Rahmetli Sinan Erdem olimpiyatların İstanbul’da yapılabileceğine inandığından, İstanbul’a 100 bin kişilik olimpiyat stadı kazandırılması üzerine büyük çaba harcamıştır. Fransa’daki “Paris Stad de France” nin aynısı olarak, 142 milyon $ harcanarak, olimpiyat stadı yapılmıştır. Bu stat bir tepe üzerindedir ve rüzgarlara açıktır. Burada futbol oynanamaz, denilmektedir.  Ancak, bu husus ilave bir maliyetle rüzgar panelleri yapılarak, önlenebilir. 
Stat ile ilgili eleştirilerde asıl sorun buraya ulaşımın yetersizliği ve ulaşanların çıkınca eve gitme sorunuyla karşılaşmalarıdır. Gece maçlardan çıkanlar evlerine sabaha karşı ulaşmaktadırlar. Burada asıl yanlış stadı yapıp, ulaşım sistemini kurmayanlara aittir. Aslında bu stat düşünülürken, Kuzey’den geçecek 3. Köprü otoyolu ile irtibatlanması ve bu geniş bağlantı yoluyla insanların evlerine ulaşması düşünülmüştü. Ayrıca, stada metro getirilecekti. 
Nedense Kamuoyunda takımların başarısız sonuçlar almasında en büyük neden olarak, Atatürk stadı gösterilmektedir. Bu büyük bir yanlıştır. İşte Beşiktaş’ın 80 bin kişi önünde Liverpool’u elemesi bu statta olmuştur. Atatürk Olimpiyat Stadı özellikle bu maçta yüzümüzü ağarmıştır ve İngilizler fevkalade etkilenmişlerdir. Ama, ulaşım sistemi yeterli olmadığından, bu 80 bin kişiyi maçtan sonra gideceklere yere ulaştırmak saatleri almıştır. Yollar kilitlenmiştir. Yetkililer bu işi halletmeyip, stadı suçlamaktan vazgeçsinler. İlk yer seçiminde belki stat daha iyi bir yere yapılabilirdi. Ancak, olan olmuş, milyonlarca dolar harcanmış ve stat Türk sporuna hizmet eder duruma gelmiştir. Atatürk olimpiyat stadını tu kaka etmek yerine, oradan istifade yolları aranmalıdır. 
Türkiye’de bu konuda israf fevkalade yüksektir. Bakın, Tuzla’da Formula yarışları yapılacak diye, gene milyonlarca dolar harcanarak, yarış pisti yapılmış ve şuanda atıl durumda olarak çürümeye terkedilmiştir. Şimdilerde şehrin göbeğine tam merkezine ve sit alan olan bir bölgeye yemyeşil park yapılması gerekirken, bir beton yığını Dolmabahçe stadı inşa edilmektedir. Bu nasıl bir mantıktır, nasıl bir akıldır ve buna nasıl müsaade edilmiştir, anlamak mümkün değildir. O bölgede trafik bir rezalettir. Birde 50 bin kişinin maça gelip, gideceğini düşünün. Trafik ne olacaktır? 
Artık şehir merkezlerini stat yapma işinin modası geçmiştir. Dolmabahçe’de yapılan iğrenç beton yığını Dolmabahçe Sarayının muhteşem görüntüsünü bozmuştur. Aynı şeyi şehrin tam göbeğinde olan ve maç günleri trafiği felç eden Fenerbahçe stadı içinde söylüyorum. Galatasaray’ın Seyrantepe Arena stadı yer seçimi olarak fevkalade isabetlidir, ancak oranında ulaşım ve otopark sorunu çözümlenmelidir. 
Şimdi İzmir’deki basını okuyorum. Alsancak stadı var, Buca Stadı var, 75 bin kişilik Akdeniz Olimpiyatları için inşa edilen Halkapınar Atatürk Stadı var, buna karşılık İzmir’den süper ligde bir tek takım yok. Zira, olacağı da yok. Çünkü bütün İzmir takımları birbirlerine düşman olmuşlar, adeta süper lige hiç kimse çıkmasın diyorlar. İşte adı büyük olan Altay’ın durumu ortalarda! Neredeyse amatör lige düşecek ve İzmir’de her takım milyonlar harcayarak, yeni statlar yapılmasını istiyorlar. 
Spor kamuoyunda yanlış bilinen bir hususu daha düzeltmek isterim. Bakınız, stadyumlar hazinenin, Milli Emlak’ın malıdır. 29 veya 49 yıllığına kulüplere kiralanmıştır. Devlet istediği an, bunları geri alabilir. Yani, statlar kulüplerin malı değildir.  Fenerbahçe, Beşiktaş Arena, Telekom Arena ve diğerleri hazineye aittir. Ancak, sen kulüp olarak kendi mali gücünle bir arazi alır, oraya gene kendi gücünle, paranla stat inşa edersen, o senin malın olur. 
Netice itibariyle Atatürk Olimpiyat stadından istifadelerin yolu aranmalıdır. Bu stat takımlar için zor zamanlarda kurtarıcı olmuştur. Nankörlük yapmayın! İstanbul Belediye takımı, Beşiktaş, Galatasaray hep orada oynadılar. Bu nedenle, yapılmış yapılmıştır. Yıkamayacağınıza göre, istifade yolları aranmalıdır.