HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Meclis'te başkanlık teklifinin 11. maddesinin görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmada, “Ermenilerin, Süryanilerin, Rumların, Yahudilerin büyük katliam ve soykırımlarla topraklardan sürüldüğü” şeklinde sözleri nedeniyle 3 birleşime katılmama cezası aldı. Paylan'a AK Parti, CHP ve MHP Grup Başkanvekilleri tepki gösterirken, Paylan'ın konuşması TBMM tutanaklarından da çıkarıldı.(Gazeteler-14 Ocak 2017)

Sayın Vekil; asıl “Soykırımı” Asya’da, Afrika’da ve Avrupa’da Türkler’e ve Müslümanlara uygulanmıştır. Bu da yetmiyormuş gibi gerek Mondros ve gerkse Sevr Antlaşmaları ile Türkler yok edilip vatansız bırakılmak istenmiştir. Öyle ki; “Türkler yok edilmeli” tohumlarını, ne yazık ki bizim de; düşünür, filozof, bilgin, bilge, sanatçı ve de bilim adamı dediğimiz kişiler ekmiştir.

Bakınız nasıl?

Hiç bir millete ve hiç bir milletin vatanına, tarihine, varlığına ve din`ine bu derece hainlikler dolu içten ve dıştan saldırılmaz bölmeye parçalayarak yok etmeye çalışılmazken; dünya insanlık sahnesinde hep Türklere devamlı Türk vatanlarına ve Müslüman milletlere, bilhassa bizim üstümüze saldırılar hiç eksik olmadı. Ve halen de bütün hızı ve bütün güçleriyle içimizden ve dışımızdan üstümüze yürünmektedir. Bunun nedenleri ise; Müslüman millet olan Türklerin “zengin topraklara sahip olmak” “dünyanın merkezi ve en görkemli coğrafyasına sahip olmak” “dünyanın en büyük yer altı ve yer üstü madenlerine sahip olmak.”

Avrupa ABD ve hatta Latin dünyası bile; Ermenilere şirin gözükmek için Türk ve Türkiye düşmanlığı yapmakadır. Bugün hâlen “Avrupa’da Türklere nefret tohumları” ekilmeye devam ediliyor.

Türk düşmanlığı her zaman Türk halklarına karşı yapılırken, Balkan Müslümanlarına, özellikle Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklarada yapıldı. Ayrıca günümüzde Yunanistan, Almanya, Belçika, Ermenistan, Çin, Bulgaristan, Polonya, ABD, İsveç, Danimarka, Fransa, İran ve Rusya gibi ülkelerde Türkler ırkçı saldırılara uğradılar. Türk düşmanlığının kökleri Haçlı Seferleri’ne kadar dayanır. Selçuklular’ın Anadolu`yu fethi ve bunu takip eden Bizans’ın umutsuz durumu Papa II. Urban’ı bütün Hıristiyan dünyasını Türklere karşı bir savaşa çağırmasına yol açtı işte o gün bu gündür Türk Milleti batı zulmünden halen kurtulamadı.

1400`lerin ortalarında Türklere karşı özel olarak Avrupa`nın her yerinde Katolik dini törenler düzenlenmiştir. Bu dini törenlerde verilen mesaj Türklere karşı bir zaferin sadece Tanrı’nın yardımıyla kazanılabileceği ve bu yüzden Hıristiyan aleminin Türklerin zalimliğine karşı direncini yitirmemesi gerektiğidir. Viyana piskoposu dünyayı dinsizliğe sürükleyen günümüzün büyük papazlarının atalarından Johann Faber (1478 - 1541) bunları söylemişti: “Dünyada yaş ve cinsiyet ayırımı yapmadan çocuk yaşlı herkesi kesen, hatta ana rahmindeki bebeği bile katleden Türkler kadar acımasız ve kaba bir ırk yoktur. Diye iftira etmişti.
Türkleri küçük düşürmek için 16. yüzyılda tüm Avrupa’da 2500 civarında (1000’den fazlası Almanya’da) kitaplar bastırdılar ve dağıttılar.”

