3 Mayıs’ta Rusya’yı tekrar ziyaret edeceğiz. Bu ziyareti özellikle yaş sebze-meyve üreticilerimiz soluksuz takip edecek. Rusya’nın Karadeniz kıyısı Soçi’de Rusya ve Türk liderleri görüşecek.

Hepimizin hatırlayacağı gibi Rus savaş uçağını düşürmemizin akabinde, Rusya bizim ile olan ilişkilerine ambargo koymuştu. O gün bugündür bizden mal ve hizmet alımlarını çok yavaşlattı. 

Rusya, vizesiz geçiş anlaşmamızı durdurdu. Vatandaşlarımızın, iş adamlarımızın geçişi kısıtlandı. Yaş sebze ve meyvede de en büyük pazarımız Rusya idi. Toplam yaş sebze-meyve ihracatımızın %40’nı Rusya’ya yapıyorduk. İhraç ettiğimiz çileğin %75’ini, domatesin %65’ini Rusya’ya satıyorduk. 

Rusya bizden vazgeçince, üreticilerimiz başka pazar arayışlarına girdi. Bu yeni pazar arayışı bize masraf ve indirim getirdi. 

Bu arada Rusya alımlarını tamamen sıfırlamadı. Ama daha seçici ve rekabetçiler. 2016 yılında ihracatın %15’i yine Rusya’ya, %10’u ise Beyaz Rusya’ya yapabildik.

Rusya pazarı; kalabalık nüfusunun yanı sıra, ulaşımının yakın olması lojistik maliyetlerimizi düşürmekte ve kârlılık yükseltmekte. Ayrıca zengin bir pazar, alacaklarımızı tahsil edebiliyoruz. 

İşte bu yüzden Soçi’deki görüşme “tarihî” olacak. İlişkilerimizin düzelmesi tamda yaz mevsimine girerken iyi olacak… 

Deniz ve tatil sezonu açılırken, yaş sebze-meyvanın bollaşdığı dönemde bu pazara ihtiyacımız var. Rusya ile barışık kalmamız öncelikle turizmcilerimizi, çiftçilerimizi ardından ülkemizi ziyadesiyle memnun edecektir. 

“Uçakları bir daha girsin, bir daha düşürürüz” diye o günlerde söylemlerde bulunuldu. Ama pişman da olundu… Kaç oldu görüşme yapıyoruz, telefon ile görüşüyoruz ama eski ilişkiyi henüz kuramadık. 

Siyaset böyledir işte; yalan, dolandır derler. Bazen arkadan dolanır, bazen yüzüne söyler, güler geçersin derler. Bir barışır bir küsersin, derler. Siyaset bir oyundur, derler. Derler de derler…

Lâkin bu durumda Rusya siyasetten anlamıyor… 2015 yılından beri bu kadar uzatılır mı?.. Ya bunların siyaset anlayışı sorunlu ya da bizim...

Peygamber Efendimizin söylediği gibi, kolay olanı seçmeliyiz. İşlerimizi kolaylamalıyız.

Kolay olan; basit olan, anlaşılır olandır. Süslü püslü kıyafetleri, janjanlı kelimeleri yoktur. Yalındır, çırılçıplaktır. Bu yüzden utanır ve saklanır. Kolay yolu bulabilmek, kolay değildir yani... Saklandığı yeri bulmak, iknâ edip oradan çıkarmak zordur. Bilgi, beceri, eğitim ister. Yaşlanmadan, olgunlaşabilmek ister. Nefsi yenmeyi, kemâle ermeyi ister.

İşlerimizi kolaylamak için bilmek ile birlikte, biz de değişiriz. Biz değiştiğimizde, komşularımız, çevremiz, çehremiz değişir.  

Doğru, gerçekçi, yalın ve kolay yönetebilmek; her daim sözünün eri olmaktan ve söylediğinin arkasında kalabilmekten geçer. 

Bu durum sadece çiftçimize, esnafımıza değil halkımıza kazanç sağlar. Huzur sağlar…

Nikahı bozmuş eşi tekrar ikna etme, kapıdan kovulunca bacadan girme, bacadan da olmadı pencereden girme ısrarlarımız sadece değerimizi düşürür. Bu saatten sonra anlaşma sağlasak bile hizmet ve mal satan üretici mutlu olmaz. Artık imtiyaz vermek, kazancını aşağı düşürmek zorunda...

Bu demek değil ki bundan sonra ilelebet Rusya ile ilişkimiz eski haline gelmez, düzelmez… Düzelir tabii… Kişiler gelir geçer, millet, devlet bâki kalır...    

ABD ve Doları Değer Kaybetmekte… 

Son on günde dolar kuru 3,65 TL’den 3,59 TL’ye geriledi. Türk lirası yaklaşık % 1,5 oranında TL değer kazandı. 

Euro-dolar paritesi de son on günde 1,062 seviyesinden 1,089 seviyesine çıktı. Euro-dolar karşısında yaklaşık % 2,5 değer kazandı.  

Doların, Avrupa’da ve dünyada değer kaybetmesinin baş sorumlusu ABD Başkanı Trump’tır. Açıkladığı vergi reformu ile ilgili belirsizlikler, müslüman ülkelere tavrı, ilişki yoksunu siyaseti, doların ve ABD’nin değerini düşürmekte... 

Doların, Avrupa’da %2,5 değer kaybetmesi, Türkiye’de ise %1,5 değer kaybetmesi, TL’nin %1 daha değer kazanacağına işaret gibi durmaktadır. Ama burada Türkiye’nin ekonomik verileri de önemli… 

Eğer mevcut cari açığımız ve dış borç taksitlerimiz için yeni dış borç bulabilirsek, dünya düşüş oranı kadar yani minimum %1 daha dolar düşecektir. Ama bulamazsak, dolar piyasaya arz olamayacak, piyasamızda bulunamayacak ve yükselecek demektir.

Yarın ve sonrasında da euro-dolar karşısında yine değer kazanabilir. Ama bu durum; TL’nin dolar karşısında aynı değeri kazanacağı anlamına gelmez. Ekonomimizdeki mevcut sorunlar, küresel paranın değer kaybetmesine rağmen beklenen faydayı sağlayamayabilir.