O, başarı mühendisi isminin hakkını ziyadesiyle veren, suyu elektriği yolu olmayan bir köyde dünyaya gelip yaşamını gerçek bir başarı hikayesine dönüştüren ve bir milyon insanın hayatına dokunma misyonuyla yola çıkıp, başkaları da kendi hikayesini yazabilsin diye tüm birikimini zamanını bu yola adayan, tanımaktan büyük mutluluk duyduğum çok özel bir isim, Ziya Şakir Yılmaz..

Onu tanıyanlar hikayesine daha en başından vakıftır sohbetin seyri içinde de bunlara bolca değineceğiz fakat kısaca bahsetmek gerekirse (her ne kadar kendisinden kısaca bahsetmek mümkün olmasa da) köy enstitülerinden mezun ileri görüşlü bir öğretmen babanın hayata kazandırdığı, ODTÜ Ekonomi mezunu London College of Management’ta master yapmış, meslek hayatı boyunca yurt dışında şirketler yönetmiş ülke müdürlükleri yapmış, satranç alanında dereceleri olan, sonraları kendi işini kuran kitaplar yazan, birçok sosyal sorumluluk projesinde yer alan, sosyal medyada ‘İnsanlara İnanın’ videosu 15 milyon kez görüntülenen, eğitimler veren bir girişimci, başarı mühendisi, yazar, eğitim gönüllüsü, kişisel gelişim uzmanı ve çok daha fazlası..

Bayer’de ülkeler müdürlüğü, Dubai’de şirket yönetimi, 77 ülkeye seyahat edip 80’den fazla ülkeye ihracat yaparken, ülkenin en büyük firmalarında birçok kişinin hayalini kurduğu yerinde olmak istediği bir noktadayken nasıl oldu da istifa edip kendi işini kurma kararı aldın, bu süreçte ne gibi zorluklar yaşadın, bu kararı vermende baş faktör neydi?

Dışarıdan bakıldığında harika bir hayatım vardı. Dünya çapında marka olmuş firmada üst düzey pozisyon, dolgun bir maaş, lüks bir araba, sürekli yurtdışı seyahatleri, 5 yıldızlı otellerde konaklama ve daha birçok imrenilecek olanaklar... Tek bir şey yoktu! ÖZGÜRLÜĞÜM! 

Öncelikle hangi pozisyonda olursanız olun geleceğiniz bir çift dudak arasında. Üstüne ayda üç haftadan fazla seyahat ediyordum. Ailemi, sevdiklerimi göremiyordum. Çok sevdiğim bir söz var; “İnsanlar her gün aynı şeyi yapar farklı sonuçlar beklerler. Aptallık budur!” der.  

Bir sabah otelde uyandım ve hangi ülkede olduğumu hatırlayamadım. O an maaşlı bir hayatın içinde hamster gibi koştuğumu fark ettim. Her gün bir çemberin içinde dönerek amacıma ulaşamayacağımı idrak ettim. Üstelik kaçta kalkacağıma, nereye seyahat edeceğime, kaçta yemek yiyeceğime, akşamları hatta hafta sonları çalışıp çalışmayacağıma ve buna benzer bir sürü kararı benim yerime başkalarının verdiği bir hayatı ciddi olarak sorgulamaya başlamıştım. Ve İstanbul’a dönüp istifa ettim! 

Sonraki süreç tabii ki kolay olmadı. Maaşlı hayatta her ay gelen düzenli gelir olmayınca, firman tarafından ödenen araba kirası, benzin, sigorta, tel, yemek, seyahatler, konaklama vb bütün masrafları cebinden ödemeye başlayınca aslında ne kadar kabarık bir faturayla baş başa olduğunu anlıyorsun. Girişimcilikte özellikle ilk 2-3 yıl zordur. Bu yüzdendir ki Türkiye’de kurulan 100 firmanın yaklaşık %80 i ilk 3 yılda iflas ediyor. O süreci çıraklık aşaması olarak değerlendiriyorum. Maksimum efor ortaya koyup minimum geri dönüşüm olan süreç. Eğer çıraklıktan önce kalfalığa sonra ustalığa geçebiliyorsanız her şey rayına giriyor. Maaşlı iş hayatından istifa edeli yaklaşık 10 yıl oldu. Ve bir kez dahi pişmanlık duymadım. Tüm zorluklarına rağmen, iki dudak arasında olmamak harika bir duygu. Özgürlük gibisi yok. 

  

Seni tanıdığımdan beri yıllardır hayalini kurduğun ve bunu sıkça her mecrada dile getirdiğin, esasında yüreğindeki coşkuyu özetleyen, buna başkalarını da dahil etmek isteyen bir misyonun var. Bir milyon insanın hayatına dokunmak ve babanın adına bir okul yaptırmak.. Çıkış noktası neydi bu hayalin ve ne aşamada şuan?

