Topkapı Sarayı Mukaddes Emânetler Dairesinde (Dâire-i Emânât-i Mukaddese’de) yirmidört saat Kur’ân Tilâveti için bir Bakanlar Kurulu Kararı gerekmediği için, sürekli Kur’ân okuyacak hafızların, C.Savcılıkları ve Millî İstihbarat Teşkilatınca, yapılan-yaptırılan tahkikat neticesinde, hafız kardeşlerimiz, kendileri ve yedi sülâle geriye doğru tertemiz geldiği için, Kültür Bakanı’nın veya Kültür Bakanlığı Müsteşarının, idârî ta’limatları ile Kur’ân Tilâveti başlatılmıştı. 

Kültür Bakanı, Merhûm Tevfik Koraltan’ın hedefi, Ayasofya’yı, İstanbul’un Fethi’nin, 527. Sene-i Devriyesinde, 29 Mayıs 1980 günü, yeniden ibâdete açmaktı. Bizler de bekliyorduk. 29 Mayıs günü, iyice yaklaşmış olmasına rağmen, Bakanlar Kurulu Kararnâmesi Resmî Gazete’de yayınlanmamıştı. Merhûm Tevfik Bey, son ana kadar, yâni, 28 Mayıs akşamına kadar, Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında bile, Kararnâme’nin yayınlanacağını ümid ediyordu. 

Süleyman Demirel’i biraz daha yakından tanıyan bizler, geçmişte buna benzer nîce Kararnâme’lerin sümenaltı edildiğini bildiğimiz için, Kararnâme’den ümidimizi kesmiştik. Ne yapılabilinirdi? Herkes şaşkındı, hepimizde derin bir hayal kırıklığı vardı. Ama, en büyük ve derîn hayal kırıklığı, Merhûm Kültür Bakanı, Tevfik Koraltan’daydı. 

Ne yapılabilinirdi? Hayret, ümid’sizlik, Sukut-u Hayâl biraz geçince müzâkerelerin devam etmesini, çâreler aranmasını kararlaştırdık. 

Fikir kimden geldi, kat’î olarak hatırlamıyorum, bir toplantıda ortaya atıldı. “Bakanlar Kurulu Kararnâme’sinin çıkmayacağı anlaşılıyor. Süleyman Demirel, bu Kararâme’yi imzalayıp, Resmî Gazete’de yayınlamaz. Ayasofya’nın Hünkâr Kasrını, şimdilik, sembolik olarak ibadete açmak, hem bunun için Bakanlar Kurulu Kararnâme’sine de ihtiyaç yoktur,” denildi. Aramızdan ba’zıları, “Arkadaşlar, Dağ Fare Doğurdu,” diye bizi istihza ederler, hem kısmen dahî olsa, burasının da açılması için Bakanlar Kurulu Kararı gerekebilir,” dediler. Müzâkerelerden sonra, Kültür Bakanlığı’nın, mi’mar ve mühendislerinin katılımıyla, yerinde bir inceleme yapalım. Namaz kılınmasına, hele hele, Cum’a namazlarının kılınmasına uygun olup-olmadığına bir bakalım, denildi. 

Ayasofya’nın, Hünkâr Kasr’ı - Hünkâr Mahfili, Cami’i’n Mihrabı’nın solunda, Kuzey doğusunda bulunmaktadır. 

Selâtîn Cami’lerin Hünkâr Kasırlarıyla, Hünkâr Mahfilleri hep karıştırılır. Ya ikisine de birden, Hünkâr Kasrı, ya da Hünkâr Mahfili denilir. Cami’in içinde veya dışında, pâdişahlar, Cum’a günleri veya Mübârek geceler’de, bilhassa, Kadir Gecesi ve bayram namazları için Camiye geldiğinde, Hünkâr Mahfiline geçmeden önce atından-arabasından indiği, abdest aldığı, bir müddet dinlendiği, gerektiğinde Şeyhulislâm, Sadrazam ve vezirlerle ayaküstü görüştüğü-konuştuğu mekan’a, Hünkâr Kasrı, Namazlarını eda etmek için geçtiği, demir veya ahşap parmaklıklarla çevrili veya içeriden ses ve görüntüye mani olmayan paravanla çevrilmiş Cami’in içinde özel Mekân’a Hünkâr Mahfili denilir.  

