Urumçi Çin zulmünde inim inim inliyor!
Ay Yıldızlı Gökbayrak, Çin zulmünde dalgalandırılmıyor!
Doğu Türkistan’daki, Türk Milleti; İslam inancını yaşayamıyor!
Doğu Türkistan’daki başörtülü kızlar aşağılanıyor, tutuklanıyor!
Doğu Türkistan’da camiler kapatılıyor, oruç tutan ve namaz kılan Uygur Türkleri vahşice katlediliyor1
Ne yazık ki, dünya barışını tesis etmek için kurulan Birleşmiş Milletler bütün bu vahşete seyirci kalıyor ve bu vahşeti görmezden geliyor!
Doğu Türkistan Uygur -özerk- Devleti, Türk tarihinin yaşayan en eski Türk devletlerinden birisidir. Şöyle ki; 742 yılında kurulan Uygurlar, 840 yılında Kırgızlarn büyük bir bölümü şimdiki başkent Urumçi bölgesine gelerek bir birlik oluşturdular. Tarihin birçok safhasından Devleti’nin işgaline ve Çin zulmüne karşı mücadele verdiler. En son 1944 yılında tekrar oluşan Doğu Türkistan Devleti beş yıl sonra 1949 yılında tekrar yıkılmış ve Aralık 1949'da Doğu Türkistan, tekrar Çin’e bağlanmıştır. Doğu Türkistan halkı da o zamandan beri Çin işgaline karşı direnmektedir.
Çin'in, Doğu Türkistan'daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni halkın Müslüman olmasıdır. Çinliler Müslümanları taciz etmek için her yolu denediler. Okullarda dinsizlik propagandası yapıldı. Ayrıca bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden soğutulmaları için yoğun çaba harcandı. Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandı. Buna rağmen halkın İslami kimliği yok edilemedi. Günümüzde Müslüman halka uygulanan sindirme ve baskı yöntemlerinden biri ise eğitim alanında kendini göstermektedir. Bölgedeki üniversitelerde eğitim Çince’dir. Bu üniversitelerde okumasına imkan tanınan Müslüman öğrencilerin oranı ise ancak %20'dir. Ekonomik güçlükler ise, Müslüman halkın eğitim seviyesini düşüren önemli bir etkendir. Çince eğitim yapan orta dereceli okullar gelişmiş imkanlara sahipken, Uygur okullarında sıra bile bulunmamaktadır. Okullarda din dersi programlarının esası ateizm üzerine bina edilmiştir.
Otuz yılda dört defa alfabelerinin değiştirilmiş olması da yine bölgedeki Müslümanlara yapılan asimilasyon uygulamalarının bir parçasıdır. Mao, kültür devriminde, Uygur alfabesini İslam harflerinden Kirilce'ye çevirmiştir. Bir müddet bu alfabe kullanıldıktan sonra Latin harflerine geçilmiş, ancak bu defa da Türkiye ile kültür köprüleri kurulmasın diye tekrar İslam harflerine dönülmüştür. Alfabe ile bu kadar sık oynamanın nesiller arası anlaşmayı ne kadar zor bir hale getireceği ise açıktır. İslam coğrafyası, Suriye'de savaş ve katliamlar, Myanmar’da Budist çetelerin terörü ile zor günler yaşarken, Çin zulmü altında ezilen Doğu Türkistan'daki Uygurlar ise dünyanın sessizliğinin gölgesinde yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
Birleşmiş Milletler'in Soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'daki duruma tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş Milletler'in koruyucu şemsiyesi altına girememektedir. Birleşmiş Milletler'e yapılan tüm başvurular geri çevrilmektedir. 25 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, halen Çin baskısı altındadır ve dünya bu zulme göz yummaktadır. Binlerce siyasi tutuklu vardır ve bazıları hapishanelerde "kaybolmuş" durumdadır. Tutuklulara işkence yapılması ise artık sıradan bir olay haline gelmiştir. Çin işgal yönetimi Doğu Türkistan'da çoğunluğu elinde bulunduran Müslüman Türklere yönelik baskılar uyguluyor ve zaman zaman da büyük katliamlar yapıyor.
