Cumhurbaşkanımız, Beyefendi kendileri de söylüyor; “Yoğun bir Beyin Göçü Sorunu ile karşı karşıyayız. Bilhassa, doktorlarımız, mühendislerimiz, akademisyenlerimiz, bilgisayar uzmanlarımızı, yabancı ülkelere kaptırıyoruz.” Doğrudur, bilhassa son yıllarda, büyük sayıda, önemli meslek erbabı, Türk İnsanı, Türkiye’yi terk ediyor. ABD’ne, Kanada’ya, Avustralya’ya, İngiltere’ye hatta Güney Afrika’ya yerleşiyor. 

Yüce Tanrı’nın her türlü nimeti bahşettiği, dünyanın en güzel ülkesi olan Türkiye’yi, acaba yetişmiş, meslek sahibi vatandaşlarımız, neden terk ediyorlar. Bunun cevabı gayet kolay... İnsanlar, öncelikle insan hak ve özgürlüklerinin, azami düzeyde geçerli olduğu, çağdaş, medeni, aydınlık bir ülkede yaşamak istiyorlar. Demokrasinin, tüm kurum ve kuralları ile cari olduğu, bir ülke istiyorlar. İnsanlar, kendilerinin ve çocuklarının yarınlarından endişe duymadıkları, refah, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, çevre olanaklarının üst düzeyde uygulandığı bir ülke istiyorlar. İnsanlar bin bir zorlukla, eriştikleri tahsil ve mesleklerinin değerinin takdir edilmesini, maaş, geçim koşulları açısından karşılığının verilmesini arzu ediyorlar. Giden insanlarımız, serbestçe düşüncelerini ifade etmek, yazmak istiyor. İnsanlarımız, acaba şunu söylersem, birilerinin ayağına basar mıyım, iktidarda olanları kızdırır mıyım, hep bazılarının hoşuna gidecek şeyler söylemeye mecbur muyum? diye düşünüyorlar. İnsanlar, düşünce ve fikirlerinden dolayı, takibata uğramak istemiyorlar.  

Demokrasilerde, siyasi partiler olacak, herkes fikrini, yapacaklarına serbestçe söyleyecek, bunları vatandaş takdir edecek, reyi ile arzu ettiğine, iktidarı teslim edecektir. Türkiye’de, iş bulmak, başlı başına bir sorundur. İşsizlik oranı yükseliyor. Üniversite mezunları arasında işsizlik yüzde 25’tir. Çocuğun elinde diploması var, iş bulamıyor. Ne yapsın?... Dışarıya kaçmaya bakıyor. Eğitim sistemimiz hesapsız, kitapsız uygulamalarla, altüst edildi. Hepimizin okuduğu, mezun olduğumuz o güçlü liseler, birer birer kapatılıyor, İmam-Hatip’e dönüştürülüyor. Çocuklarımız zorla İmam-Hatip’e gönderilmek isteniyor. 

DPT yıllarında, Kalkınma Planlarını hazırlarken, plana “Aydın, ileri görüşlü, çağı izleyen, Türk Toplumunu ileriye taşıyacak, din adamlarının yetişmesi için, Din Meslek okullarına önem verilecek, ihtiyaca uygun okullar açılacaktır...” demiştik. Beyin göçüne sebep olan dışarıya kaçan insanlarımız, kendi yaşam tarzlarına müdahale edilmemesini, diledikleri gibi giyinmeyi, yemeyi, içmeyi istiyorlar. Endişe duydukları için gidiyorlar. Suudi Arabistan, kadınlar otomobil kullanma, sinemaya gitme hakkını yeni verdi. İran, mollaların, yobazların idaresinde... Öyle mi olalım?... Arabistan’da, İran’da, Afganistan’da benzer ülkelerde kadınların hürriyetleri kısıtlıdır. Umacı gibi giyinmeye zorlanıyorlar. Yazık değil mi?... Bak, adam ne diyor; “Eşofman giyen kızları görünce, bir başka oluyorum. Zaten bundan tahrik olmayanın, erkekliğinden şüphe etmek lazımdır..” Bu sapık bir öğretmen... 

Son yıllarda, yılbaşı kutlamalarına karşı tutumlar gözlemliyoruz. Güya, Hıristiyan adetiymiş... Yahu yıllardır Türkiye’de , aileler, çoluk çocuk toplanırlar, yerler, içerler, tombala oynarlar, yeni yıl için ümit, başarı, sağlık dilerler. İsteyen eğlence yerlerine gider. Etrafı rahatsız etmemek koşulu ile bırakın isteyen dilediği gibi yeni yıla girsin. Dışarıya kaçan insanlar laik, medeni, hür bir ortam istiyorlar. Öyle bir ülke, Türkiye yaratalım ki, demokrasi, hürriyetler, refah standartları alabildiğine uygulansın, insanlarımız değil dışarıya kaçmayı düşünsün, aksine Türkiye herkesin yaşamak, taşınmak için can attığı, örnek bir ülke olsun... 

Bizler, Atatürk nesilleri, Anavatanlılar, Özal’la yola çıkanlar büyük güçlü, çağ atlayan Türkiye sevdalıları, gideceğimiz, başka bir yer yok... Herkes gider, biz buradayız. Türkiye’yi, dünyanın en çağdaş, mamur, örnek ülkesi yapmak için çalıştık. Türk Milletinin, İnsan Hak ve Hürriyetlerine dayalı, Laik,  Demokratik Cumhuriyet sistemine bağlı olarak, insani yaşam ölçütlerine sahip yaşamaya hakkı yok mu?...