Bugün 3 Mayıs; ülkem ve vatandaşlarım sıkıntılı bir süreçte geçiyor. Ama yine de karamsar değilim! Her karanlık gecenin muhakkak ki; nurlu bir sabahı olacaktır. Elbette ki; iyi günlere inancım tamdır. Bugün benim için hem şahsi anlamda hem de milli anlamda önemli bir gün fazla detaya girmeden bugünün anlamını Hazreti Mevlana’dan ilham alarak vurgulamak istedim;

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.

Işığı gördüm, korktum.

Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.

Karanlığı gördüm, korktum.

Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi!

Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.

Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.

Zamanı öğrendim.

Yarıştım onunla!

Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim!

İnsanı öğrendim.

Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu!

Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.

Sonra güvenmeyi!

Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim. 

İnsan tenini öğrendim.

Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...

Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim. 

Evreni öğrendim.

Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.

Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek 

Gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.

Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.

Sonra da ekmeği hakça bölüşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim. 
Okumayı öğrendim.

Kendime yazıyı öğrettim sonra!

Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana!

Gitmeyi öğrendim.

Sonra dayanamayıp dönmeyi!

Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi!...

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...

Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.

Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

Düşünmeyi öğrendim.

Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.

Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde!

Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün!

Ve gerçeğin acı olduğunu!

Sonra kararında acının, yemeğe olduğu kadar hayata da “lezzet” kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını,  ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Kısacası; söz güzel olduktan sonra hangi kitap yazmış kim söylemiş fazla takılmamak lazım. Yaratılışın, yaşamın ve sevginin değerini bilen ne de güzel söylemiş: “Ben ülkemi, dostlarımı ve ailemi; ne kalbimle ne de aklımla severim. Olur ya… Kalp durur… Akıl unutur… Ben ülkemi, dostlarımı ve ailemi ruhumla severim. Çünkü ruh ne durur, ne de unutur!”