Doğu Türkistan Çin için neden bu kadar önemli sorusunun cevabı ise şudur; Doğu Türkistan coğrafyası; petrol, volfram (silah sanayisinde kullanılan önemli bir maden), altın, gümüş, platin, kömür (2.2 trilyon ton)  ve uranyum gibi stratejik ham maddeler ve sayısız yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip bir ülkedir. Çin genelinde 148 çeşit madenin 124'ünün çıkarıldığı Doğu Türkistan, Çin'in petrol ve doğal gaz alanındaki en stratejik bölgesi haline gelmiştir. Nitekim Çin'in petrol rezervlerinin %25'ini, doğal gaz rezervlerinin ise % 28'ini barındırmaktadır. Doğu Türkistan'ın petrol rezervleri İran ve Irak'ın rezervlerinin 10 katıdır. 910 bin km²'lik alanda petrol tespit edilmiştir. Her yıl 10 milyon ton petrol Çin'e taşınmaktadır. Buna rağmen Petrol Çin'den daha pahalıdır.  Tarım Havzası (petrol rezervi 74 milyar varil), Karamay Bölgesi (yılda 1.286.000 ton petrol çıkarılmakta), Kumul-Turfan Bölgesi (petrol rezervi 75 milyon ton) Taklamakan Çölü (petrol rezervi 50 milyar ton) önemli petrol sahalarıdır. Doğu Türkistan 17.4 trilyon metreküp doğal gaz rezervlerine sahip bulunmakta ve 30 bölgeden doğal gaz çıkarılmaktadır. Özellikle Cungarya ve Tarım havzaları doğal gaz bakımından oldukça zengindir. Ekonomik imkânları yeterli olmasına rağmen Çin Devleti'nin sömürü politikaları ile uzun süredir devam eden ve son zamanlarda hızlandırılan göç ve asimile politikaları nedeniyle Çinli nüfusun hızla artması Doğu Türkistan'da açlık ve sefalete yol açmış, işsizlik çoğalmıştır. Kızıl Çin yıllık millî gelirinin % 40'ını Doğu Türkistan'dan temin etmektedir. Yani Çin;  Doğu Türkistan’ı zorla ve vahşice sömürmektedir.
Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesindeki ''Her Çin vatandaşı dinî inanç ve hürriyete sahiptir. Devlet normal vatandaşların dini faaliyetlerini korur'' şartına rağmen, Çin idaresi tarafından Uygur Türklerinin İslam dinini öğrenme ve ibadet haklarına zorbalıkla kısıtlamalar getirilerek, Uygur gençleri arasında dinsizliğin yaygınlaştırılması için özel gayretler sarf edilmektedir. Kâğıt üzerinde devlet güvencesi altında olan din ve ibadet hürriyeti yöneticiler tarafından engellenmektedir. Ailelerin çocuklara dinî eğitim vermeleri yasaktır. Hac ibadetine kısıtlamalar getirilmiştir. Hacca giden devlet memurlarının işine son verilmektedir. Nitekim okullara 200 metreden yakın olan camiler, Kur'ân kursları, medreseler kapatılarak dinî kitaplar yakılmış, âlimler ve Uygur aydınları tutuklanarak öldürülmüşlerdir.
Bugün dahi 18 yaşından küçüklerin, devlet memurlarının, işçilerin, emeklilerin, kadınların, öğrencilerin camilere girmesinin yasak olduğu Doğu Türkistan'da, yetişkinlerin de gruplar halinde ibadet etmelerine, vaaz verilmesine, uzun dua ve Kur'ân-ı Kerim'deki bazı ayetlerin okunmasına da kısıtlamalar getirilmiştir. Yasaklara uymayanlar ise sorgusuz sualsiz en ağır şekilde cezalandırılmışlardır ve halen de cezalandırılmaktadırlar. 1949-1979 yılları arasında Doğu Türkistan'da 29 bin cami yok edilmiş, 54 bin din görevlisi ağır çalışma kamplarına gönderilmiş ve yalnız Urumçi'de 370 bin Kur'ân-ı Kerim yakılmıştır. 1997 yılından bu yana sadece Hoten bölgesinde 1200 cami kapatılarak birçoğu da baraka, komünist parti merkezi, büro hatta mezbaha hâline getirilmiş ve Cuma hutbeleri de diğer bazı bölgelerde olduğu gibi yasaklanmıştır.
