Türk basketbolunun son dönemine imza atan en önemli isimlerden Ergin Ataman sonunda patladı ve kelimenin tam anlamıyla eteğindeki taşları ortaya döktü.

Bir kere her şeyden önce Ataman’ı cesaret ve açık yüreklilikle yaptığı açıklamalar nedeniyle yürekten kutluyorum.

Geçtiğimiz yakın süreçte Galatasaray Odeabank’tan ayrılma noktasına nasıl getirildiğinden, takımın neden beklentilerden uzak kaldığına ve tabi ki milli takım süreci de dahil olmak üzere her konuda samimi açıklamalar yaptı.

Babası, kendisi ve oğlunun iyi bir Galatasaraylı olduğunun altını çizen Ataman beş yıl süren harika bir projenin içinde bulunmaktan duyduğu mutluluğu, Galatasaray seyircisinin takımla bütünleştiğini dile getirdi.

Evet Ataman’ın da altını çizdiği gibi, son yıllarda özellikle Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş seyircisi basketbola oldukça yoğun bir ilgi gösteriyor. Ancak giderek salonlar da tıpkı stadyumlar gibi, fanatik seyircilerin deşarj olma yani olay çıkarma yeri haline dönüşüyor. Bu çok önemli bir durum.

Neyse biz yine Ataman’ın açıklamalarından alıntılar yapmayı sürdürelim. Beş yıllık süreçte 55 milyon lira harcandığını söyleyen deneyimli koç, rakipleri büyürken kendilerinin küçüldüğünü, bu süreçte Sinan Güler gibi bir yıldızın da Fenerbahçe’ye gitmesiyle düşüşün ivme kazandığını söyledi.

Burada durup Ergin hoca’ya şunu söylemek gerekir kanımca.

Sevgili hocam, seni bile gözden çıkaran Galatasaray yönetimi, neden Sinan’ı gözder çıkarmasın ki… 

Çok kereler, yaptığı işleri beğendiğimi, Galatasaray’ı uçurumun tam da kenarından almak için canını dişine taktığını söylediğim Dursun Özbek başkanın en fazla eleştirilmesi gereken tarafının basketbola, tabiri caizse, ‘üvey evlat’ muamelesi yapmasıdır. Bu gün gibi aşikar bir durum. Ülkemizdeki birçok yönetici profilinin futbolun dışındaki branşlara gösterdiği ilginin neredeyse aynısı Dursun başkan tarafından da sergilenmekte. Kaldı ki, Galatasaray’ın parkedeki konumu herkesçe malumken…

Ergin hocanın yaptığı açıklamalar arasında doğrusu kendisinin olduğu kadar, benim de canımı acıtan pasaj şuydu; "EuroCup şampiyonu olduğumuzda herkes o salondaydı. Ancak işler biraz kötü gittiğinde kimse yanımızda olmadı. Real Madrid gibi dünya devi bir takımı İstanbul'da yirmi farkla mağlup ederken, bir grup taraftar benim istifa etmem için tezahürat yaptı".

İşte insanı düşündüren, üzen, kahreden bir gerçek bu; ‘vefa’. Birçok insanın dile getirdiği gibi, ‘vefa’ kelimesini, İstanbul’da bir semt adı olmaktan öteye düşünemeyen bir taraftar profili mevcut stat ve salon tribünlerinde. Her şey iyi giderken senden iyisi yok, şemsiye bir ters dönsün. O zaman da senden kötüsü yok. Cidden acı, kahredici bir durum. Ancak neylersin ki bu böyle. Gerçek…

Aynı anda hem Galatasaray, hem de milli takımı çalıştırdığı süreçte Aziz Yıldırım’la arasındaki tartışmaya da değinen Ataman o konuda hayli dikkatli konuştu ve amacı aşan sözcükler kullanmadı. Ancak söz Dursun Özbek başkana geldiğinde hayli dikkat çekici mesajlar vermesi dikkat çekiciydi.

"Başkan Dursun Özbek aldığımız büyük galibiyetlerden sonra bile beni hiç aramadı. Her zaman dik durmaya çaba gösterdim. Bir maçta sahadan atıldım. Bunlar doğal şeyler. Sadece takımımı korumaya çalıştım. Üç maç ceza aldım. O dönemde isterdim ki Dursun başkan salona gelsin. Aziz Yıldırım ve Fikret Orman öyle mi yapıyorlar, sürekli maçlara gidiyorlar".

Bu konuda da sonuna kadar haklı buluyorum Ergin hocayı. Bir kulübün başkanı iyi günde olduğu kadar, zor günde de yanında olmalı takımının.

Evet işte Ergin hocanın serzenişleri bunlar. Yinelemekte yarar görüyorum. Dursun başkan maalesef bazı konularda sınıfta kalmış görünüyor. Umarım bu hatalar zaten zor bir süreçten geçen Galatasaray’ı daha da zor duruma sokmaz.

Hoşçakalın…