Yani “kana susamış Türk” imajı yerleştirilmeye çalışıldı. 1480-1610 yılları arasında Amerika`nın keşfi ile ilgili olan kitap sayısının üç dört katı kitapla bu konuda yazıldı. Bu dönemde Osmanlılar, Balkanları fethetmiş ve Viyana`yı kuşatmıştı. Bu nedenle Avrupa`da Osmanlılara karşı büyük bir korku vardı. Dünyaca ünlü Türk düşmanı Martin Luther`in yakın arkadaşı ve Protestanlığın en önemli isimlerinden olan Philipp Melanchthon, Türklerin ``Kızıl Yahudiler´´ olduğunu dünyaya yaymaya çalıştı. Buna dayanak olarak Türklerde ve Yahudilerde ortak olan erkek çocukları sünnet ettirme ve diğer ortak âdet ve görenekleri gösterdi. Kızıl benzetmesini de Türklerin ``kan tazısı`` gibi katleden öldüren savaşan bir millet olmasına bağlıyor inandırmak için çok çirkin yolar deniyordu.

Martin Luther, Türkleri papalık makamı ile kilisedeki yolsuzluk ve bozulmaya karşı Hıristiyan dünyasına Tanrı`nın bir cezası olarak görmüştür. 1518`de, 95 Tez`ini açıkladığında, Martin Luther, Tanrı`nın Hıristiyanları veba, savaş ve depremlerle cezalandırması gibi bu sefer de Türkleri yollayarak cezalandırdığını iddia etmişti.

Bazı ilahiyatçılara göre Türk kelimesi “Torquere’den” “Torture,” “işkence” anlamına gelmektedir, bir diğer popüler teoriye göre Türkler, zalim bir ırk kabul edilen İskitlerle aynı ırktandır diye Türk’ü kötüleyerek Batı’nın zehirlenmesine ön ayak oldu.

19. yüzyıl sonlarında, William Gladstone Türkofobiyi Britanya politikasında Osmanlı İmparatorluğu`na karşı bir politika değişikliği olarak ortaya attı. Gladstone, Osmanlı yönetimindeki Bulgarlar hakkında 5 Eylül 1876 tarihinde basılan, “Bulgarian Horrors and the Question of the East,” başlıklı 64 sayfalık bir broşür kaleme aldı ve Türklerin dünyadan tasfiye edilmesi gerekliliğini anlattı. Gladstone`a göre Türkler; “insanlığın dev bir insanlık dışı örneği’dir.” “Türk Hükümeti” olarak adlandırdığı Osmanlı hükümeti için ise “hiçbir hükümetin işlemediği kadar günah işlemiş, hiçbir hükümet onun kadar günahkârlığa saplanmamış, hiçbiri onun kadar değişime kapalı olmamıştır” demiştir.

Pek çok ülkede Türkler ve Türkî halklar ile ilgili ırkçı deyimlere rastlanır:
Avusturya`nın kırsal kesimlerinde çocukların “Es ist schon dunkel. Türken kommen. Türken kommen” “Hava çoktan karardı. Türkler geliyor. Türkler geliyor.” diye tekerleme söylediği hâlen söylenir. Almancada hileli anlamına gelen “Getürkt” “Türkleştirilmiş” kelimesi halen kullanılmaktadır.

Ermenicede, Türk sözü hâlen genel olarak birinin aklını sorgulamak için kullanılır: “Sen Türk müsün?” aynı zamanda kirli düzensiz bir evi ima etmek için kullanılır: “Bir Türkün evine benziyor?” Fransızcada Turc kelimesi eskiden C`est un vrai Turc “Tam bir Türk” vb. deyimlerde kaba ve acımasız insanları belirtmek için kullanılırdı. Bir İspanyol biriyle ilgili küçük düşürücü bir yorum yapmak istediğinde “Turco derdi.
İtalyancada “Türk gibi küfretmek” ve “Türk gibi pis kokmak” deyimleri sıklıkla kullanılır. En kötü şöhretli İtalyanca deyim (manşetlerde de sıkça kullanılır) yakın bir tehlikeyi belirtmek amacıyla kullanılan “Anneciğim, Türkler geliyor!” deyimidir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi`nde askerlere uygun adım yürüme eğitimi verilirken söyletilen; “En iyi Türk, ölü Türk” sloganı, 2008 yılında hükumet tarafından alınan bir kararla yasaklandı. Norveççede “Bir Türk kadar kızgın” şeklinde bir deyim vardır.

