Antalya’da, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu / TİSK OECD/ BİAC ve OIE uluslararası işverenler örgütü tarafından, G20 çerçevesinde düzenlenen B20 “Küresel İşbaşında Eğitim Ağı – GAN – Global apprenticeship Network” toplantısına katıldım. Toplantının yapıldığı Barut Otel daha önce Antalya Dedeman’dı. Barut ailesi almış, baştan başa renove ederek, turizme güzel bir tesis kazandırmıştır. Türkiye’de GAN TİSK kanalı ile ulusal bir ağ oluşturmuştur. 
GAN’ın amaçları:  
İşbaşında kaliteli eğitim programı uygulaması, Gençlere dönük işbaşında eğitimin desteklenmesi, yerel düzeyde çoklu paydaşlarla işbirliğidir. GAN’a üye olmak bu konuda başarılı şirketlere eğitim programlarının nasıl uygulandığına dair erişim imkanı vermektedir. Dünyada kilit önceliği olan genç istihdam konusunda GAN şirketlere katkı sağlamaktadır. GAN ayrıca sektörel ortaklıklar kurulmasına, yükselen piyasalardaki becerilere erişime, maliyeti düşük paket programlar hazırlanmasına, Know - how uygulamalarının paylaşılmasına ve farkındalık yaratılmasına olanak vermektedir. GAN’ın Türkiye sekretaryasını TİSK yürütmektedir. Ülkeler arasında azami faydanın ve işbirliğinin gerçekleştirilmesi için ulusal ağların bilgi paylaşımı konusunda, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Çalışma Teşkilatı / ILO, Sürdürülebilir kalkınma için dünya iş konseyi (WBCSD) ve Global Compact ile yakın işbirliği ilişkileri GAN çerçevesinde sağlanacaktır. 
Antalya toplantısında Birleşmiş Milletlerden, İLO’dan, IOE’den yüksek dereceli temsilciler hazır bulunarak bu konudaki uluslararası görüş ve tecrübelerini dile getirdiler. B20 İstihdam görev gücü Başkanı Sn. Ali Koç akıllarda kalan, güzel bir konuşma yaptı. Koç Holding tarafından yürütülen, ”Meslek Lisesi, memleket meselesi” projesine değindi ve Koç Şirketlerinden dördünün GAN projesinin içinde yer aldığını belirtti. Konuşmasına devamla, “Türkiye’de gelir ve refah dağılımı eşitsizliğinin her geçen gün arttığını, istihdamın büyük sorun olduğunu belirterek, iki çocuk babası bir insan olarak, çocuklarımın ve çocuklarımızın geleceğinden endişe duyuyorum” dedi. “Çocuklarımıza ve gelecek nesillere daha yaşanabilir refah standartları, daha iyi bir ülke bırakamamamın endişesini taşıyorum” dedi. 
Ben DPT’nin ilk uzmanlarındanım. Yurtdışındaki üniversite üstü (MA) eğitimimi tamamladıktan sonra, iki kuruluşa intisap etmek istedim. Birincisi hariciye (Dışişleri Bakanlığı) ve DPT... Devlet Planlama Teşkilatı o dönemler çok prestijli ve Türkiye’yi yöneten bir kuruluştu. DPT’yi seçmekle daha sonraki yıllarda çok doğru bir tercih yaptığımı anladım. Önce, Mülkiye, sonra da DPT bana bütün kapıları açtı. DPT’deki iktisadi planlama sektörleri önce büyümeyi ve gelişmeyi sağlayacak, daha sonra da bu büyümenin nimetlerini, toplumun tüm kesimlerine, adil, eşit, etkin biçimde sağlayacak sosyal planlama sektörleri devreye girecektir. DPT’nin tüm bu önemli hususları gerçekleştirilecek şekilde, çok güzel dizayn edilmiştir. Sosyal sektörler, refah ve gelir dağılımı, sosyal politikalar, sosyal güvenlik, sosyal hizmet ve sosyal yardım, eğitim, konut, çevre, istihdam, insan gücü fonksiyonu olarak öngörülmektedir. Ne yazık ki Bakanlıklar üzeri olan ve devlet hayatımızda fevkalade önemli yer işgal eden Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Bakanlığı haline dönüştürülerek, bu fonksiyonu yok edilmiş ve sıradan bir Bakanlık haline getirilmiştir. Aslında, DPT’nin Başbakanların uhtesinde olup, doğrudan Başbakana bağlı olması, Başbakanlara büyük güç vermekteydi. Bunu anlayamadılar! 
GAN toplantısında konuşmaları dinlerken, planlamada yaptığım çalışmalar aklıma geldi ve bu hususları düşündüm. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Faruk Çelik konuşmasında; “2023 yılında işsizliği %5’e indireceğiz” dedi. Şuanda Almanya’da işsizlik %6’ya inmiştir. Bakanın öngörüsü keşke gerçekleşebilse… B20/GAN toplantısında GAN sistemine katılan Türk kuruluşlar yaptıkları çalışmaları anlattılar. Anlattıkları mesleki eğitim üzerine odaklaşmıştı. Çok güzel eğitimler ve çalışmalar organize etmişler. GAN’a katılan şirketlerin bu çalışmalarını önemli bir sosyal sorumluluk anlayışı olarak görüyorum. İşveren bu konuda şirket bütçesinden bir bölümü sosyal sorumluluğa ayırmıştır. 
İşaret etmek istediğim bir hususta, şirketleri temsil eden toplantıdaki yöneticilerin fevkalade iyi yetişmiş, İngilizceyi adeta kendi dilleri gibi konuşan, yetkin insanlar olmasıydı. Gelecek nesiller iyi yetişiyor diye memnun oldum. Bu konuşmalar ve yapılanların hepsi iyi de, gençleri, insanları alıp eğitiyorsunuz, peki bu eğittiğiniz gençlerden kaçına istihdam sağlayabiliyorsunuz?
Türkiye’nin asıl sorunu istihdam yani iş bulabilmektir. İşte bu konuda büyük problemler vardır. Siz yatırımlar yapıp, yeni fabrikalar, yeni işyerleri, tesisler açmadıktan sonra, diğer bir deyişle istihdam (ekmek parası) yaratamadıktan sonra, bu eğittiğiniz insanlar bu sefer eğitimli işsizler ordusu haline gelmeyecekler mi? Benim hesaplamalarıma göre, halen Türkiye’deki işsizlik genelde %15, üniversite mezunları, genç işsizler olarak da %25’lerde olup, dünyanın en yüksek oranını teşkil etmektedir. Bu durum gösteriyor ki, Türkiye’nin asıl sorunu kaliteli, yetişmiş insan bulabilmek değil, bunlara iş verebilmektir. Bu da yeni yatırımlarla olabilir. Ne yazık ki Türkiye son beş yılda özellikle istihdam yaratan yatırımlar konusunda başarılı bir sınav verememiştir. Büyüme hızı %3’lere gerilemiştir. Üretime değil de, inşaata dayalı büyümeden bir şey elde edemezsiniz. Oysa, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için, en az yılda ortalama %7’lik kalkınma hızını yakalaması gerekir. 
Tabiatıyla yapılan bu toplantılar GAN sistemi, eğitim, meslek kazandırma çalışmaları devam edecektir ve etmelidir. Ancak, Türkiye’de devlet ve özel sektör olarak işsizliğin çözülebilmesinde ve refahın sağlanmasında ve çocuklarımızın geleceğinden endişe duyulmamasında en büyük sorumluluk Türkiye’yi yöneten hükümetlere aittir.