Benim doğdum köylerde insanlar. Kış geldi çalışmaktan yorgun düşmüş bedenleri nasırlaşmış ellerini nadasa bırakırlar. 
Yaz boyunca çalışmaktan, yemeden içmeden vakit bulamayan insanlar, kış boyunca komşularını ziyaret eder, birbirlerinin derdine dermen olmaya çalışırlar,. Çoğunlukla Kadınlar, özlemle el işine yönelirler. Elbise diker, yün örer, ev işi çocuk derken yine iş görmekten canları çıkar, Ama asla gocunmazlar. Bu onlar için eğlencedir. Akşam olunca da kocasını yanına alan kadın, komşu oturmasına gider. Orda kadınlar konuşur dertleşir. Erkekler ise kâğıt oynarlar ya da kendi aralarında sohbet ederler. Devletin, milletin, köyün işlerini konuşurken, bir de bakarsın ikramlar başlar mısır patlatma, kestane, fırın da patates tıkınır dururlar.
Bizim köyde Kış mevsiminin de harika bir güzelliği vardır. Köye bir baktın mı, Kar her tarafı pamuk gibi bembeyaz bir  örtü gibi sarmış.. İnsan üzerine, basmaya bile kıyamaz. Kar yağdığında, sakın soğuk oluyor sanmayın. Kar yağarken hava ılık olur. Eline eldiveni başına kapüşonlu ceketini bir giydin mi, karın üzerinde sanki yumuşak halıda yürür gibi, yürü ha yürü. Doyamazsın yürümeye
Köyde, Güneşin bulut arasından doğmaya başlaması, baharın müjdesidir. Eline örgüsünü alan kadın hemen köşe başına oturur. Yüzü güneşe dönük hem ısınır Hem de Saçakta bir metre buz tutmuş donan damlaların ne zaman düşeceğini hesaplar..  
Kısacası Köy de yakacak odunun varsa yiyecek ekmeğin varsa, değme keyfine.