Ben suyu, elektriği, yolu olmayan bir köyde doğdum ve büyüdüm. İnekler, danalar, koyunlar aynı eve girerdik. Onlar solda yatardı biz sağda. Annem ilkokul mezunu bir köy kadınıdır. Hayattaki birçok şeyi ondan öğrendim. Rahmetli babam Köy Enstitülerinden mezun olağanüstü bir öğretmendi. O koşullarda onun eğitimleri sayesinde önce Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’ni kazandım ve sonrasında ODTÜ derken bugünlere gelebildim. Eğer bugün bazı başarılara ulaşabildiysem bunda rahmetli babamın katkısı çoktur.

35 yıllık öğretmenlik hayatı boyunca, sadece benim değil, köyden onlarca çocuğun hayatını değiştirdi. O yüzden babamın adını yaşatmak istiyorum. Ve bunu temsil edecek en iyi şey onun isminin bir okulda yer alması.

İstediğim okul sıradan bir okul olmayacak. Babamın Köy Enstitüleri ekolünü temsil eden bir okul olmalı. Biliyorsun benim siyasetle işim yok. Takım tutar gibi parti tutmam. Mevcut belediye başkanımız Ekrem İmamoğlu İstanbul’da Kent Enstitüleri kuracağını söyledi. Ben de o enstitülerden birinin kurulmasına talip olacağım, tabii ki babamın isminin verilmesi şartıyla. Dolayısı ile bu projenin hayata geçirilmesi için sabırsızlanıyorum.

Her gün, neredeyse 1250 günü aşan bir süredir yaklaşık ortalama 300.000 kişiye ulaşan, hayata dair mesajlar içeren ‘Hayattan Notlar’ var bir de, en sevdiğim.. Bu istikrarı nasıl sağlıyorsun, düzenli olarak tüm bu araştırmaları yaparken paylaşırken seni motive eden ne?

Babam bana bir ‘kültür’ miras bıraktı. Ondan aldığım bu kültürle kendimi adadığım bir amacım var; 1 milyon insanın hayatına dokunmak! Tıpkı ismimin anlamındaki gibi insanlara ‘ışık’ tutmaya, yollarını aydınlatmaya çalışıyorum. Yunus Emre’nin sevdiğim bir sözü vardır, “Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir” der. Ben de bilgimi, deneyimlerimi ihtiyacı olanlarla paylaşıyorum. İnsanların hayatına dokunmadığım günü boşa geçmiş sayarım.

Ve en güzeli de o hayatına dokunduğum 1 milyon kişinin koyacağı birer tuğla ile babamın adına okulu yaptıracağım. Her tuğlada dokunulmuş bir hayatın izini göreceğiz. O okulu farklı kılan da bu olacak.

Kitaplardan konuşalım biraz da.. ‘Size bir sır vereyim mi?’ Ve ‘Başarı Mühendisi’ diye iki tane kişisel gelişim kitabın var. Hatta ‘Size Bir Sır Vereyim Mi?’ 2019’da Play Store’da yılın en çok indirilen 2. kitabı oldu yanılmıyorsam. Peki biraz açacak olursak, ‘Başarı mühendisliği’ nedir Allah aşkına? Her şeyin mühendisliğine az çok aşinayız fakat bu, algıya biraz yabancı gelen bir kavram, zaten ülke olarak en büyük eksikliğimiz de bu sanırım. Sen hep ‘Hayatta başarısız insan yoktur, henüz başarılı olmanın yolunu keşfedememiş insan vardır’ dersin, referans noktan bu anlayış mı oldu?

49 yaşımdayım. 77 ülkeye seyahat ettim. 80 den fazla ülkeye ihracat yaptım. Harika eğitimler aldım ve çok güzel deneyimlemelerim oldu. Benden tek bir sır isterseniz cevabım şu olur: “Geliriniz asla kişisel gelişiminiz geçemez!” Bu sebeple kişisel gelişiminize yatırım yapın! İnsanlar bir üniversite bitirince, master yapınca, Kafka ve Dostoyevski okuyunca kişisel gelişimi tamamladığını düşünüyor, oysa gelişim bir süreçtir. “Tamam ben oldum” dediğiniz yerde süreç durur. Ve gerileme hatta kaybedişler başlar.

