Sahil kasabasında olta balıkçılığı yapan orta yaşlı adam deniz kenarında bir gölge bulmuş denizi seyrediyordu. O günkü 3-5 kilo avladığı balık evinin nafakasını karşılamaya yetiyordu.

Bir haftalığına bu güzel koya tatil için gelen zengin işadamının dikkatini çekmişti balıkçı.

İşadamı; “Merhaba” diyerek yanına yaklaştı.

Balıkçı; merhaba diyerek karşılık verdi.

İşadamı; sanırım kasabadansınız?

Evet, dogma büyüme buralıyım beyim.

Her hangi bir işin yok mu? Dikkatimi çekti kaç saattir keyif yapıyorsunuz.

Var beyim ben balıkçıyım sabah erkenden balığa çıkarım. Kısmet ne ise yakaladığım balıkları balıkçı dükkânlarına satarım. Öğleden sonra tamamen boşum. Bu benim kendimi dinleme zamanımdır, muhakeme zamanlarımdır. Hem dinleniyor hem de tanrıya verdiği nimetler için şükrediyorum.

İşadamı; iyi güzel konuşuyorsun da daha fazla çalışsan olmuyor mu?

Balıkçı; yetiyor beyim bana yarım gün çalışmak. Önemli olan nafakayı çıkartmak.

İşadamı; tamam yetebilir ama daha iyi yaşam koşulları sağlayabilirsin kendine.

Balıkçı: lüks bir hayat mı?

İşadamı; Evet.

Balıkçı; Peki bahsettiğiniz lüks hayat nasıl bir şey?

İşadamı; daha iyi bir ev son model arabalar, villa veya yalı gibi.

Balıkçı; tüm o saydıklarınız sizde var mı?

Evet, ben işadamıyım.

Balıkçı güngörmüş bilge biriydi adamın konuşmalarında huzursuz ve stresli olduğu her halinden belliydi. Sürekli telefonunu kontrol etmesinden ve mimiklerinden bunu anlayabiliyordu.

Tatilde olsa dahi iş düşünmekten kendini alamıyordu. Kazanmak zorunda kaldığı paralar vardı ve rakiplerinden bir adım önde olmak zorundaydı. İş ve para onu esir almıştı.

Maalesef kapitalist düzen böyle kurulmuştu. İster zengin ol ister fakir gönüllü köleydi herkes.

Balıkçı; zengin adamla tartışmak yerine ona bulunduğu girdaptan bir an olsun kurtarmak istemişti. Çünkü zengin adam kendisininde sıfırdan zengin olduğunu söylemişti.

Balıkçı; beyim sıfırdan zengin olmak zor demişti. Maksadı onu konuşturmaktı.

Zengin adam; başarılarını anlatmaya başlamıştı. Ama ne anlatış sanki o hayatının geçmiş dönemlerini tekrar yaşıyordu. Bazen hüzünleniyor bazen gülüyordu. Güldüğü şeyler ise rahmetli babası ile geçirdiği mutlu akşamlar.

Bazı ögünlerini de sadece bir tas çorba ile geçirdiğini ballandıra ballandıra anlatıyordu. Ne günlerdi o günler ama her şeye rağmen çok mutluyduk. Komşularından bahsederken gözleri doluyordu.

İşadamı balıkçıya dönerek; kalmadı azizim eski komşuluklar. Hep birlikte yenen akşam yemeklerini sokağımızda ay ışığında oynadığımız topları ve komşularla birlikte içilen çayların hepsini özlüyorum inanın.

Balıkçı; sadece dinliyor kafasıyla tasdik ediyordu.

İşadamı devam ediyordu: inanın kocaman soğuk selamsız marketlerde her şey var ama mahallemdeki bakkalı özlemedim desem yeridir.

Altımda arabam var şoförüm var ama belediye otobüsüne binmeyi bile özledim. Çok lüks bir sitede bir villada yaşıyorum. Sitede kimseyi tanımıyorum soğuk bir merhaba dışında kimseyle sohbetimiz yok.

Arada bir ne günlerdi derken gözleri doluyordu zengin adamın.

Her akşam babam gelmeden sofraya başlanmazdı. Mutlaka o beklenirdi. O sofrada sadece yemek yenmezdi.; günlük işler konuşulur, okul ve mahalle bilgilerini alırdı babam.

