İlkokul sıralarından beri tarihe düşkünümdür. Abdullah Ziya Kozanoğlu, Enver Karal, Ferudun Fazıl Tülbentçi’nin ve diğer tarihçilerin, tarihimize ışık tutan kitaplarının hepsini su gibi okudum. Tarih notum, hep 10 idi. Bu meyanda, belki de adımdan dolayı Büyük Selçuk İmparatorluğu’na daima ilgi duydum. Kardeşimin adı da, son Selçuklu Sultanı olan Sultan Sancar’dır. Büyük Selçuklu Sultanı Alpaslan, Melikşah, Sancar Sultan, Nizâmülmülk, Rey şehri, Alamut Kalesi, Hasan Sabah, daha sonra Türk Osmanlı İmparatorluğu’na giden süreçte, Anadolu Selçuk Devleti, Kılıçaslan, Alaaddin Keykubat vs. hepsini, hepsini hatmetmişimdir. Hatta öğretmen olan annemin teşviki ile okullarda beni diğer sınıflara davet ederler, Büyük Selçuk İmparatoru Alpaslan’ı, Malazgirt Zaferimizi, en ince ayrıntısına kadar heyecanla anlatır, Alpaslan’a esir düşen, Bizans İmparatoru Romen Diyojene, Alpaslan’ın nasıl insanca davranıp, kılıcını iade ederek, serbest bıraktığını ifade ederdim. Büyük Türk İmparatoru Sultan Alpaslan, huzuruna kabul ettiği, bir hain tarafından hançerlenerek, öldürülmüştür. Evet 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi, biz Türklere Anadolu’nun kapılarını açmış, Türk Akıncıları, Viyana kapılarına dayanmış, Türk Osmanlı Cihan İmparatorluğu kurulmuş, 600 yıl dünyayı yönetmiştir... 

Malazgirt Zaferi’ni ve Sultan Alpaslan’ı her zaman, saygı, hayranlık ve rahmetle andık. Öte yandan, 26 Ağustos 1922 Başkomutanlık Savaşı, 30 Ağustos Zaferi, Dumlupınar Mücadelesi, Türk Tarihinin unutulmaz olaylarıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasındaki, Türk Orduları düşmanı denize dökmüş, bizlere bağımsız, çağdaş, modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kazandırmıştır. Her iki zafer de birbiri ile mukayese edilmeyecek kadar, Türk Tarihi için önemlidir. Bu yıl devlet erkanı, Malazgirt’te büyük bir kutlama ve anma gerçekleştirdi. Buna itiraz edilemez, her yıl anılmalıdır. Ancak, Başkumandanlık Savaşı ve 30 Ağustos’a da, büyük önem verilmelidir. Şöyle olabilirdi; artık gün içinde Türkiye’nin muhtelif kentlerine ulaşmak mümkündür. Bu nedenle, mesela sabah 26 Ağustos Başkumandanlık Savaşı anılır, öğleden sonra da Malazgirt Zaferi tesid edilebilirdi. Bu olay gerçekleştirilerek, toplumumuz, Kocatepe’ciler, Malazgirt’çiler diye ikiye ayrılmazdı. 

“Başkomutanlık Zaferi’nde, 30 Ağustos’ta, 9 Eylül’de, Atatürk var, onun için gereği gibi kutlamadılar.” iddiasına meydan verilmezdi. Altını çizerek vurguluyorum ki, Atatürk, Alpaslan birbirinden ayrılması mümkün olmayan Milli, Türk Kahramanları, Büyükleridir. Şurası da unutulmamalıdır ki, eğer İnönü, Sakarya, Dumlupınar, Kocatepe Başkomutanlık Savaşları, 30 Ağustos Zaferleri sonucu, istiklaline, hürriyetine kavuşmuş, Türkiye olmasaydı, Malazgirt ve diğer zaferlerimizi huzur içinde, rahatça kutlayamazdık. Bu vesile ile bir hususa değinmek isterim. Devletimiz, Kültür Bakanlığımız, tarihimizi, zaferlerimizi, yaşan ve gelecek nesillere yansıtmak, öğretmek için etkinlikler düzenlemelidir. Örneğin, Muhteşem Yüzyıl, Fatih, 4. Murat, Üçüncü Selim, Abdülhamit Han gibi diziler, tiyatro eserleri, bu bağlamda çok etkili olmuştur. Büyük Selçuk İmparatorluğu, Malazgirt Zaferi’ni işleyen eserlere, dizilere ihtiyaç vardır. Selçuk İmparatorluğu’ndan başlayarak, Türk Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyete uzanan sürecin, tarihi gerçeklere sadık kalınarak, milletimize, gençlerimize, çocuklarımıza öğretilmesi bir ihtiyaçtır. 

Tarihimiz gurur duyacağımız, hadiselerle, ders alınacak olaylarla doludur. Bu vesile ile İsmet İnönü’nün bir sözünü nakletmek isterim. Paşa’ya sormuşlar: “Paşam, siz hayatınızda hiç hata yapmadınız mı?”, Paşa cevap verir; “Evet, ben de hata yaparım, ancak aynı hatayı üst üste iki defa yapmam.”