Irkçılığın bütün dünyada “çağdışılık”la eş görüldüğü bir devirde, Türkiye’de hâlâ “Irkçılığın” en mantıksız bir yapı içinde kendine has bir ortam bulabilmesi, cidden hayret vericiliği bir yana, böylesine zararlı bir zihniyetin Türkiye’de barınabileceği bir ortam bulabilmesi, hemen her şuurlu vatandaşı haklı olarak pek ziyade üzmektedir!.. 
Günümüz dünyasında hemen her sahada olmasıyla birlikte, bilhassa basın dünyasında öylesine aklı almaz gelişmeler zuhur etmiştir ki; eline her kalem alan, “Yazar” kesilmekte ve hamaset duygularını tatmin maksadıyla, bilhassa “azınlıklar” dünyasına el atmakla birlikte, dilediğince ahkam kesebilmekte ve hamaset duygularına esir olmasından dolayı, hemen hiçbir vicdani sorumluluk duymadan; çoktan Hakkın rahmetine kavuşmuş olmasıyla, kendini savunabilmekten yoksun kimseler hakkında veryansın ederek; “Vatana ihanet” gibi pek ağır ithamlarda bulunabilmektedir?!.. 
Nitekim, “Millî Mücadele” hizmetkârı, “Berç Keresteciyan” hakkında da böylesine çirkin ve üzücü kayıtlar düşülebilmiştir?!.. Bu ne bir ilk ve ne de bir son olmayacaktır. Çünkü, hamaset fikir yapısının temelden söküp atabilmek için hemen hiçbir ciddi çalışma hâlâ mevcut değildir ve hâl böyle olunca da, herhangi bir olumlu netice beklemek, hayalden de öte bir rüyadır: (23 Mayıs 2013 Perşembe). 
Şöyle ki; “Rum-Ermeni-Yahudi” vatandaşlarımızı yerden yere vuran sahifelerle donanmış bir kitap bozuntusunda, “Irkçılığın en bayağısı” sergilenebilmiştir!... 
“140 sayfadan müteşekkil” mezkûr kitap bozuntusunda; iğrenç iftiralar, yalanlar bir diğerini takip etmekte: “59-60-61” sahifelerinde Berç Keresteciyan Efendi adeta yerden yere vurulmuştur! 
Biz, ne malûm kitaptan, ne yazarından söz edecek değiliz. Zira, bizim asıl maksadımız: “Millî bütünlük” bahsinde nesilden, nesil’e husumet aktarmak değil, yapıcı ve birleştirici bir çizgi takip edebilmektir. Ancak, malûm kitabın yazarı şayet bu makalemizi okuyabilmek şansını elde edecek olursa; fikir yapımızı ve gerçek belgeleri dikkate alacak olursa, herhâlde daha hayırlı bir iş yapmış olacaktır inancındayız!.. 
Merhum Berç Keresteciyan “Türker”in asıl kimliğini ve vatan uğruna vermiş olduğu mücadelelerini aynen geçiyoruz: 
BERÇ KERESTECİYAN “Türker” EFENDİ: (1870-1949) 
“Afyon-Kara-hisar Milletvekili ve Millî Mücadele hizmetkârı” 
Ünlü, Türk Dilcisi ve Sözlük Yazarı “Bedros Keresteciyan Efendi’nin (1840-1909) yeğeni olan Berç Keresteciyan, bazı otoriter tiplerin ileri sürdükleri gibi, “İstanbul”da değil, (1870) yılında Afyon-Kara-Hisar’da doğmuştur. 
Türk Maliyecisi ve siyaset adamı olarak dikkatleri çekmiş, başta Yüce Önderimiz Gazi Hazretleri olmak üzere, dönemin Türk büyükleri tarafından her daim taktir edilerek, gayet hayati hizmetlere atandırılıp şereflendirilmiştir. 
Galatasaray ve Robert-Kolej’de öğrenimini ikmal eden bu münevver insan: (Ermenice, Türkçe, Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, İspanyolca ve Rumca) lisanlarını tam manada öğrenerek, lisan alanında da hayli zengin bir potansiyele sahip olmuştur. 
Mütareke yıllarında, “Osmanlı-Bankası Müdürü ve Hilâl-ı Ahmer Cemiyeti’nin ikinci Başkanı” olarak, iki değerli ve zor vazifeyi birlikte yürütebilen Berç Keresteciyan, bu döneminde sessizce, Vatanı Türkiye için, kellesi koltuğunda, “Millî Mücadele”ye, kendince katkıda bulunmuş: (Anadolu’daki Milli Mücadele Kuvvetleri)ne yardım için gönderilen ve Takalarla İnebolu kanalıyla aktarılabilen, “Sıhhi malzeme ve ilaç sandıkları içinde” gizli bölmelere yerleştirilen, Ordu’nun hayati ihtiyacı “silâh ve cephane” başta gelmekteydi. Bunların hemen hepsini, parmak ısırtan bir maharetle Anadolu’ya aktartmış ve bu hayati sevkiyatı bizzat kontrolü altında tutarak, son derece tehlikeli bu vazifeyi sonuna kadar sürdürmüştür. 
MACERALI SAMSUN YOLCULUĞU
Gizlice, “Samsun” tarikiyle Anadolu’ya geçecek olan Gazi Hazretleri’nin bineceği Vapur hakkında, İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’na alçakça ihbar edilmesinden sonra, harekete geçen İngiliz’ler: Mezkûr gemiyi denize açıldıktan sonra torpilleme kararı almış ve derhal gerekli tedbirlere başvurarak, harekete geçmişlerdi. 