2013 yılı yazında Kaşgar bölgesinde İslami hassasiyetleriyle tanınan ve çevresinde sevilen, sayılan bir aile, kadınların başörtülerini çıkartmasını reddetmeleri üzerine ayrılıkçı terörist damgasıyla evlerinde diri diri yakılmıştır. Kaşgar Hitgah Camisinin imamı Karihacım'ın naşı Çinliler tarafından Uygurların elinden alınmak istenmiş, direnen ahaliye zorbalıkla karşılık verilmiştir. Doğu Türkistan'ın her caddesinde vur emri almış, elleri tetikte gezinen Çin askerleriyle doludur. Her gün tren dolusu serseri Çinlinin yerleşmek gayesiyle getirtildiği Doğu Türkistan Uygur Türklüğü; öz yurdunda baskı, zulüm, korku, dram, acı ve katliamlarla varlık mücadelesi vermektedir. Sonuçta Doğu Türkistan'da Çin işgalinden bu yana 60 milyon (?) Müslüman Türk hayatını kaybetmiştir. En büyük duam şudur, İnşallah Çin’deki zulmüler dahil; Irak, Afganistan, Çeçenistan, Filistin ve Suriye’deki ölümüler dururda, zalimler de hak ettiği cezayı bulurlar!
Osman Batur Han: Uygurlar’dan bahsedince Osman Batur Han’ı anmamak mümkün değildir. O, Doğu Türkistan’ın yetiştirdiği en büyük kahramandır, 20. Yüzyılda Çin’e karşı en büyük mücadeleyi vermiş bir efsanedir. Asıl adı Silamulı Ospan (İslamoğlu Osman) idi. Batur, O’na milletinin verdiği bir unvan, bir sıfattır. Kahraman ve cesur anlamındadır. O, bu unvan ve sıfatla özdeşleşmiş, böylece anılmaya hak kazanmıştır. Ölüme giderken bile milletini düşünen, “Ben can verebilirim; milletim, dünya durdukça mücadeleye devam edecektir.” diyebilen ender dava adamlarından biriydi.
1943 yılı Temmuzuna kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. Hatta bir çatışma sırasında alçakta uçan düşman uçağını kementle yakalayıp düşürdüğü dilden dile anlatıla gelmiştir. Çok sayıda düşmanı öldürdü. Ancak cephanesi bittikten sonra Kamambal Dağı’nda yakalandı. Çeşitli işkencelerden sonra bir atın üzerine bindirilip “Doğu Türkistan’ı, Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın hâline bakın” diyerek sokak sokak dolaştırdılar. Bu hâlde bile bağımsızlık için mücadele edenlerin yolunu aydınlatacak bir meşale idi. Osman Batur her sokakta “Ben ölebilirim ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek” diye haykırdı. Osman Batur’u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiler. Mahkeme, önceden verilmiş kararı, 19 Nisan 1951 tarihinde açıkladı: “Devrim düşmanlığı suçundan idam...” Karar, 29 Nisan 1951 tarihinde infaz edildi: Urumçi’de önce kulaklarını, sonra kollarını kestiler, Çinliler nişan almış bekliyorlardı. Osman Batur, "Allahü Ekber" dedi ve ardından kurşun sesleri geldi. Sanki namaz kılıyordu; önce dizüstü düştü, sonra alnı secdeye vardı. Bir rütbe daha kazanmıştı; şehitlik... Daha sonraki günlerde kestikleri her organını Doğu Türkistan’ın başka başka şehirlerindeki meydanlarda teşhir ettiler. 20. yüzyılın en anlamlı mücadelelerinden birinin kahramanı olan Osman Batur Doğu Türkistan’ın Milli Kahramanı olarak bugünlere önemli izler bıraktı.
Kısacası bugün bu mücadele yıllar önce Osman Batur Han’ı yetiştiren, Böke Batur’un dediği gibi: “Bir gün biz, kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü'ndeki kum taneleri kadar olsa bile." İnanıyorum ki; Türk Milleti’nin en eski devleti olan “Doğu Türkistan” bir bağımsız olacaktır. Çinliler kum tanesi gibi çok olsalar bile! Bir gün Ay- Yıldızlı Gökbayrak rüzgâr olmasa bile, özgürlük rüzgârı ile dalgalanacak ve Çin zulmü elbette bitecektir!