Hâlbuki ben çocuklarımla aynı sofrada oturmayalı yıllar oldu.

Balıkçı anlamıştı durumu özlemlerini gidermek istemişti zengin adamın.

Balıkçı; Beyim eğer arzu ederseniz sizi bu akşam misafir etmek isterim.

İşadamı teklif karşısında şaşırmıştı bu anadolu kasabasındaki hiç tanımadığı adam kendisini evine davet ediyordu.

İşadamı; Yok, olmaz sizi rahatsız etmek istemem.

Balıkçı; Olur, mu beyim hiç öyle şey muhabbetimize evde devam ederiz. Hem vakit geldi hanım merak eder beni şimdi.

İşadamı; otelde yerimi ayırtmıştım.

Balıkçı; Olsun beyim boş ver giden 3-5 kuruş dünya malı.

İşadamı; Peki, ama hanımından önce müsaade al.

Balıkçı; beyim tanrı misafiri ne müsaadesi her zaman kapımız açık merak etmeyin siz.

Balıkçının evine bahçe kapısına girmeden gül kokuları karşıladı bizi.

Balıkçının hanımı kim olduğunu bile sormadı hürmette kusur etmemişti misafirini en iyi şekilde ağırlama derdine düşmüştü.

Bahçeye konan masada balık salata ve çorbayla birlikte Allah ne verdiyse yediler. Arkasından çayla birlikte gece yarısına kadar uzayan sohbet..

Tatile gelen işadamı aklından bile geçirmemişti böyle bir eve misafir olacağını, hiç çekinmeden ev sahibine teslim olmuştur. Onun cana yakınlığı ve aileden biriymiş gibi karşılaması etkilemişti doğrusu kendisini.

Kendini ilk defa çocukluğundan bu yana bu kadar mutlu ve huzurlu hissediyordu.

Tüm bunları düşünürken iş adamının gözleri dalmıştı, tek bir noktaya bakmaktan kendini alamıyordu.

Sessizliği balıkçı bozmuştu; beyim bizim yöre insanımız iyidir kavga gürültü patırtı olmaz çok şükür fakiriz ama ele güne muhtaç değiliz. Kederimiz üzüntümüz ortaktır hep her şeyimizi paylaşırız konu komşu. Zenginlik derseniz bundan daha büyük zenginlik mi olur?

İnsanlar mutlu olmak için hep paraya ulaşmak isterler ama görüyorum ki parayı bulanda mutlu değil.

İşadamı; haklısın fark ettiniz dimi akşamdan beri hep fakirlik günlerimi ama bir o kadarda mutlu olduğumuzu anlattım durdum sana. Haklısın galiba haklısın. Sen balıkları denizden tutar insanlara sunarken, beni ise bulunduğum girdaptan bir an olsun alıp durup düşünmeme sebep oldun.

Eğer ben karaya vurmuş bir balık isem sen beni denize bıraktın diyebilirim. Özgürlüğün ve huzurun yolunu gösterdin.

Şimdi anlıyorum ki paraya değiştiğim tüm değerler paradan daha önemliymiş. Bana bunu gösterdin sağol.

Balıkçı; aman beyim ben ne yaptım ki.

İşadamı; öyle deme etrafımda bana huzuru mutluluğu gösterebilecek kimse yok. Birçok arkadaş sandıklarım var ama hiç dostum yok.

İşadamı için ayrılık vakti gelmişti içten bir sarılmayla ayrılmıştı balıkçının yanından; Tekrar görüşmek üzere.

Balıkçı; yine bekleriz beyim.

Aradan üç ay geçmişti ki balıkçının hanımı; bey yandaki ev satılmış, yeni komşular geliyormuş.

Balıkçı; hayırlısı olsun hanım .

Satılan evin tadilatı kısa sürmüştü.

Birkaç gün sonra evin önüne yaklaşan kamyonun yanında misafir ettiği zengin işadamını gören balıkçı gülümseyerek; hoş geldiniz beyim dedi.

Zengin adam gülerek ;Hoş bulduk kardeşim artık hep buradayım, sana söylemiştim tekrar görüşeceğimizi. Neyim var yok hepsini huzur ve mutlulukla takas ettim. Sağ ol can dostum beni aydınlattığın için.