Vay be, biz millet olarak nasılda linç girişimine hali hazırda bir toplumuz... Hani, “Acaba doğrumu?” sorusu bizim umurumuzda bile değil! “Acaba yanlış mı algılandı? düşüncesi aklımızın ucuna bile yakın değil! Ortaya bir şey atıldıysa; “Tamam canım atılan her ne ise, gerçek odur…” düşüncesi hakim bizde. Sonra, bir parmak şaklatmanın sinyali beklenir; ortalığı ayağa kaldırma sirenidir ya beklenen! O halde hadi canım, horraaaaa vurun abalıya… Ne kolay demı; iyice anlamadan, sormadan, sorgulamadan birini suçlamak ne kolay… Öyle değil mi? En zoru ise bir beş dakika düşünmek, düşünebilmek bizler için çok zor! Şunu çok net söyleyebilirim ki, algı operasyonları tamamen sol görüş ve HDP’ye has olsa da ve karşıt görüşler sırf bu yüzden bihayli yorgun olsalar da, ara sıra karşıt görüşlerde de algısal operasyonlar demeyelim de, ön yargılar olabiliyormuş demek…

Bakınız artık ülkemizde sadece ve sadece iki görüş var, üçüncü görüş, mörüş yok… 1- Vatanı elinden geldİğince yok etme çabaları… 2- Tüm dünyanın baskılarına ve miz içindeki hainler rağmen vatanı ayakta tutma çabaları… Hepsi bu! Ötesi, gerisi berisi yok. Evvela bu böyle biline! Hadi yüzünüze bir tebessüm olsun;  Sefer Oğulları ve Telli Oğulları misali... Ha işte öyle!

Yav yeter yav; harbiden yeter! Evet, ülkemiz bir yeşil vadi ama onu çöle çevirmeye ve birbirimizi yemeye ne kadarda meraklıyız... İşte sırf bu yüzden, birbirimize suç atma algısıyla şartlandırıldığımızdan dolayı; Ay ve Güneş sistemi kadar nizam ve intizam bekliyoruz birbirimizden… De, kendimize bakıldığında, bir çorabımızı bile giyinmeyi beceremiyor, o çorabı hem kendi başımıza, hem de tüm toplumun başına geçirmeye kalkıyoruz ama...

Örnek; Gezi Parkı Pazarında Ülkenin Satışa Sunuluşu… Ülkenin başına çorap giydirip satmaya kalkınmamış mıydı? Neyse!

Ey Sefer Oğulları Ve Telli Oğulları… Şimdi bir soluklanalım da, kısa kısa şu örneklere ve hatırlatmalara bi bakalım ha, ne dersiniz?

-Diyanet işlerinden biri alçakça bir açıklamamı yaptı… Horraaaaa Akp’ye mal etme çabaları… Oysa ne alaka! Sonra Alevi Sünni çatışmalarına zemin… Ki yine, ne alaka? Bizce no alaka, ama bizi birbirimize düşürenlerce tam alaka!

-Beyazıt Öztürk farkında olmadan alçakça bir emele alet mi oldu? Horraaa hemen PKK yandaşı oldu. Ne kolay birine suç atmak, öyle değil mi? Hele ki, bu insan, bir vatanseverse… Yazık!

Hep söylüyorum; “Ben vatandan yana olan tüm görüşlere objektif bakıp, doğru bildiklerimi kaleme alıyorum… Doğru diye bir şey varsa, işte Ejderin Kızı Dilek EJDER’in kalemi onun tamda merkezidir. Kimseye yalakalık yapmak gibi bir kişilikte olmadım, olamam da… Vatan dediğim için, bayrak dediğim için… Ne yalakalığımız kaldı  nede… Ama bunu söyleyenler yalakanın önde gidenleriydi.

Şimdiiii, neden, Beyazıt Öztürk’ü savunma gereğini duydum! Neden mi? Neden olacak canım, suçsuz olduğuna kanat ettiğim için lbet… İslamiyet’in kurallarında da bu vardır; “Doğru gördüğünü her yerde savunmak, onu yanlış anlaşılmışlıktan sıyırmak” Ve…

