Malumunuz geçtiğimiz hafta Ramazan Bayramı’nı uğurladık. Akrabalarımızı ziyaret ettik, bolca baklava yedik. Uzun zamandır görmediğimiz kuzenimizin çocuğunu sevmeye çalıştık fakat çocuk kendini sevdirmedi, çocuğu sıkıştırdık ve çocuk delice ağlamaya başladı. Eminim bu tablo çoğumuzun başına gelmiştir. Bizi hiç tanımayan çocuklara daha doğru nasıl yaklaşalım, bu hafta buna değineceğim.

Öncelikle bayram, düğün gibi kalabalık yerlerde çocukların çoğu bulunmaktan hoşlanmaz. Etrafındaki herkes yabancıdır ve her gelen yanağını sıkmak ister, ona dokunmak ister, sevmek ister. Kendimizi bir çocuk yerine koyalım ne hissederiz? Hiçte hoş hissedeceğimizi sanmam. Dolayısıyla çocuğu ister tanıyalım ister tanımayalım öncelikle onun mahremine girmek için izin istemek zorundayız. “Seni sevmeme izin verir misin?”, “Sana bir kere sarılabilir miyim?”, “İzin verirsen seni bir kere öpebilir miyim?” gibi soruları çocuğa sormak zorundayız. Ve hayır diyorsa kesinlikle ısrar etmemeliyiz. Özellikle ebeveynler çocuğuna hadi bakalım öp teyzeyi gibi zorlamalarda bulunmamalıdır. Çocuk yapmak istediği şeyi zaten yapacaktır. 

Çocuğa, “Aman ne tatlısın sen benim çocuğum olsana”, “Ay seni bize götüreyim mi benim de kızım yok kızım olursun”, “Annen benim annen olsun mu” gibi cümleler asla kurulmamalıdır. Elbette kimse bu cümleleri çocuğu kızdırmak için söylemiyor. Fakat bu cümlelerle çocukta ayrılık kaygısı oluşabilir. Ve eğer denk geldiyseniz çocuklar bu cümlenin sonunda her daim öfkelenir. Gerçekten beni annemden ayıracak mı, bir daha babamı göremeyecek miyim gibi şeyler düşünebilir. Bu gibi kaygılar da çocuğun ruh hali için endişe verici olabilir. Dolayısıyla böyle cümleler kurmak yerine en sevdiği oyuncağı hakkında konuşabiliriz, eteğinin renginin harika olduğundan bahsedebiliriz, aynı renkteki ayakkabıdan bizde de olduğunu anlatabiliriz. İnanınki çocuk böylece çok daha güzel sohbet edecektir.

Ebeveynler çocuğun bir şey yapmasını istemediğinde genelde suçu karşı tarafa atıyor. “Bak şimdi amca sana kızacak”, “Teyze sana iğne yapar görürsün” gibi cümleleri fazlasıyla duymuşuzdur. Şimdi bir düşünelim çocuğun karşısında hiç tanımadığı, kendinden kat kat büyük bir adam var ve ona bağırmakla, iğne yapmakla tehdit ediliyor. Sizce bu çocuğun o adamı sevme ihtimali yüzde kaçtır? Peki ya artık herkesin ona kızabileceğini düşünerek içine kapanırsa? Veya bu çocuğun iğneden korkmama ihtimali nedir? Hastaneye gittiğinde iğne gördüğünde çığlığı basmayacak mı, ömür boyu iğneden korkmayacak mı? Bu tarz söylemler yerine çocuğa gerçekleştirmesini istemediğimiz eylemi niçin yapmaması gerektiğini anlatmalıyız. Çocuklar nedeni öğrenmek ister çünkü. Çocuk şekerlikle oynuyor diyelim ki “teyze sana kızacak” yerine “şekerlikteki şekerler eriyebilir ve senin üstün kirlenebilir, yanımızda başka kıyafetin olmadığı için kirli gezmek zorunda kalabilirsin, o yüzden şekerlik yerine başka bir şeyle oynasan daha iyi olmaz mı?” gibi bir cümle kurduğumuzda çocuk neden şekerlikle oynamaması gerektiğini ve oynadığı takdirde sonuçlarını öğreneceği için şekerlikle oynamaktan vazgeçme ihtimali daha yüksektir. Yine de vazgeçmediyse o halde dikkatini dağıtacak, yaşına uygun görevler verebiliriz. Şekerlikteki şekerleri misafirlere dağıtmasını istemek gibi.

Herkesin mutlu haftalar diler, geçmiş bayramınızı kutlarım. Esen kalın…