“İstanbul, dünyanın en güzel şehirlerinden biri.!’’Diye güzelliğini anlatmaya çalışanlar;İstanbul aşkını yaşayıp,görenler bir tutku,bir aşk,bir sevda olan İstanbul’un ,‘’dünyanın en güzel şehri’’ olduğunun farkında lığını bilenlerdir.
  Dünyada hem tarihiyle, hem coğrafi konumuyla hem de doğasıyla ‘güzel’ sıfatını hak eden bir çok şehir vardır…Ama
    ‘’ İstanbul vazgeçilmez,dünya harikası şehridir.!’’
   İstanbul için yazılmış şiirler, İstanbul’u yazan seyahatnameler, İstanbul’u anlatan hikayeler, romanlar da, tıpkı boğazdaki rengarenk  erguvanlı  yalılar gibi, İstanbul’un tepelerine serpilmiş büyük,küçük mimari şaha ser camiler, sokak aralarına kondurulmuş çeşmeler, sebiller gibi İstanbul’un eşsiz güzelliğinin birer parçasıdır.

    İstanbul,aşkın, şiirlerin adresidir.
  Belki  de en çok adına şiir yazdıran tek dünya şehridir.
    Şiir misali bu Kent’e, hemen hemen iki ayda bir geliyorum.Gerek yurt dışında olduğum gerekse, Ankara da olduğum zamanlarda özlemim eksilmiyor daha çok çoğalıyor.
    İstanbul maviliğin deki  her martı gibi bende kanatlanıp uçmak istiyorum.Yoğun ve yorgun  bu şehirde…
  İstanbul’ a özlem duyanlar bu durumu çok iyi anlarlar.
   Ne yazık ki;bu şehre, özlem ve sevdayı gidermek isteyenler ne kadar sıklıkla uğrasalar da her adım attıklarında ;
’’Ah İstanbul!’’
   demeden yapamazlar.Çünkü; İstanbul ,insanı her defasında farklı karşılar.Ne kadar yerli yerinde dursa da mimari,tarihi dünya cenneti İstanbul,biraz daha kalabalık olmuş,biraz daha sarmaşık misali karışmıştır.İnsan,bu karmakarışıklığı fark ettikçe,yüreği cız eder,derin bir iç çeker, İstanbul’da...
   Aynı iç çekişi bende  yaşıyorum.Yerli yabancı turistlerin kalabalığı ile İstanbul ne kadar konuksever olsa da,o canım İstanbul’un gözlerindeki  nemli bakış yine var.
    Heybetli tarih,göklere uzandıkça,denizin mavisi daha asil ,daha anlamlı.Böylesine önemi büyük İstanbul’da ,insanların gelişi güzel yaşayış biçimleri,ne olduğunu anlamadan hoyratça vurdumduymazlıkları eminim  benim kadar İstanbul’u da  incitiyor dur.
     Ankara’nın, karasal iklimindeki yeşilliği bile severken,Taksim deki,’’Gezi Parkının’’ kuraklığına ise bayağı şaşırdım.
  Gezi parkı, Temmuz ayı sıcaklığında diğer semt parklarında,dinlenme bahçelerindeki  yemyeşil ağaç,çim kokulu huzurdan yoksundu.
   İstanbul’un,haberlere manşet olan Gezi parkı;  sanki sonbahar gibi kuru hazan dı.
  Susuz,kimsesiz yapraklarıyla 1.Haziran.2013 te, İç ve dış basını meşgul eden,hepimizin kulağını seste bırakan ‘’Gezi Parkı’’ olabildiğince yalnız,sessiz ve kurak.
    Onca yakım ,yıkımla 12 kişinin ölümüne neden olan parkta, ağaçlar susuz ve şimdiden kuruyan yaprak gazelleriyle doluydu.
   Park içine baktığımda;bu parktaki yeşillik korunsun diye ciddi olarak kayıp olan  maddi ve manevi zararları düşünmeden yapamadım.
   Canım İstanbul’un orta yerindeki bu ağaçlar kuru,bakımsız kalsın diye mi ;onca gürültülü üzüntüler yaşandı.?
    Parkta insanlar,yine ağaç gölgesinde  ama her taraf çöp atıklarıyla dolu olabildiğince bakımsız ve doğa ya küskün bir dinlenmedeydiler…
    Madde bağımlısı gençler,sere serpe kuruyan yapraklar üzerinde ve kendilerinin dışında ütopik bir alemdeydiler.
    Diğer tarafta Şehrin neredeyse her semtine uzanan,Suriye savaşından kaçan aileler ve yoksul çocuklarıyla darmadağınık İstanbul’daydılar…
   Gezi parkı kadar diğer adını duyuran parklarda da,barınmaya çalışan grup halindeki bu savaş mağdurları  İstanbul ‘u daha çok kirletiyorlardı.
 
 İnsanlar,yorgun,düşünceliler…
Karmakarışık,yaşam ve davranış şekilleriyle,canım İstanbul, bir hayli kalabalıklaşmış,daha çok susuz,daha çok kirlenmiş halde…
   İstanbul’un birbirini kucakladığı insanlığın artık  çıkar ve keşmekeşlik içerisinde olduğunu görmekte ayrı üzüntü.
Evet;bir an için ,üzüldüm.Ama sesine soluğuna, denizine ve dünyaya bedel tarihine bakıp yine bu şehre aşık olduğumu fark ettim.Bu başka ,bambaşka bir aşk!
   Keşke İstanbul ‘da yaşayanlarda bu sevdayı arada bir hatırlayıp,bu canım şehrin tabiatına,hayatına,insanlığına, tarihimizin güzelliğine uygun  bir şekilde  yaşasalar ve kendilerini çıkarlar için kaybetmeseler…
   ‘’ Ah İstanbul,sen her şeye bedelsin..!’’