Diğer Selâtîn Cami’lerde, Hünkâr Mahfilleri, husûsî olarak müezzinlik mahfili bulunmayan Cami’lerde, müezzinlerin, müezzin mahfili bulunsa bile, Cum’a günü, Teravih ve bayram namazlarında, Cumhur Müezzinliği olan, arka üst mahfillerin hizasında, sağ veya sol mahfil, Hünkâr Mahfilidir. Ayasofya’da Hünkâr Mahfili sonradan ilâve edildiği için, Mihrabın solunda ve nisbeten üst Mahfillere nazaran biraz daha aşağıda bulunmaktadır. 

Tartışmalardan sonra, sadece, Hünkâr Kasr’ının açılmasının yeterli olmayacağı, burada, Cum’a ve bayram namazlarının kılınamayacağı, sırf burasının açılması için bu kadar gayrete değmeyeceği fikirleri serd edildi. Açılabiliyorsa, Cami’in bir parçası olan, Cami’in Kubbesinin, Mihrabının, Minberinin, üst mahfillerin göründüğü, Kâmetin ve Kur’ân sesinin, Cami’in her tarafına aksedeceği, Hünkâr Mahfili açılsın, Hukûkî durum incelensin, bir mâni yoksa, derhal gerekli ta’dilata başlanılsın, burası için Kültür Bakanlığı bünyesinde ve bütçesinde bir tahsisat bulunmuyorsa, ihtiyaç duyulacak miktarda para İstanbul Cami’lerinden toplanabilir, denildi. 

Ta’dilat ve ta’mîrat hızla devam ediyordu. Hünkâr Mahfili’nde Mihrab bulunuyordu. Bir minber yapılacaktı, Hünkâr Kasr’ından, Hünkâr Mahfiline geçiş kapısı, kasr’ın içindeki bir nev’i şadırvan, hep bakım ve onarıma muhtaçtı. Hünkâr Kasrı’nın belli yerleri, Hünkâr Mahfilinin tamamına halı teftiş edilmesi gerekiyordu. Kısmen de olsa, Hünkâr Kasrı ve Hünkâr Mahfili’nin açılışı ile iktifa edilmiş olsa bile, Ayasofya’nın, kalem gibi, incecik, semaya yükselen dört minaresinin dördünden de Ezan sesinin verilmesini kararlaştırmıştık. Bunun, bedeli ne miktar olursa olsun, ses yükseltme teçhizatı yapılacaktı. 

Bir taraf’tan bu hazırlıklar hızla devam ederken, diğer taraftan, İstanbul Müftülüğü ve Ayasofya Cami’inin bağlı bulunduğu, Eminönü Müftülüğü, idârî tedbirler aldılar. Geçici görevlendirme ile Ayasofya’ya imam-müezzin ta’yin ettiler. 

Bütün hazırlıklar tamamlanmıştı. Hukukçu’lar, kısmen açılış için, Hünkâr Kasr’ının ve Hünkâr Mahfili’nin açılabilmesi için, Bakanlar Kurulu Kararnâmesi’ne ihtiyaç bulunmadığı mutalasını da verince, artık buraların açılmasının önünde herhangi bir engel kalmamıştı. 

Hünkâr Kasrı ile, Hünkâr Mahfilinin, 08 Ağustos 1980 Cum’a günü açılmasına karar verildi. Son hazırlıkların bir kerre daha gözden geçirilmesi için yaptığımız son toplantıda, Cum’a günü Cum’a Namazı vaktinden bir saat öncesinde, Ayasofya’nın yakınındaki Sultanahmed Cami’i Minarelerinden ve yakın bütün cami ve mescid’ler, minarelerinden, Salâ verilmesi için İstanbul Müftülüğüne tavsiyelerde bulunuldu. Bu toplantıda, devrin Diyânet İşleri Bakanı, Dr. Tayyar Altıkulaç Hoca da bulunuyordu. 