Ne var ki, mezkûr durumu öğrenen Berç Keresteciyan, derakap harekete geçmiş ve Gazi Hazretleri’nin yakınlarından Sadettin Ferit Bey’e bu vahim durumu aynen aktarmış ve derhal gerekli tedbirleri alan Gazi Hazretleri, Gemi’nin devamlı şekilde kıyıya yakın seyretmesini kesin bir emirle sağlamış ve böylece herhangi bir kötü sonuç alınmadan, sağ salim Samsun’a varılabilmişti. 
İngilizler’in güvenini kazanmış ve böylece “İngiliz İşgal Kuvvetleri Karargahı”na rahatlıkla girip çıkabilme şansını elde edebilmiş bulunan Berç Keresteciyan Efendi, bu suretle Millî Mücadele’nin en değerli elemanlarından birisi olabilme şansını elde edebilmişti. 
Zaferden sonra bu vatanperver Türk Ermenisi’ni asla unutmamış bulunan, Gazi Mustafa Paşa Atatürk, 1934 yılında azınlıklardan “müstakil milletvekili” çıkarma kararı alınınca, derhal harekete geçerek Berç Keresteciyan’ın, Afyon-Kara-Hisar’dan Millet Vekili seçilmesini sağlamış. Böylece (1942) yılına kadar, milletvekilliğini sürdüren Berç Keresteciyan, Cumhuriyet döneminde Parlamento’ya giren ilk Ermeni Milletvekili olma sıfatıyla candan hizmetlerde bulunmuş ve bilhassa “Ekonomik mevzularda” Meclis müzakerelerine katılmıştır. Devlet bütçesini 10. yıl tanzim eden ve olumlu neticeler elde eden Berç Keresteciyan, “Türker” soyadına gerçekten layık bulunduğunu her şekilde ispat etmiştir. 
SOYADI KANUNU VE BERÇ EFENDİ’YE VERİLEN SOYADI 
“21 Haziran 1934” tarihinde kabul edilen ve (2525 sayılı) Soyadı kanunu münasebetiyle, (T.C. vatandaşlarının) soyadı almaları mecburi kılınınca, Yüce Önderimiz; Berç Keresteciyan Efendi’nin vatanperverliğini dikkate alarak, Berç Efendi’yi “TÜRKER” soyadına layık bulmuş ve böylece, mükâfatların en yücesine layık kılmışlardır. 
Osmanlı Bankası’ndan emekli olan Berç Türker, Ziraat Bankası’nda da uzman olarak çalışmış ve nice hizmetlerden sonra, “26 Temmuz 1949” tarihinde, ardında şanlı şerefli bir mazi bırakarak, Hakkın rahmetine kavuşmuştur. 
Berç Türker’in asıl kimliği, yukarıda kayda geçilen özet biyografisinden müteşekkildir. Siz değerli okuyucularımıza sunduğumuz özet biyografisi dışında olup bir takım senaryolar süslemesiyle bezendirilmiş yalan riya ve hamaset duygularla iftira kusan düzmece ürünler ise, hemen hiçbir gerçeği yansıtmaz. 
ERMENİ KİMLİĞİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ!... 
Ermeni kimliğini her daim aşağılamak, “hain göstermek”, meseleleri tersinden aktarmak, yeni nesillerimizi böylece düzmece senaryoların girdabına itmek vs. acaba günümüze kadar Türkiye’ye ne kazandırmıştır?.. 
Çoğu zaman adlarını dahi anmaktan sarfınazar etmekteyim ki, herhangi bir diplomatik sürtüşmee sebep olmayalım!... 
Ne var ki, başkaları öyle düşünmemekte ve “soydaşlık” kalkanı arkasından binbir dolap çevirmekten hiç mi hiç geri kalmamaktadır!.. 
Saygıdeğer Devletimiz ise, bizleri nasıl bir kefeye koyduğunu kendisi dahi unutmuş, olan biteni sadece tek açıdan değerlendirmektedir. Meselâ: geçtiğimiz haftalarda zuhur eden “Ermeni Kiliselerine saldırı” vak’aları ki, biz de bu konuyu sütunumuzda işlemiştik. Öyle sanıyorum ki, Devletimiz bu vak’ayı, “adi bir zabıta olayı” şeklinde değerlendirilmiş ve böylece geçiştirilmiştir. 
Saygıdeğer büyüklerim! Biz Türkiye Ermeni’lerinin ibadethaneleri açıkça fiili şekilde saldırıya uğramış ve bizler böylece aşağılanmışız ve bakıyoruz ki, kimsede çıt ses yok!... 
Bu mukaddes toprakların öz insanı olan bizler, hemen her değerimizle kendimizi siz aziz Devletimize teslim etmiş ve tabii olarak himaye edilmemizi diliyoruz, ancak medya dahil bütün resmi kuruluşlarda çıt ses yok?!.. 
Saygıdeğer Büyüklerim! Her ne kadar size göre “Soydaş değilsek de”, en azından Anadolu insanıyız ve bu devletin istenmese de asli vatandaşıyız. Dolayısıyla, bizlerin her şekilde korunması, sizlerin millî vazifesidir. 
Merhum, Berç Keresteciyan “Türker” ile alakalı özet biyografi bu sebeple sütunumda ele alınmıştır. Lütfen değerli alakanızı ve himayelerinizi içtenlikle beklemekteyiz efendim. Saygılarımızla!