“(Geçtiğimiz) 24 Temmuz... Basın Bayramı,... Basında sansürün kaldırılışının 109. yıldönümü.

     “Özgür basının önemi bugünden 109 yıl önce anlaşılmış ve 2. Meşrutiyetle birlikte Türk basınından sansür kaldırılmış.

     “1821 yılındaki Yunan İsyanı’nı destekleyen Avrupa gazetelerine karşılık; İzmir’de Fransızca yayımlanan isyan karşıtı, Osmanlı taraftarı gazetelerin faydalarını gören Osmanlı yönetimi, basının önemini 1820’lerde anlayarak, Türkçe gazete için çalışmalara başladı.

     “1831 yılında devlet eliyle, ilk Türkçe gazete Takvim-i Vekayi basıldı. Ancak Takvim-i Vekayi yalnızca devletin çalışmalarını halk ile paylaşma amacı taşıyordu. Yani çıkarılan gazetede, yeni yasalar ve resmî duyurulardan başka bir şey yoktu.

     “İlk Türkçe özel gazete ise, 1860 yılının sonlarında yayımlanmaya başlanan Tercüman-ı Ahval gazetesi idi. Tercüman-ı Ahval gazetesi, Ziya Paşa’nın eleştirel bir yazısı nedeniyle, Mayıs 1861’de iki hafta süreyle kapatıldı. Bu, Türk basınında açık sansürün ilk örneği oldu.

     “1876 yılı 10 Mayısında ise, Türk basınında sansür ilk defa ‘yasa’ ile uygulandı. Özel gazetelerin yeni görüşlere yer vermesi ve zaman zaman hükümete muhalif duruş sergilemesi; yönetimin hoşuna gitmedi. Bu sebeple sansür  hakkındaki ‘Âli Kararname’ çıkarıldı. Böylelikle ilk defa bütün gazetelere sansür uygulanmış olundu. Bu kararname ile resim ve karikatürlere sansür konulmasının yanında, yurt dışından getirilen yayınlara yapılan denetim de sıkılaştırıldı. Ayrıca, ülkede çıkarılan gazetelerin, Matbuat Dairesi ve Valilikler tarafından denetlenmeden yayımlanamayacağı yasağı getirildi...

     “32 yıl süren bu uygulama sonunda, 24 Temmuz 1908 tarihinde sansür uygulamasına son verildi. 2. Meşrutiyet’in ilânıyla gazetelerin yayın öncesi denetimi kaldırıldı.

     “25 temmuz 1908 sabahı gazeteler artık daha farklıydı. 32 yılın ardından ilk defa sansür memurlarının denetimi olmadan, gazetecilerin özgün yazıları ile basılmışlardı. Tam anlamıyla hür olmasalar da, yasanın kalkması ile, daha özgür yayım yapan gazetelere halkın ilgisi büyük oldu. Gazete satış sayıları 2 katına çıktı. Bu, özgür basına duyulan özlemin göstergesiydi. 24 Temmuz bir anlamda gerçek gazeteciliğin patlama yaptığı gündü. O günden itibaren yalnız İstanbul’da 353 gazete ve dergi yayınlanmaya başladı.” (Fatma çelik, 23 Temmuz 2017, Yeniçağ)

     İstibdad’ın / Baskı Rejimi’nin ruhları nasıl hürriyet açlığında bıraktığı, Meşrutiyet’in hürriyet açlığını nasıl giderdiği ve milleti nasıl bir sevince garkettiği görüldü.

Basın deyip geçme

Basın dünyaya açılan bir pencere

Doğrular yazılır onda hece hece

Gerçekler onunla çıkar olmaktan bilmece

Demiş şairin biri yıllarca önce

“Kalmasın Allahım dünyada

Hiçbir hakikat nihan”

Aşikâr olsun her şey an be an

Çünkü ne gelmiş ne gelecekse başa

Cehilden cehaletten bilmezliktendir

Bilmezlik ise koyu bir karanlık

Değil sadece birader bir anlık

Hasıl olur ancak Basın ile aydınlık

     Basın’ın en büyük neşir vasıtası olan GAZETE; biraz da, kitapların küçük küçük müstakil yazılar halinde, her ortam ve her zeminde kendini göstermesinden başka nedir ki?

     O günlerin özü gitmiş kabuğu kalmış din hakikatlerinin GAZETELER; geniş kitlelere ulaşmasında en büyük bir faktör olmamış mıdır?

     Yoksa dinin gerçek özünü; halkın her kesimine bu denli ulaştırmak mümkün olur muydu?