Bendeniz, tebessümle, biraz da mu’zipçe “Açılış’ta Cum’a Namazını kim kıldıracak” diye sordum. Tabiî ki, herkes, Diyânet İşleri Başkanı açılışa katılacağına göre, elbette, Tayyar Altıkulaç kıldıracaktır,” dediler. Bendeniz, Ayasofya, 1932’de fiîlen, 24 Ekim 1934’de, Kararnâme ile hukuken müzeye tahvil edilerek, ibâdete kapatılmıştır. Tayyar Altıkulaç Hoca, henüz dünya’ya gelmemişti. Ben, Ayasofya’da namaz kılmış, Cum’a namazı kılmış birisini tanıyorum. Üstelik, hâlen Diyânet İşleri Başkanlığı bünyesinde, Haseki Eğitim Merkezinde Hocalık yapıyor, Muhterem Hoca’mız Abdurrahman Gürses, Hoca’mız,” dedim. Başta, Diyânet İşleri Başkanı, Dr. Tayyar Altıkulaç olmak üzere, İstanbul Müftüsü, Salahaddin Kaya, Eminönü Müftüsü, Mehmed Duru ve orada bulunanların tamamı uygun buldular. Abdurrahman Gürses Hoca’ya, bizzat, Diyânet İşleri Başkanı, Dr.Tayyar Altıkulaç Bey’in teklif etmesi uygun görüldü. 

08 Ağustos 1980 Cum’a günü, Ayasofya Meydanında Mahşerî bir Cemaat vardı, yakın iller’den, Trakya illerinden, Kocaeli, Sakarya, Bolu ve Bursa’dan gelenler vardı. Ayasofya’nın Hünkâr Kasrı ve Hünkâr Mahfili, ki, ortaboy büyüklükte, bir Cami büyüklüğünde olmasına rağmen, Hünkâr Mahfili erken saatlerden i’tibâren tıklım, tıklım, dolmuştu civarda Cum’a Namazında imama uyulabilecek bütün mekânlar, Topkapı Sarayı giriş kapısı ve Üçüncü Ahmed Çeşmesi’nin bulunduğu bütün saha dolmuştu, buralara sığmayan Cemaat, mecburen Sultanahmed Cami’ini doldurmuştu. Cum’a Namazı vaktine bir saat kalmışken, minarelerden semâ’ya, Arş-u Âlâ’ya lâhûtî bir seda yükselmişti. Cami’de ve civarında bulunan herkes ağlıyordu. 

Abdurrahman Gürses Merhûm, elinde murassâ kılıç hutbeyi hutbeyi okudu ve Cum’a Namazını kıldırdı. Namaz’dan sonra, uzunca bir Aşr-ı Şerif okudu. Kendileri, zâten Kıraat bilimlerinde bahîr Hoca’larımızdandı. Hazindir ki, 12 Eylül Hükûmet Darbesini ta’kiben, 14 Eylül günü, -12 Eylül 1980 günü zâten sokağa çıkma yasağı vardı.- bir gün sonra, restorasyon bahâne edilerek, Hünkâr Kasrı ve Hünkâr Mahfili ibadete kapatıldı. 10 Şubat 1991’de, Merhûm, Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde, yalnız, Hünkâr Kasrı yeniden ibâdete açılmıştı. Fakat, bu sefer, Hünkâr Mahfili açılamadı. Fakat hiç değilse, Ayasofya Minarelerinden Ezan sesi yükseldi. Bu yılın Ekim ayında, Fatih Müftülüğü, Diyânet İşleri Başkanlığı’nın onayı ile kadrolu olarak, Önder Soy isminde bir Kardeşimizi imam ta’yin etti. Gazete’ler ve televizyon kanalları bu olağan ve basit bir imam ta’yin mes’elesini, fazlaca abarttılar, “Ayasofya’da İlk Cum’a Namazı,” gibi başlıklarla verdiler. Güyâ, sırf Ayasofya’da kılınan bu İlk Cum’a Namazında hazır bulunabilmek için, civar illerden gelenlerle mülakat yaptılar. Yapmayınız, Efendiler! Ayasofya, 1934 yılında Müze’ye tahvil edildikten sonra, İlk ezan, 08 Ağustos 1980’de okundu ve İlk Cum’a da, bu tarihte kılındı. Biraz daha dikkatli olsaydınız, en azından, ilgili Müftülük, Fatih Müftülüğüne sorsaydınız, bu hatalara düşmezdiniz...