na ulaşırsınız. Kızılviran Dağı ve buradan sonra geçeceğiniz yükseltiler ve kaya kalıntıları buraların deniz-derya olduğunun ve bunların çekilmiş bir denizin kalıntıları olduğunu gösterir. 

Kızılviran Mahallesi sapağından, Sağlık Mahallesi sapağına kadar, Hava Meydanlarındaki uçuş pist’lerini aratmayan düz bir yoldan geçersiniz. Tatlı bir kavis çizer, yaklaşık, 10 km. devam eden bir vâdî’ye girersiniz. Vâdî’nin iki tarafındaki dağlar çok yüksek değilseler de, Antik Çağlarda belki bir başka ismi vardır, Günümüzde, benim hemşehirli’lerim, buraya, “BAĞIRSAK DERE” diyorlar. 

Burası, Selçuklu Sultanı, Sultan Muhammed Alparslan’ın, 1071’de, Malazgirt Meydan Muharebesi neticesinde Anadolu’nun kapılarını Yüce İslâm Dini’ne, Aziz Türk Milletine bir daha kapanmamak üzere açtığı tarihten, 105 yıl sonra, 1176 tarihinde, yine bir Selçuklu Sultanı, Sultan 2. Kılıç Aslan ile Bizans İmparatoru, 1.Manuil arasında, -Selçuklu Ordusu ile Bizans ordusu arasında- cereyan eden, Miryokefalon Savaşı neticesinde, Selçuklu Sultanı, 2. Kılıç Aslan kumandasındaki Selçuklu Ordusunun mutlâk zaferiyle, bu sefer, Anadolu Kapılarının ebediyyen Bizans’a, Bizans zihniyetine ve bütün küffara kapatıldığı yerdir. Yakın bir zamana kadar, maalesef, Kutülamare gibi, Miryokefalon zaferi de tarihçilerimiz tarafından es geçilmiştir. Yalnız, Miryokefalon Zaferi mi? Yakın bir zamana kadar, Sultan Muhammed Alparslan’ın tarihin yönünü değiştiren büyük zaferi, Malazgirt Meydan Muharebesi ve zaferi de, lâyık olduğu ma’na’da yâd edilmiyordu. 

Bu yıl, Cumhurbaşkanlığı’nın himâyesinde, Okçu’lar Federasyonu tarafından tertip edilen ihtifallere, başta, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, T.B.M.M. Başkanı Binali Yıldırım, M.H.P. Başkanı, Muhterem Devlet Bahçeli ve çok sayıda bakan ve milletvekili’nin de katıldığı, ihtifale 75 Bin Vatandaşımız iştirâk etmiştir. 

Bu arada, Sultan Muhammed Alparslan’ın Malazgirt öncesi hazırlıklarda bulunmak üzere Otağını kurduğu, Bitlis’in Ahlat Şehrinde, 10 bin metrekare arazi üzerinde bir Cumhurbaşkanlığı Otağı kurulması kararlaştırılmıştır. Ayrıca, Malazgirt Meydanı, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Millî Park ilân edilmiş, bundan sonraki her yıl tekrarlanacak ihtifaller için kalıcı te’sisler yapılması ve meydanın yeşillendirilmesi kararlaştırılmıştır. 

Anadolu’nun kapılarının Yüce İslâm Dini’ne ve Aziz Müslüman-Türk Milletine açılması ne kadar ehemmiyetli ise, Anadolu’nun kapılarının, Bizans’a, Bizans zihniyetine ve bilcümle küffar’a kapatılması da, o nispette ehemmiyetlidir. Bunun için Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediyesi, civar ilçe’ler, Beyşehir, Derbent, Ilgın Belediye’leri, derhâl harekete geçip, Miryokefalon Zaferi’nin kazanıldığı yere bir Kitâbe, Selçuklu Otağı tarzında bir bina, yolcuların dinlenip nefes alabilecekleri, bir su, bir çay içebilecekleri, bir dinlenme te’sisi yapılmalıdır. 2019 yılının 17 Eylül tarihine yetiştirilmeli, ve bu yıldan i’tibâren geleneksel hale getirilmeli, Miryokefalon Zaferi ve Sultan 2.Kılıç Aslan ihtifalleri burada yapılmalıdır. 

Hem sonra, “Efendim, Miryokefalon Savaşı Denizli-Çivril’de, yâ da, Isparta-Eğirdir, Gelendost yakınlarında cereyan etmişti,” gibi ihtilâflara da son verilmiş olur. Miryokefalon Savaşı’nın o tarihlerdeki Anadolu’daki kavimlerin yerleşim bölgeleri dikkate alındığında, tıpkı, Bizans İmparatoru Diyojen’in ehl-i Sünnet Abbâsî Bağdad’ına yürümesi gibi, yine Ege’den-Batı’dan, Bizans İmparatoru, 1.Manuil’in ehl-i Sünnet Selçûkî Devleti’nin üzerine yürümesiyle Beyşehir-Konya arasında meydana gelmiş olmasında hiçbir şüphe yoktur. 

Dinlenme Te’sisinde bir müddet nefeslendikten sonra, tatlı bir meyille, yemyeşil bir vadide, Yenidoğan, Doğanbey Mahallerini geçerek, Beyşehir’e ulaşacaklar. Beyşehir, Beyoğlu Bey, Eşrefoğlu, Süleyman Seyfeddin Bey’in kurduğu Bey’lerin şehri, Şehir’lerin Bey’i BEYŞEHİR... 

Beyşehir’e gelindiğinde, mutlaka, burada durulmalı, Anadolu’nun, en eski ULUCAMİİ’lerinden, (İnşâ Tarihi, 1296-1299), 719 yıllık, 46 Ahşap direkli, Minberi, va’az Kürsüsü, Beymahfili, Ahşap İşçiliğinin emsalsiz örnekleri olan, Eşrefoğlu Camii’ni, yanı başındaki, Eşrefoğlu Süleyman Seyfeddin Bey ve aile fed’lerine aid Kümbet tarzındaki Türbe’leri görülmelidir. 

Devrin Konya Valisi, Avlonya’lı Ferid Paşa’nın Sadra’zam olmasından sonra, Sultan 2.Abdülhamid Han’ın emirleriyle, Konya Ovası’nın sulanması için, Anadolu Osmanlı Demiryollarına yaptırılan, Beyşehir Gölü üzerindeki TAŞKÖPRÜ ve Kollektör, hâlen, 1907’deki düzeneği ile hizmet vermeye devam ediyor. 

Tabi’î ki, bu kadîm Şehr’in güzelliklerinin bütününü bir-iki saatlik mola’larla görmek mümkün değildir. Seyahat devam ediyor, gördüklerimi, görmek istediklerimi ve asla hiç görmek istemediklerimi yazmaya devam edeceğim...