Kişisel gelişim hayata dair her şeydir. İletişim, hedef belirleme, plan yapabilme, zaman yönetimi, bir sorun ile karşılaştığınızda ona verdiğiniz reaksiyon, network kurma, doğru alışkanlık rutini oluşturmak, liderlik ve hatta en sık görüştüğünüz beş kişiyi doğru seçebilmek dahi bunun parçası! Eğer şu an hayatınızda mutlu olmadığınız bir konu varsa ki bu kazancınızın yetersizliği de olabilir, zamansızlığınız da, bunu aşmak için yapmanız gereken kişisel gelişim çapınızı yukarıya taşımanın yollarını keşfetmektir! Yol herkese açıktır.

Kiminle konuşsam başarılı olmak istiyor, bununla ilgili yol gösterilmeye ihtiyacı var. Bir inancım var; ‘Hayatta başarısız insan yoktur. Henüz başarılı olmanın yolunu keşfedememiş insan vardır.’ Ben de bunu referans alarak Başarı Mühendisliği kitabımı yazdım. 

Başarı Mühendisi, yürümek için yüzlerce kez düştüğü halde kalkmayı unutan insana kalkabildiğini; bir halden bir başka hale defalarca geçtiği halde bunu unutan insana engelleri aşabildiğini; hayatında ayrılıkları, mezuniyetleri unutan insana; bir yerlerde, bir ilişkide, bir düşüncede saplanıp kalmaması gerektiğini hatırlatan kişidir.

Başarının Mühendisliği ise bir yol haritasıdır. 

Başarı Mühendisi ise, insanların kendini gerçekleştirmeyi hedefledikleri yolculukta yanında yürür; yıllık, aylık, haftalık, günlük ve saatlik hedeflerle başarının yol haritasını çizer. Hangi yolda neden, nasıl, niçin ilerlenmesi gerektiğini; nerede, ne zaman durmanın doğru olacağını güçlü ve amaca hizmet eden soruları ile danışanın keşfetmesi sağlanır. Bu keşif, insanın kendini yeniden hatırlamasıdır.

Son olarak, girişimci olmak kendi işini yapmak isteyen gençler ya da yıllarca içinde yer aldığı düzene son vermek isteyen herkes için ne tavsiye edersin? Network marketing sektörünün doğru anlaşılmasında bu ülkede ciddi rol oynayan buna yönelik programlar yapan, eğitimler veren biri olarak neler söylemek istersin?

İnsanlar büyük hedefler koyup ulaşamadıkları için değil küçük hedefler koyup ulaştıkları için başarısız oluyorlar! Türkiye’de çoğu insan ne potansiyelinin farkında ne de bunu merak ediyor. Birçok kimse günün erken saatlerinde maskelerini takarak sevmediği işlerde, seçmediği insanlarla çalışıyor. Yıllardır ailelerinden duyduğu ‘Aman maaşlı bir işe gir, sigortası olsun’ söylemini hücrelerine kadar kaydediyor ve bu çemberden çıkamıyorlar. Durumuna şükrederek mevcut mutsuzluğunu mutluluk maskesiyle örtüyor.

Yıllardır en güvenli liman olarak görülen maaşlı işler günümüzde en güvenilmezi. Şu an bu yazıyı okurken dahi kovulmuş olabilirsiniz. Maaşlı zemin bu kadar yumuşak ve kaygan!  

Ne yazık ki birçok kimse işsiz kaldığında hayatın bazı gerçekleriyle yüzleşiyor ve bir B planının olmazlığının boşluğuna düşüyor. 

Japonların sevdiğim bir sözü var, “Susadığınız zaman kuyu kazmak için çok geçtir!” Tüm maaşlı çalışanlara tavsiyem, hemen şimdi B planınızı hazırlayın. Çünkü siz bu satırları okurken işvereniniz sizin yerinize kendi B planını hazırlıyor olabilir!

Peki girişimcilik kolay mı? Tabii ki değil. Ciddi sermaye gerektiriyor, tecrübe gerektiriyor, yalnız başınasınız ve birçok risk barındırıyor. Bu konuda da Network Marketing yani Doğrudan Satış insanlar için büyük bir fırsat. Çok ufak bir sermaye ile tamamen risksiz, dünya çapında bir girişimcilik fırsatı sunuyor. Üstelik on binlerce liraya alamayacağınız harika kişisel gelişim eğitimleri ve çok farklı sektördeki insanlarla network fırsatını da barındıryor. Bu konuda ücretsiz ve ücretli eğitimlerimi izleyerek çok daha detaylı inceleyebilirler. Bu sektörün ne kadar prestijli, kaliteli olduğunu anlayabilirler ve parçası olarak girişimcilik hayatlarını başlatabilirler.

İçinde girişimci ruhu olanlara Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserinde dediği sözle veda edelim;

“Hiç kendini denemeyecek misin?
Ne olduğunu, kim olduğunu
öğrenmeden mi öleceksin?”

İnsanlar kendileriyle tanışmayı göze almalı!