Azerbaycan Sovyetler Birliği zamanında sanayi ve ekonomide kalkınma yaşadı. Bakünün petrol kaynakları her zaman için ilgi çekici idi. Dünya tarihinin unuttuğu  ve belki de kasıtlı olarak hatırlatmadığı şeylerden biri de Bakü’nün Sovyetler’in Hitler ve faşizm üzerindeki galibiyetinde ne kadar önemli olması idi. Bakü petrolü, Azerbaycan savaşçıları ve generalleri bu savaşda Sovyetler’in nazileri mağlup etmesinde mühim yere sahip. Ama tüm bunlara rağmen Sovyet diktatör yapılanması Azerbaycan’da yaşayan özgürlükçü istiklal aydın- larına, şairlerine, yazarlarına ve fikir adamlarına karşı büyük baskılar düzenledi ve sayısız Azeri aydını Sibirya soğuklarına sür- gün edildi. Bu isimler arasında en önemlisi hiç şüphesiz Cavit Efendi’dir. Hüseyin Cavit Azerbaycan ve Türkiye sevdalısı idi ve bu yüzden de büyük acılara maruz kaldı.
1882 yılında Nahçıvan’da doğdu ve dönemin en iyi yeni okulunda eğitim aldı. Aldığı  eğitimi daim ilerleten Cavit sonra Gü- ney Azerbaycan ve Tebriz muhitinde daha da kendini olgunlaştırdı. Hüseyin Cavit’in hayatında Azerbaycan kadar Türkiye ve İstanbul’un da yeri vardı. Eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde devam etmiştir. 
20. Yüzyıl Azerbaycan edebiyatı  Hüseyin Cavit adı ile mühürlüdür. Cavit’in şiirlerindeki bağımsızlık ve özgürlük idealleri Sovyet sistemine baş kaldıran halk ayaklanmasında ruh kaynağı oldu ve yıllar sonra meydanlarda onun şiirleri okundu.
O hem romancı, hem de lirik şiir yaaratıcısı olsa da, aynı zamanda ilk manzum facia ve dramların da yazarıdır. Dramaturji Hüseyin Cavit edebiyatının özel bir koludur aynı anda. Dramaturg olarak 1910-1912 yılları arasında elle tutulur eserler ortaya koydu. Lakin Cavit’i en çok meşhurlaştıran şiirleri oldu. 1913 yılında şairin “Geçmiş Günler” şiirler toplusu büyük yankılara se- bep oldu. Çağdaş toplum ilkelerine ve modern milli kimlik arzularına daim bağlı kalan Cavit şiirlerinde direnişe sevda duymuş ve sistemin yıpratıcı mahiyetine nefretini açık-ça ortaya koymuştur. 
Hüseyin Cavit o zaman Azerbaycan türkcesi ile beraber Osmanlı Türkçesi’ne yakın şiirler de yazdı. Aynı zamanda Farsça bildiği için bu dilde de bir çok çalışmalar yaptı. 
Hüseyin Cavit edebiyatı için önemli olan türlerden biri de faciadır. Öyle ki “Maral”  eserinin merkezinde Azerbaycan kadınının faciası durur. İlk baskısı “zavallı kadın” adında idi. 1914 yılında “Şeyh Sinan” adlı en önemli facialarından birini yazar. 
İblis, Şeyda, Uçurum, Afet, Topal Timur, Peygamber, Azer, Knyaz faciaları; Telli Saz, Seyavuş, Şehla, İblisin İntikamı, Hayyam dram eserleri de bugün kendi yerini sıkı tutuyor.
Her bir haliyle Cavit düşüncesi, edebiyatı, felsefesi karşılıksızdır ve büyüktür.
Uyan, ey pir-i hoşdil! Kalk ayıl bir hab-i rahatdan
Kıyamettir kıyamet! Kalk uyan zevk al bu fırsattan
Melekler gökten inmiş feyz alırlar hak-i pakinden
Seçilmez şimdi asla makberin gülzar-i cennetten
Donanmış her taraf pürşule yıldızlarla caizdir
Ki, Tiflis arş-i pürehterle dem vursun rekabetten
Ayıl ey şeyh-i vecdaver! Ayıl bak gör ne alemdir
Cihan sermest olup raks eyliyor şevk-i şetaretten
Uyup sen bir melek simaya sattın dini imanı
Atıp ahkam-i Kuranı uzaklaştırdın tarikattan
Fakat hoş bir tarikat koydun asla mahvolup gitmez
Cihan durdukça parlar, yükselir, düşmez taravetten.
Cavit şiirlerinin revanlığı bununla da bitmiyor.  Öyle akıcı ve güzel konuşur Cavit efendi. 1941 yılında Sibirya’da ölmüştür. Haydar Aliyev tarafından naaşı Sibirya’dan Nahçıvan’a getirtilmiş ve adına anıt mezar dikilmiştir.