Toplumda mahkumları ve ailelerini en çok ilgilendiren vederinlemesine uzmanlık alanı gerektiren infaz düzenlemeleriyle ilgili yapılması gerekenleri Avukat Enes Sencer 8. Yargı paketi kapsamında dile getirmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 2 Mart'ta kabul edilerek yasalaşan 8. Yargı Paketi 12 Mart tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Avukat Enes Sencer'e göre bu yargı paketindeki bazı maddeler düzenlenmesi gereken konulardır.

İnfaz ve Ceza Hukukunda tanınmış Avukat Enes Sencer'e göre 8. Yargı paketinin değerlendirmesi şu şekildedir ;

8. Yargı paketinde "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" suçunun niteliği değişmedi. 

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) ilgili hükme ilişkin iptal kararının, yeni düzenlemede dikkate alınmadığını burada açıkça üzülerek görüyoruz. Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 220. Maddesi'nde, "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen" kişinin ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacağı hükmediliyordu. Ancak AYM geçen yıl bu düzenlemeyi, Anayasa'ya ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğu ve "ifadenin muğlak olup keyfilik yaratabildiği’ gerekçesiyle oy birliğiyle iptal etmişti. 8. Yargı Paketi'yle birlikte ilgili hükmün AYM iptal kararı uyarınca yeniden düzenlenmesi, örgüt adına suç işlemek fiilinin daha net bir biçimde tanımlanması beklenirken, bunun yerine sadece fıkranın ilk cümlesinde değişiklik yapıldı. Tarafımızca da bu düzenleme eksiktir.

Fıkradaki, “ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır” şeklindeki ibare “ayrıca iki yıl altı aydan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde değiştirildi.Değişikliğin gerekçesinde, AYM'nin iptal gerekçelerinin dikkate alındığı ve böylece örgüt adına suç işleme fiilinin müstakil bir suç olarak düzenlendiği belirtildi. Kanuna gelen eleştirilerin tamamını karşılayan bir değişiklik yapılmamıştır.

Kömür santrallerindeki artış iklim hedeflerine ulaşmayı zorlaştırıyor Kömür santrallerindeki artış iklim hedeflerine ulaşmayı zorlaştırıyor

Kamuoyundan gelen baskıyı dindirmek için yapılan ufak değişiklikler etkili sonuçlar doğurmamıştır. "Sırf cezanın yeniden düzenlenmesi AİHM ve AYM kararlarının gereğini karşılamadığı gibi kamu otoritelerinin keyfi davranışlarını önleyecek mekanizma da düzenlenmemiştir." AİHM ve AYM kararları ne diyor? AİHM 2017 yılında, 2006'da Diyarbakır'da dört PKK'lının cenazesinde zafer işareti yaparak slogan attığı için TCK'nın 220. Maddesi'ne göre 6 yıl 3 ay ceza alan Murat Işıkırık'ın başvurusunda ihlal kararı vermişti. AİHM, ilgili maddenin yerel mahkemeler tarafından çok geniş yorumlandığına, bu nedenle bu maddenin öngörülebilir olmadığına ve kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine hükmetmişti.

Kararda, TCK'nın 220. Maddesi nedeniyle zafer işareti yapıp slogan atmanın "örgüt adına hareket etmek" şeklinde yorumlanabildiği ve o kişinin "gerçek örgüt üyesi gibi" cezalandırılması için yeterli görüldüğü belirtilmişti. AYM de Ekim ayında "kişilerin eyleminin ağırlığı dikkate alınmaksızın örgüte üye olmak suçuyla cezalandırılmasının" keyfilik yarattığını belirterek düzenlemeyi iptal etti. İnsan Hakları

Derneği'ne göre ise yeni düzenleme, AİHM ve AYM kararlarına uygun değil; "örgüt adına suç işlemek" ile kastedilen eylemlerin belirli, öngörülebilir ve somut olması gerek ancak yeni düzenlemeyle de söz konusu eylemlerin ne olduğuna da açıklık getirilmedi:

Hangi eylem ve ifadelerin bu madde kapsamında uygulama alanı bulacağı belirsizliğini korumaktadır.

Değişiklikle yapılan sadece örgüt adına suç işlendiğinin kabulü halinde örgüt üyesi gibi cezalandırılmayı değil, ayrı bir ceza miktarı belirtilmesi yönündedir. Ancak Anayasa'da cezaların kanuniliğinden önce suçların kanuniliği korunmaktadır. Suçun kanuniliği ilkesi kişinin yargılandığı eylemlerin yasada suç olarak tanımlanmasını gerektirmektedir. 220/6’da ise hangi suçların bu madde kapsamına gireceğine açıklık getirilmemiş; neden böyle bir hükme ihtiyaç duyulduğuna da gerekçede yer verilmemiştir.

Yeni mağduriyetler yaratmaya devam edecek İHD, bu değişikliğin yeni mağduriyetler yaratmaya devam edeceği kanısında: "Düzenleme, mahkemelerin uygulamada geniş olarak yorumladığı “örgüt adına suç işleme” kavramının daraltılması ve sınırlanması bakımından yetersizdir. Yalnızca belirli bir ceza öngörülmesi, kanun kalitesi anlamında nitelikli, genel, somut ve açık bir kanun yapıldığı anlamına gelmemektedir.

"Örgüt üyeliği ile ilgili aşağı yukarı somut kriterler belirlenmiştir. İlgili kanun, bu kapsamda değerlendirilemeyen suçlarda örgüt adına suç işleme göndermesiyle benzeri ağırlıkta cezalandırma yetkisini, yapılan değişiklikle de korumaktadır. Eğer yasa tamamen iptal edilemiyorsa bile, tıpkı "örgüt üyeliği" kriterleri gibi "örgüt adına işlenen suçlar için de" bazı kriterlerin somut olarak belirlenmesi gerektiğini vurguluyor:

Hangi suçların, hangi bağlamlarda, somut duruma göre 'organik bağ' tespiti yöntemiyle bu kapsama alınacağı açıkça yazılmak zorundadır. Aksi halde yapılan değişiklik, uygulamada hiçbir olumlu değişiklik yaratmayacaktır. AYM kararının arkasından dolandılar

Türkiye'de özellikle 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden bu yana, "terör örgütü üyeliği" ve bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda ciddi artış yaşandı. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2016-2022 yılları arasında, 1 milyon 768 bin kişi hakkında TCK'nın 314. Maddesi uyarınca yani silahlı örgüt suçundan" soruşturma açıldı. Tüm bu aksaklıkların sonucundaki belirsizlik sebebiyle kendi müvekkillerimiz de dahil olmak üzere pek çok kişiye halen hukuka aykırı muameleler devam etmektedir.

Örgüt üyeliği ya da örgüt üyeliğine yardımın niteliğine ilişkin daha detaylı bir düzenleme yapabilirlerdi ama AYM kararının arkasından dolanmayı seçtiler .

Avukat Enes Sencere göre bu suçlarla isnat edilen kişiler 9. Yargı paketi ve daha sonraki yargı paketlerini bir umutla bekleyecekler.