Sevgili okurlarım merhaba, Belçika Başbakanı Charles Michel Türkiye’de idam cezasının uygulanmasına ilişkin referandumun yapılmasına izin vermeyeceklerini yakın bir zamanda bildirmişti. Ayrıca Flaman Bölge Partileri; N-VA (Nieuw Vlaams Alliantie) CD&V (Christen Democraticsh Vlaams) Open Vld’nin (Open Vlaamse Liberalen en Democraten) parti sözcüleri ortak bir bildiride: “İdam cezasının yeniden yerleştirilmesi üzerine bir referandum düzenlemek bizim inandığımız bütün değerlere aykırıdır. Bu nedenle referandumu engellemek ve önlemek adına mümkün olan tüm yasal yollara başvuracağız. Cumhurbaşkanı Erdoğan idam cezasını yeniden anayasaya sokmak için referanduma gittiği taktirde Belçikalı Türklerin oy kullanmalarını engelleme yoluna gideceğiz.” Demişlerdi. 

Demokrasinin beşiği eşiği bildiğimiz Avrupa’da Türk Asıllı Belçikalıların oyunu kullanmak için özgür iradelerinin elinden alınması ne kadar doğru acaba? 

İnsan Haklarının ön planda olduğunu söyleyen Sayın Demokrat Politikacılara sormak gerek, almış olduğunuz bu karar sizin inandığınız savunduğunuz İnsan Haklarına İnsan Hakkı Savunucularına ihanet olmuyor mu acaba? 

İkinci Dünya Savaşından sonra ağır iş şartları altında en ağır şartlarla Avrupa ülkelerinde elli yıldır çalışmış olan atalarımız ve bizler, bu Türk karşıtı İslam karşıtı düşünceleri çocuklarımıza torunlarımıza nasıl izah edebileceğiz acaba?

Grileşen Avrupa ülkelerinde tekrar iş gücüne ihtiyaç duyulduğunda biz Türkler kadar güvenilir sadık ve çalışkan iş gücü bulabilecekler mi acaba?

Otuz beş yıldır Türkiye’yi kan gölüne çeviren teröristler Avrupa ülkelerinde serbestçe dolaşıyorken maddi manevi destek veriliyorken ve Türkiye’ye iadesi gerekiyorken bu gerçekler neden, niçin hasıraltı ediliyor acaba?  

Türkiye sınırları Asya’yı Avrupa’ya bağlayan koruyucu köprü görevi dışında siz Müttefiklerin bize karşı güvenilirliği inandırıcılığı ne kadar gerçekçi acaba?

Konu idam cezasıysa kişisel olarak bende karşıyım, suçlular işledikleri suçlarını cezaevinde ömür boyu geçirmeli ki, saniyelerle değil her saatte ölsünler. Lakin benim anlamadığım algılayamadığım dünyada hangi ülkenin iç işlerine başka bir ülke karışabiliyor acaba?

Türkiye’nin iç işleri Avrupa ülkelerindeki gibi millet tarafından seçilmişlerin ve Türk Devletinin sorumluluğu altındadır!..

Biz Türkler Hem doğduğumuz ülkeye hem de doyduğumuz ülkeye çok sadık bir milletiz gerekirse bir ay soğan ekmek yeriz, birlik olup uçak kiralayarak yinede oylarımızı Türkiye’de kullanırız!..

Doğduğumuz ve doyduğumuz ülkede gökkuşağı kadar renkli kişilikleriz, sizler yeter ki, bu renklerin geçmişine geleceğine yönelin bizlerde çocuklarımıza ve torunlarımıza yön verelim. Elli yıllık Avrupalı Türkler olarak yaşadığımız ülkede horlanmadan din dil ırk mezhep ayrımı yapmadan haksızlığın ırkçılığın ayrımcılığın kökünü birlikte yok edelim… 

Özünü sözünü ömrünü Avrupa ülkelerinde harcamış, Ana-vatanını bırakarak yabancı bir ülkeyi Baba-vatanı yapmış olan bizlere, Sayın Başbakan ve Parti sözcülerinin açıklaması biz Avrupalı Türklere karşı yapılmış olan en acımasız en büyük hakarettir haksızlıktır… 

Eğer ki: “Hak Adalet İnsan Hakları” diyorsak yaşadığımız ülkenin sorunlarına eğilmeli, ırkçılığın ayrımcılığın haksızlığın adaletsizliğin kökü kazınmalıdır…

Söz çıktımı ağızdan geri dönüşü hardır, sözünde ne varsa özünde de o vardır!.. Sevgi ve saygılarımla Zekiye Doğan

Not: Bu makale Belçika PanoramaGent gaztesinde Türkçe ve Flemençe olarak yayınlanmıştır…