Rusya ile oynayacağımız özel ve Hırvatistan’la yapacağımız 2018 Dünya Şampiyonası grup maçı için açıklanan aday kadro, futbol camiasını hayli şaşırttı. Çünkü Fatih Terim’in bu maçlar için, A Milli Takım’a çağırdığı isimler arasında, takımımızın iskeletini oluşturan altı önemli futbolcu yoktu.

Arda Turan, Gökhan Gönül, Selçuk İnan, Hakan Balta, Burak Yılmaz ve Caner Erkin, Fatih Terim’in 27 kişilik kadrosunda yer bulamadı.

Bilindiği gibi, Fatih hocanın bu iki maçta görev vermediği bu altı isimden yalnızca Hakan Balta yaş ve performans gerekçesiyle çağrılmadı. Onun dışındaki beş ismin de Avrupa futbol şampiyonasında, prim pazarlığı yapması ve olayın bir şekilde basına da yansıması üzerine, Fatih hoca bu oyuncuların biletlerini kesiverdi.

Geçmişte yazdığım yazılarda da değinmiştim. Ancak, aradan zaman geçtiği için bir kez daha yinelemekte yarar var. Fatih Terim’i tanıyan birisi olarak, hayli kinci ve kolay kolay yapılan bir şeyi affetmeyen karakter yapısını bilirim. Olay kişisel olsa, belki de Ay Yıldızlı formanın hatırına kulağını çekip, biraz da fırçalayarak, üzerinden atlayabilirdi. Ancak, mevzu bahis milli takım ve o kutsal forma olunca Fatih hoca daha da hassas davrandı.

Yazılıp çizilenlere baktığımızda Terim’in bu davranışını, abartılı hassasiyet ve de kindarlık olarak görenlerin sayısının hayli fazla olduğunu görebiliyoruz.

İnanın, kendimi Fatih hocanın yerine koydum ve düşündüm. Kesinlikle ben de aynısını yapardım. Ne demek; Ay Yıldızlı formanın altında bir takım şeyler asla gözetilmez. Gözetilmemelidir. Tamam, profosyonel oyuncularsınız. Ekmeğinizi bu işten kazanıyorsunuz. Ancak, siz ülkemin asgari ücretle mesai yapan büyük çoğunluğundan değilsiniz ki, hepiniz insanların yüzde sekseninin bir ömür boyu çalışıp hiç yemese bile, asla bir araya getiremeyeceği rakamları bir sezonda yalnızca prim olarak cebinize koyuyorsunuz. Bakın, transfer paralarınızdan bahsetmiyorum. Sadece primleriniz diyorum. Böyle bir durumda, sizi siz yapan bu ülkenin en önemli değerlerinden olan Ay Yıldızlı formanın değerine yakışır davranmak durumundasınız. Gerekirse tek kuruş almadan bile oynamalısınız.

Tüm bunları söylerken, bir noktanın da altını çizmek gerek. Türkiye Futbol Federasyonu, gelirleri hayli yüksek olan bir kurumdur ve hiçbirinizin hakkını yemez, yememiştir de…

Kaldı ki, bir kuruş almasanız dahi çıtınızı bile çıkarmamanız gerekir. Çünkü, bu ülke ve onun kutsal değerleridir sizi siz yapan.

Tüm bunların ışığında, Fatih Terim’in yaptığı eylemin, A Milli Takım’da giderek dibe vuran takımdaşlık olgusu adına da tamamen doğru olduğuna inandığımı belirtmek isterim. Buradan yola çıkarak kısa bir değerlendirmeyle, ‘aforoz’ edilen bu isimlerden belki Arda Turan ve biraz da Gökhan Gönül’ün aranabileceğini söyleyebilirim.

Terim’in tercihlerine baktığımızda, giderek yaş ortalaması yükselen takımda önemli bir gençleşmenin de izlerini görebiliyoruz. Tabi ki, bir anda tamamen değişik bir takım kurmak da hoş bir şey değil. Ancak Rusya önünde izlediğim takım, eğer birlikte oynama alışkanlığını elde ederse, ufak bezemelerle iş yapar. Ayrıca, yapmasa bile, içi boş, ruhsuz, ve de maddi pompalamayla elde edilen başarılar yerine, nitelikli ve özümüzü yansıtın, soylu fertlerden oluşan bir futbolcu gurubunun yürekli kaybedişini tercih ederim. Çünkü her şey değişim ve gelişim gösterir ve iyiye dönüşür. Ancak, kişisel ego kavramalı paragözlük kolay kolay giderilebilir arıza değildir. Katılan olur ya da olmaz, ancak ben böyle düşünüyor, bu hafta da sizlerden yorum ve düşüncelerinizi, her zamankinden çok daha fazla olarak e posta adresime göndermenizi rica ediyorum. Çünkü ilginç bulduğum yorumlarınızdan bir demeti, yine siz okurlarla paylaşmak istiyorum.

Hoşçakalın…