Ve, insan psikolojisinden çok iyi anladığımı iddia ederimki, eğer gerçekten anlıyorsam, ki anlıyorum… Hem de öylesine anlıyorum ki, karşımda kim olursa olsun, aklından geçenlerle aramda bir soğan zarı dahi yoktur… İşte bundandır ki en iyi okuduğum kitaplar, insanlardır… Ve buna dayanarak söyleyebilirim ki, Beyazıt Öztürk sadece Doğuda suçsuz günahsız ölen çocukların ölmemesi derdindeydi… Yani sivil halkı savunma derdin de… Öğretmen olduğunu iddia eden kişide bu algıyla yaklaştı, ki, zaten bu algının oluşması için öğretmen olduğunu söyledi ya.  Ölenlerin hepsi Pkk’lı mı? Değil elbet. Beyazıt Öztürk’te işte tamda bu gözle bakıp, bu yönde cevapladı; zira kendisini öğretmen olarak tanıtan bayanın sinsice konuşmasın da da, böyle bir algı oluşturup, bu oluşturduğu algıya göre almak istediği cevap vardı… Ki bu sinsice bir tuzaktı. İşte o nedenle bir emele alet olunduğunu farkında bile değildi Beyaz. Nasıl olsundu ki? Konuşmayı iyice bir dinleyin; inanınız ki aynı durumda olsak birçoğumuzda ilk etapta anlamayıp, yani bizim anlamamızı sağladıkları yönde anlayıp cevaplardık… İşte buda tuzakçıların istedikleri gibi bir resim olurdu bizim için. Bu durumda biz suçlumu olurduk yani?

Ve bakıyorum da hep bir; “Face dedi” hep bir “Twit dedi” kazanında kaynıyor, kaynatıyor toplumu birbirine kırdırmaya çalışıyoruz. Bizi gidi, klavye başı kahramanları bizi!

Yav biri size; “Kırk yıllık komşun babanı öldürmüş” dese, silahı alıp komşunuzu öldürmeye koşarsınız… Bu ne hali hazırda bekleyiş? Önce bir bekle, dinle, düşün, sonra şahlan. Demı ama!

İnsanız; bazen yanlış konuşabiliriz, bazen de karşımızdaki insanın niyetini bilmeden çok ayrı anlayıp, tamda istenildiği gibi cevaplayabiliriz; zira insanız… Ay ve Güneş sistemi gibi nizam ve intizam sisteminde değiliz ki biz.

Yapacağımız tek şey var bu durumda…  Evet, çok hassas dönemlerden geçtiğimiz için, çok dikkatli konuşacağız, bu bir gerçek… Yani bin düşünüp bir cevaplayacak, gözümüzü kulağımızı dört açacağız!

Hele hele ülke karşıtı olanların, ortaya bir şey atıp, sonrada  bir parmak şaklatmalarının ardına düşenlerden değil de, aklını kullananlara düşen tek şey ise… Sapla samanı birbirine karıştırmamak, yaşın yanında kuruyu da yakmamak… Öyle değil mi?

Şu hatırlatmayı da yapalım… Gezi olaylarında dahi birçok gezi destekleyicisi olayı farkında olmadan oradalardı… Ancak ve ancak şöyle bir kenardan seyrettiklerinde farkına varabilmişlerdi; nasıl bir emel içine düştüklerinin, meselenin sadece bir ağacı kesmek olmadığının, asıl meselenin ülkenin kökünü kökten kesmek olduğunun… Demek ki neymiş? Demek ki, bir çemberin içinde gördükleriniz bile tek yol arkadaşı değil, iki yoldan olabilirlermiş.

Şunu çok net söyleyebilirim; eğer Beyazıt Öztürk’ün PKK’ya en ufak bir yandaşlığını sezinleseydim, yerden yere vuranların en başında ben olurdum; zira okuyucularım PKK karşıtı olduğumu, dahası PKK ile omuz omuza giden tüm ülke karşıtı olanların karşıtı olduğumu, sırf bu yüzden kellemi koltuğuma alıp, cesurca kalemimi konuşturduğumu çok iyi bilirler. Bizim, vatanımıza hainlik düşünenlerden, bu her kim olursa olsun, ne görüş olursa olsun, korkumuz yok ama lanetimiz var. Bu böyle biline!

Son olarak yine söylüyorum; benim fikrim, benim algımca Beyazıt Öztürk suçsuzdur, PKK yandaşı değildir… Bu alçaklık, kanalın ve vatan hainlerinin bir tuzağıdır.

Beyazıt Öztürk’ün polis çocuğu olduğunu söylemesi, yanlış anlaşıldığını ifade edip özrünü dilemesi bile vatan hainlerinin ve onlarla omuz omuza yürüyen CHP’nin bi hayli zoruna gitmiştir. Vatan hainlerine inat, vatansever Beyazıt Öztürk’e sahip çıkmalı diye düşünüyorum ben.

Eğer ben yanılıyor isem, eğer gerçekten Beyazıt Öztürk algılandığı gibi PKK yandaşıysa elimiz onunda yakasındadır. Ama…

Ama, ben inanıyorum ki; Beyaz Hala Beyazdır, Kara Değildir. Sevgilerimle