Ülkemizi ziyaret eden Arnavutluk başbakanı Edi Rama’nın Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki resim sergisine davet edilmiştim. 
Cuma akşamı ressam olan bir arkadaşımla birlikte serginin açılış kokteyline gittik. 
Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı kültür ve sanat merkezinde, önce Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile Tiran Güzel Sanatlar Üniversitesi arasında bir işbirliği protokolü imzalandı. 
Ardından başbakan Edi Rama salona teşrif etti. Onu izlemeye gelen çok sayıda Arnavut meslektaşımız ile tanışmasak ta selamlaşma fırsatı bulduk.
Özal, Çiller, Mesut Yılmaz, Davutoğlu ve diğer başbakanlarımızın aksine, Arnavutluk başbakanı Rama, resim yapmaya zaman ayırabilen bir başbakan. 
Başbakanlığın yoğun temposu sırasında sanata da vakit ayırabilmesi takdir edilmesi gereken bir özellik. Üstelik yaptığı soyut resimlerle dünya çapında bir üne de sahip. 
Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki sergi, 21 Ocak 2016 tarihine kadar 10.00 17.00 saatleri arasında açık olacak. Tüm sanatseverlerin görmesi gereken bir sergi olduğu izlenimini edindim. 
Ancak başbakan Rama’nın bizlerle buluşmadan önce Fener Rum Patrikhanesi’ne gideceğinden haberim yoktu. 
Sonradan yayınlanan bültende Patriğin isminin ekümenik sıfatı ile birlikte anılmasından ise son derece rahatsız oldum. 
Ekümeniklik evrensel anlamında kullanılmakla birlikte, ekümenik olan otoritenin kendisine ait bir egemenlik alanı isteyeceği de su götürmez bir gerçek.
Fener Rum Patriği eğer sayıları 300 milyonu bulan Ortodoks aleminin evrensel ve ruhani bir lideri olacaksa, o zaman İstanbul’da da Vatikan benzeri bir devletin kurulması kaçınılmaz olacaktır.
Türkiye de şimdiye kadar belirtilen sıfatın kullanılmasına bu nedenle karşı çıkmıştır. 
Ancak başbakan Rama ve diğer batılı pek çok liderin ısrarla bu sıfatı dile getirmesi iyi niyetle açıklanabilir mi?        
Soru, görüş ve önerilerinizi lütfen [email protected] adresine iletiniz.