Alman Papaz Martin Luther (1483-1576) Luther’e göre; Türkler Katolik Kilisesi’nin yanlışlarına, yolsuzluklarına karşı “Tanrı’nın gönderdiği cezadır.” İşte satırları:

Türkler, Tanrı’nın öfkeli kırbacı, yakıp yıkan şeytanın uşağıdır. Türk’ün Tanrısı olan şeytanı yenmeden Türk’ü yenmek kolay olmayacaktır. Tanrı, işlenen sayısız günah ve nankörlük nedeniyle şeytan Türkleri Almanların başına bela etmiştir. Bir Türk’ü öldüren vicdan azabı duymamalı; tersine Hıristiyanlığın düşmanını yok ettiği için vicdanı rahatlamalıdır. Eğer Samson gibi güçlü olsaydım, çaresini bulur her gün bir Türk öldürürdüm...”

Fransız Filozof Voltaire... Bakın Rus-Osmanlı Savaşı sürerken Rus Çariçesi II. Katerina’ya yazdıklarına: “Yüce majesteleri, Türkleri öldürerek bana yeniden hayat veriyorsunuz. Siz Avrupa’nın gücünü aldınız. Türk dilini ve onu konuşanları Avrupa’dan sürmek gerek... İnsanlığın iki büyük baş belası var: Birincisi veba, ikincisi Türkler... (...) Hümanizm ilkem olmasaydı, Türklerin hepsinin kökünün kazınmasını görmek isterdim. Ben en azından birkaç Türk’ün öldürülmesine katkıda bulunmak isterdim.

Gerçi bu benim hoşgörü ilkeme uymuyor, ama insanlar çekilişlerle yoğrulmuştur...”
Prusya Kralı’na yazdığı mektupta ise “Yunanistan’a zulmeden Türklerden her zaman nefret edeceğim. Ne barbar şeyler! Onlara 60 yıldır Cenevre saatleri satıyoruz, ancak hâlâ bunlarla ne yapacaklarını bilmiyorlar. Saatleri nasıl kuracaklarını bile bilmiyorlar.”

İngiliz şair George (Lort) Byron (1788-1824), romantik akımın öncesi Byron Türklerden nefret konusunda romantik değil. Osmanlı’ya karşı Yunan isyanı sürecinde isyanlara fiilen katılmak için Yunanistan’a gitmişti.

Fransız, yazar ve devlet adamı Victor Hugo (1802-1885): Bu katil imparatorluktan, “Osmanlı’dan yakamızı kurtaralım. Bağnazlığı ve zorbalığı susturalım. Türk düşmanlığını böyle kusuyordu.. Elde kılıç dolaşan boş inançları, doğmaları etkisiz hale getirelim. Diyende oydu. Fakat bunların hepsi geberdi gitti Türk halen hayatta ve kimsede birşey yapamamakta. Zira bu vatan toprakları peygamberlerin vatanıdır.”

Alman filozof Friedrich Engels (1820-1895): “Avrupa’nın en güzel toprakları ayak takımının egemenliğinden kurtarılacaktır. Avrupa Türkiye’sinde Yunan Slav kent soylu sınıfının etki ve zenginliği sürekli artmakta, Türkler her geçen gün gerilemekte. Zaten Türkler devleti ve asker gücünü ellerinde tutmasalardı çoktan yok olup giderlerdi. Türklerin sahip oldukları -uygarlığı engelleyen- bu tekel ve güç artık güçsüzlüğe dönüşecektir. İşin doğrusu, Türklerin ortadan kaldırılmaları gerekir.” Bu kişiler veya buna benzer yüzlerce Batılı düşünürler böyle düşünmüşlerdir.

Allah aşkına Türk asıllı, bir bilge, bir bilgin bir düşünür bir sanatçı yani Mevlana mı, Yunus Emre’mi, Hacı Bektaşı Veli mi, Ahmed Yesevi mi hangisi; herhangi hangi bir millet için bu kadar ağır ve hakaret edici cümleler kullanmıştır! Şimdi soruyorum acaba; Türkler mi barbar, Türkler mi “soykırımcı” yoksa Batı dünyası mı?